15.06.2024
Ahmet Çiğdem, serbestiyet.com’da “Bir Mülâkata Cevap” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.
Dücane Cündioğlu, T24 sitesinde bir soruya şöyle karşılık vermiş: “İletişim Yayınları’nın “Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Muhafazakarlık” başlıklı 5. cildine ve özellikle o cildin ilk yayımlanma tarihine bakınız. O dönemdeki benzerleri gibi tamamen ısmarlama bir kitaptır. AK Parti’nin Türk siyasetinde işgal edeceği ideolojik pozisyonu 2000’lerin başında özellikle “muhafazakârlık” diye adlandırdılar.” Sözü edilen muhafazakârlık cildinin editörü benim. Siyasal ve sosyal olguları, bir partinin politik ve ideolojik evrimini, “görevlendirildiler”, “verilen kararı uyguladılar”, “dış güçler, özellikle ABD böyle istedi” vs. dışında açıklayabilecek bir kavramsal ferasete asla sahip olamamış birine, salt AKP’ye muhalefet ediyor ve mülakâtı yapan hanımefendinin belirttiği üzere, İslâmcılara yaralanacakları yerden saldırmayı iyi biliyor diye gösterilen muamelenin, Türkiye’de herhangi bir meselenin anlaşılmasına katkıda bulunmadığı, bulunamayacağı açıktır.
Dücane Cündioğlu, t24 sitesinde bir soruya şöyle karşılık vermiş: “İletişim Yayınları’nın ‘Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Muhafazakarlık’ başlıklı 5. cildine ve özellikle o cildin ilk yayımlanma tarihine bakınız. O dönemdeki benzerleri gibi tamamen ısmarlama bir kitaptır. AK Parti’nin Türk siyasetinde işgal edeceği ideolojik pozisyonu 2000’lerin başında özellikle ‘muhafazakârlık’ diye adlandırdılar. Yoktu böyle bir şey. Benden 5. cilde ‘bir muhafazakâr şair’ olarak Mehmet Akif‘i yazmamı istediler, reddettim. Dedim ki; ‘Akif maddesi yazılacaksa İslamcı bir şair olarak yazılır. Akif’e muhafazakâr şair demek de nereden çıkıyor?’ Nereden çıkacak, elbette AK Parti’nin kuruluş konjonktüründen çıkıyordu. Ah şu entelijansiyamızın zavallılığı!”[1]
Cündioğlu’nun mülâkatta dile getirdiği düşünceleri farklı bir bağlamda tartışmak gerekebilir. Fakat bütün siyasal ve toplumsal oluşumu, bir takım “ayrıcalıklı öznelerin” tasarruflarına bağlayarak yapılan bir analiz için söyleyecek bir şeyim yok. Türkiye’deki bütün siyasal ve düşünsel oluşumları, kendi hayat hikâyeleriyle özdeşleştirerek tahlil eden ve oraya sığmayan düşünceleri ve figürleri yok sayan bayağı bir insan var. Dücane de onlardan birisi.
Yukarıdaki paragrafta, sözü edilen muhafazakârlık cildinin editörü benim. Burada açık ad verilmediği için belirtmek zorundayım; zavallı bir saldırı var. Mülâkatta beni ilgilendiren nokta burası ve bu nedenle bir iki şey söyleme ihtiyacı hissettim. Cevabım şöyle:
Öteden beri sürdürdüğü, kerameti kendinden menkul hakikat muştuculuğuyla ve giderek kişiliğini anlamsızlaştıran “inside trader” tutumuyla maruf Cündioğlu, iyi ihtimâlle yanlış hatırlıyor, kötü ihtimâlle yalan söylüyor.
Kendisinden yazı isteyen benim; üstelik benim muhalif olmama rağmen, Siyasi Düşünceler Ansiklopedisi’nin genel editörlerinden Tanıl Bora’nın ısrarıyla gerçekleşti bu talep.
İstenen yazı, başlığı tam olarak hatırlıyamamakla birlikte, “Mehmet Akif ve Muhafazakârlık” yahut “Mehmet Akif’in Fikri Evreninde Muhafazakârlığın Yeri” gibi bir tema üzerinden istenmiş olmalıdır. Ansiklopedi’nin bütününde olduğu gibi, amacımız, Türk siyasal düşüncesinde ve ikincil alanlarda muhafazakârlığın ve onun kültürel tutumunun izlerini, karşılıklarını aramaktı çünkü.
Cevabında, tıpkı t24’deki mülakâtında olduğu gibi, yarısı fesat teorilerine dayanan yarısı deus ex machina’nın anahtarını elinde taşıyan, her şeyin üzerinde durmayı her nasılsa başaran patolojik bir öznenin tasarrufu olarak, muhafazakârlık konusunda “kökü dışarıda” etmenlerin varlığından vs. söz etti (bu işte başka bir iş olmalıydı).
Ben de, “böyle bir talep var; isterseniz yazarsanız, istemezseniz yazmazsınız” dedim; ısrar etmedim ve konuyu kapattım. İletişim Yayınları adına konuşamam, fakat bu konuda, “ısmarlama” bir tutumla hareket ettiklerini hiç sanmıyorum. Herhangi bir dışsal istek yahut zorlamanın da söz konusu olamayacağına eminim.
Ne İletişim Yayınları’nı ne kendimi, AKP’nin İslâmcı kimliğini gizlemek üzere muhafazakârlık ideolojisinin oluşumuna katkıda bulunmaya zorlanmış bir pozisyonda görebiliyorum. Fakat muharrir, filozof, eleştirmen, dilbilimci, tüm zamanların en yaman muhalifi Cündioğlu, bir takım insanların, bu arada benim, AKP’nin ideolojik niyetlerini gizlemek üzere bir kavrama yatırım yaptığı kanaatinde.
Yanılıyor demeyeceğim; bu kafanın yanılması imkânsız olduğundan, makinadan çıkan sonuca razı olmak zorunda. Belki kendisi işlerini yıllarca “ısmarlama” yaptığı için başka türlü düşünemiyor. Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce Ansiklopedisi hemen her cildiyle saygıya değer bir emeğin ürünü. Üstelik aradan yıllar geçmesine rağmen hâlâ okunduğunu, muhtelif çalışmalarda atıflarda bulunulduğunu görüyorum. Bir kere daha belirtmek isterim; bu cildi tasarlarken herhangi bir dışsal baskı, istek, tasarruf vs. hiçbir şeye tanık olmadım. Belirttiğim üzere, tek istek, Tanıl Bora’dan geldi ve o Cündioğlu’nun da yazmasının iyi olacağı şeklindeydi.
Muhafazakârlık cildinin yayınlandığı yıllarda, Cündioğlu, “Ey Kari!” nidalarıyla piyasadaki yerini AKP’nin yarı resmi neşriyat vasıtası Yeni Şafak’ta takviye etmekle meşguldu. Bugünlerde Yusuf Kaplan’ın gazetedeki statüsüne benzer bir statüye ve tutuma sahipti — “akıllı adam” statüsü ve elbette fazlası olacak, bilgece tutumuyla.
Siyasal ve sosyal olguları, bir partinin politik ve ideolojik evrimini, “görevlendirildiler”, “verilen kararı uyguladılar”, “dış güçler, özellikle ABD böyle istedi”, “Türkiye’nin bir İslâm ülkesi olmasına karar verildi” vs dışında açıklayabilecek bir kavramsal ferasete asla sahip olamamış birine, salt AKP’ye muhalefet ediyor ve mülâkatı yapan hanımefendinin belirttiği üzere, İslâmcılara yaralanacakları yerden saldırmayı iyi biliyor diye gösterilen muamelenin, Türkiye’de herhangi bir meselenin anlaşılmasına katkıda bulunmadığı, bulunamayacağı açıktır.
[1] https://t24.com.tr/yazarlar/cansu-camlibel/ducane-cundioglu-siyasal-islamci-olmayan-islamci-yoktur-ak-parti-ye-islamci-dememek-icin-muhafazakar-dediler,45098