Son bir haftadır döviz yine çıldırdı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan faiz, döviz ve enflasyonla ilgili her ağzını açtığında dövizin feleği şaşıyor.
Arkasına nişadır sürülmüş atlar gibi önce şaha kalkıyor, sonra da çılgınca belirsiz bir yöne doğru koşmaya başlıyor.
Nerede durur, ne zaman yorulur belli değil!
Halkın büyük bir kesimi panik içinde.
Herkes merakla önüne gelene ‘Ne oluyor?’ diye soruyor.
Bu işin sonu nereye varır bilen yok.
Faiz mi enflasyonu doğurur?
Enflasyon mu faizi yükseltir?
Döviz bunların çapraz kavgalarından nasıl etkilenir?
Allah hepsinin belasını versin!
Anlı şanlı ekonomi profesörlerinin dedikleri bir fındık kabuğunu doldurmuyor, her kafadan ayrı bir ses çıkıyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise tüm bu olan bitenlere karşı ısrarla ekonomiyi çok iyi bildiğini, her şeye faizin sebep olduğunu söylüyor.
‘Madem öyle, oldu olacak bir emir ver de faizleri sıfırla kökten kurtulalım, memleket güllük gülistanlık olsun’ demek kimsenin aklına gelmiyor.
Bunu diyecek olan herkes peşinen faiz lobisinin adamı olmakla damgalanıyor.
ABD’de ekonomi doktoram da yok, Merkez Bankası Başkanlığı da yapmadım.
Ancak yeri geldikçe söylüyorum; en az beş kuşaktır ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğuyum ve 40 yıllık da mühendis, müteahhittim.
Para nedir, rant nedir, yolsuzluk-hırsızlık nedir, döviz nedir, kar-zarar nedir, enflasyon nedir, faiz nedir çok iyi biliyorum.
Piyasa dediğimiz canavar bizim gibi alaylılara feleğin tüm çarklarını öğretti!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi ile ilgili her konuştuğunda dövizin kırmızı görmüş İspanyol boğaları gibi çıldırdığını defalarca görmesine ve bunun böyle olacağını adı gibi bilmesine rağmen neden ısrarla aynı yolda yürüyor anlayabilmiş değilim.
Çok bilmiş kraldan fazla kralcılar bunun bilinçli bir tercih olduğunu,
İthalatı azaltarak ihracatın artırılmasının ve cari açığın düşmesinin hedeflendiğini,
Ayrıca bankalarda 260 milyar dolar döviz mevduat hesabı olduğunu,
Döviz arttığında bu mevduat sahibi vatandaşların da kazandığını,
İhracatçılar ve turizmcilerin de bu durumdan memnun olduklarını söylüyorlar.
İnan edin uzun uzadıya bu saçmalıklara cevap verecek takatim yok.
Halkın ezici çoğunluğu ne yapacağını şaşırmış durumda.
Ne cari açığın kapanması ne de büyüme oranının yüksek çıkması halkı ilgilendirmiyor.
Bu işten ‘kazançlı’ olan nüfusun oranı ne kadar?
Evi yıkılanların oranı ne kadar?
Merak eden sağına soluna baksın yeter!
Halk dediğin konu komşu dost akraba.
Ezici çoğunluk eziliyor ve kaybediyor.
Bu kadar açık ve net.
Ayağını örtmek isterken başını açıkta bırakan, başını örtmeye çalışırken ayaklarını açıkta bırakan;
Bir sağa bir sola yalpalayarak ülke idare etmeye çalışan bir anlayışın başarılı olması da, bunu ilanihaye sürdürebilmesi de mümkün değil.
Tansiyonu düşürmeye çalışırken şekeri azdırmanın; kalbi tedavi ederken böbreği iflas ettirmenin sonu hastayı kaybetmekten başka bir şeye yaramaz.
Lafı fazla uzatmadan söyleyeyim;
Bu iş böyle gitmez, gidemez.
Sürdürülebilir değil.
İktidara sesleniyoruz;
Bu işi bu kadar çok iyi biliyorsanız neden üç ayda bir Merkez Bankası Başkanı, beş ayda bir Maliye Bakanı değiştiriyorsunuz?
Nereye varmak istiyorsunuz?
Bu yapboz nereye kadar sürecek?
Hiçbir şey bilmiyor ve hiçbir şey yapamıyorsanız dünyanın neresinden olursa olsun, içerden veya dışarıdan bu işi bilen, insaf izan sahibi birkaç adam bulup çağırın.
Bilmiyorsanız bilenlere bırakın.
Buna da razı değilseniz ve ‘Koskoca memlekette adam mı yok’ diyorsanız bütün partileri toplayarak çözüm için devlet televizyonunda halkın gözü önünde bir açık oturum düzenleyin.
Bir gün, bir hafta, bir ay da sürse razıyız.
Kararı halk versin.