13.10.2023
Altan Tan, indyturk.com’da “Dünya, Gazze’deki vahşete duyarsız” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.
Bütün dünya Gazze‘deki dramı konuşuyor.
Filistinlilerin bu dramları yeni başlamadı.
100 yıldan fazla bir süredir aynı felaket içerisinde çırpınıyorlar.
Ama ne yazık ki 100 yıldan daha önceki bir zaman diliminde Siyonistlere Filistin’de bir devlet kurdurma kararı alan dünya, bu feryat, zulüm ve çığlıklara sessiz kalıyor.
Bildiğiniz gibi Hamas, İsrail topraklarına hiç kimsenin beklemediği bir şekilde harekat düzenledi.
Bu harekatta birçok Yahudi sivil de hayatını kaybetti.
Tabii ki sivillere yönelik hiçbir eylemi meşru görmek mümkün değil.
Biliyorsunuz, Bosna-Hersek – Sırbistan savaşında Sırplar akla hayale gelmeyecek her türlü vahşeti uyguladılar.
1995’te, sadece Srebrenitsa’da binlerce Müslüman’ı Hollandalı Birleşmiş Milletler (BM) gözetimcilerinin gözleri önünde tek bir gün içerisinde katlettiler.
Yine on binlerce Müslüman Boşnak kadına tecavüz ettiler. Bu tecavüzlerden binlerce çocuk dünyaya geldi. Büyük bir dram yaşandı.
Bu durumda bunalan birçok Boşnak, o dönemin Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç‘e; “Biz de misilleme yapalım” dediler.
Aliya İzzetbegoviç ise tarihe geçen bir cevap verdi:
Eğer biz de onlar gibi, çocuk, kadın yaşlı öldürürsek, kadınlara tecavüz edersek; bizim onlardan ne farkımız kalır?!.
Sırplar bizim öğretmenimiz değiller. Nefrete nefretle cevap vermeyin.
Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna’nın özünü de zedeliyor.
Biz de zalimlerden olursak, zulme karşı savaşmamızın bir anlamı kalmaz.
Ve Aliya, bunların hiçbirine izin vermedi.
Dolayısıyla -ister Yahudi ister Hristiyan ister Dürzi ister ateist her ne olursa olsun- sivillere yönelik eylemleri meşru ve doğru kabul etmek mümkün değil.
Bunu bir tarafa koyduktan sonra, şimdi Gazze ve Filistinlilerin durumuna bir bakalım:
Dediğimiz gibi, Filistinliler 100 yıldan uzun bir zamandır bu felaketi yaşıyorlar.
İngilizler, 1918’de Filistin’i işgal ettiler ve ardından da adım adım Siyonist bir İsrail devletinin kurulmasının önünü açtılar.
Bugün de Filistinliler, 4 parçaya bölünmüş durumda:
- 1948’de İsrail kurulduğu zaman İsrail vatandaşlığını kabul eden Filistinliler
- Kudüs şehri içerisinde yaşayan Müslüman ve Hristiyan Araplar
- Batı Şeria’da merkezi Ramallah olan, Mahmud Abbas yönetiminde yaşayanlar
- Gazze Şeridi’nde yaşayanlar
Gazze’de yaşayanlar ise bambaşka bir statüde…
Gazze direndiği ve hiçbir şekilde İsrail egemenliğini kabul etmediği için, yıllardır büyük bir abluka altında.
Dünyanın en yoğun nüfusuna sahip; 375 kilometrekarelik (kabaca 40 kilometreye 10 kilometre diyebileceğimiz) bir alana sıkışmış 2,5 milyona yakın insan, tamamıyla İsrail’in insafına bırakılmış durumda.
Tabii o “insaf” da nasıl bir “insaf”; görüyorsunuz…
İsrail, canı her sıkıldığında elektriği de suyu da ilacı da kesiyor; Gazzelilere hayatı zindan ediyor.
Ve tüm dünya Gazze’nin bu durumuna duyarsız.
Ne olacak bu insanların hali?
Ne zamana kadar abluka içerisinde yaşayacaklar?
Ne zamana kadar dünya hayatında cehennemi yaşayacaklar?
Arap ve İslam dünyası da demokrasi havarisi Batı dünyası da bu drama duyarsız.
Gazze’ye ve Filistinlilerin genel durumuna mutlaka bir çözüm bulmak lazım.
İşte o çözüm de son 15 yıldır büyük oranda olgunlaştı ve iki devletli bir çözüm gündeme geldi.
Hem İsrail devleti devam edecek hem Filistinlilerin merkezi Ramallah-Batı Şeria olan devletleri olacak.
Lakin bu Filistin devleti “kukla devlet” olmayacak…
Mesela Batı Şeria’daki Müslüman ve Hristiyan Arapların yaşadığı bölgeye, uluslararası anlaşmalara aykırı olmasına rağmen 700 bin Yahudi yerleştirildi ve bu rakam her geçen gün artıyor.
Buna bir çözüm bulunması lazım.
İşin bir tarafı buydu. Diğer konu ise şu:
Ne yapılmak isteniyor?
İsrail’i yıllardır tanımayan BAE, Katar ve Suudi Arabistan da dahil, bütün bir Arap dünyası İsrail ile barışma yarışında.
Tamam, barışın…
Barış nihayetinde güzel bir şey.
Fakat nasıl bir barış?
Barışıyorsunuz ama Filistin’in statüsünde bir değişme var mı?
Başını İran‘ın çektiği, perde geresinden Çin ve Rusya’nın desteklediği blok, bu “barışı” kendi çıkarlarına aykırı görüyor ve sürekli Filistinlileri tahrik ediyor.
Sözde “destekliyorlar” ama bunları, bu barış girişimini bozacak bir argüman olarak kullanmaya çalışıyor.
Keşke çözüme doğru kullansalar.
Bir boks eldiveni olarak kullanıyor ve kendi elini incitmiyorlar.
Lakin bunun ceremesini çeken Filistinliler oluyor.
Filistinliler bu bedeli, çoluğu çocuğuyla, kadınıyla, yaşlısıyla, hastasıyla… binlerce can kaybıyla ödüyor; aç susuz kalıyor.
İran-Çin-Rusya ekseni Arap-İsrail yakınlaşmasını bozdu diyelim;
Peki, bunun ceremesini kim çekecek?
Bundan sonra ne olacak?
Bundan sonrası için de iki senaryo konuşuluyor:
Birincisi, İsrail’in fiilen işgal etmesi. Boşaltabildiği kadar Filistinliyi Gazze’den boşaltması, öldürmesi, hapsetmesi; geri kalanları da çaresiz ve daha büyük bir teslimiyete zorlaması.
Peki, bundan kim kazançlı çıkacak?
Büyük İsrail’in kurulmasına adım adım giden bu yolda, kim, ne elde edecek?
Bunun kazananı İsrail olacak.
İkincisi, ola ki İsrail ile normalleşme girişimi içerisinde olan ülkeler dahil tüm İslam ülkeleri insafa gelir, dünyanın vicdanı harekete geçer, Türkiye burada ciddi bir rol oynar ve bu iki devletli çözüme doğru bir yol açılır.
Keşke böyle olsa.
Keşke…
Şunu da belirtelim;
Hamas’ın sivillere yönelik eylemi de yanlış.
Gazze ve Filistinlilerin bu genel halini kabul etmek de mümkün değil.
İran’ın, Filistinlileri kullanarak bölgede kendi siyasetini ilerletmesi de yanlış.
Doğru ne peki?
Çözüm, iki devletli bir yapının acilen devreye girmesi.