Rahmetli annem de anneannem de anadilleri olan Türkçeyi; deyimleri, atasözleri, tekerlemeleri ve beddualarına kadar hakim bir şekilde çok güzel konuşurlardı.
Uzun yaşayan anneannemin annesini de gördüm, o da öyle.
Annem İstanbul şivesi ile özünde Azerice olan Diyarbekir ağzını çok güzel sentezlemişti.
Mevlüde teyzem ise katıksız bir Diyarbekir şivesi ile konuşur, eniştemin tabiri ile Mardinkapı’da çektiği tilili (zılgıt) Gazi Köşkü’nde duyulurdu!
Allah hepsini rahmet eylesin.
Annem yaşlandıkça, torunların konuştukları Türkçe ile annemin konuştuğu Türkçe arasına parazitler! girmeye başladı.
İlla da BBC radyosunun spikeri gibi! İngilizce konuşan en büyük kızım Zeynep konuştuğunda.
850’li hatlarda konuşan yeni yetme kızlarımız gibi öyle hızlı ve kelimeleri yutarak konuşurdu ki rahmetli annem “Kele anam hele biriz gelsin de bu Zeynep ne dedi bahan anlatsın!” derdi.
Bazen de üstüne üstlük araya bazı yabancı kelimeler de katınca dediklerini hiç anlamaz/anlayamaz ve “Ne dedi anam, ne dedi?” diye çaresizce diğer torunlarından yardım isterdi.
Kahkahalar arasında Türkçeden Türkçeye tercüme faslı başlardı!
Son zamanlarda ben de aynen annem gibi oldum.
Arama hatlarındaki kızlara benim anlayabileceğim bir Türkçe ile konuşmaları için adeta yalvarıyorum!
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener‘in son günlerdeki konuşmaları da bizim Zeynep’in konuşmaları gibi!
Önce durup dururken İmamoğlu’nu Fatih Sultan Mehmet’e benzetti, sonra “Ablam ‘Yüzünde Rabbi Yessir var’ dedi” dedi.
İzmir Karşıyaka’nın, İstanbul Beşiktaş’ın, Ankara Çankaya’nın, Antalya’nın, Mersin’in genç kız ve delikanlıları ne bilsinler ‘Rabbi Yessir ve La Tuassir’i.
Bilseler bile nasıl anlasınlar bunun Tecaulü Arif sanatına göre tercümesini.
Önce Arapça tercümanlarının sonrasında da Edebiyat hocalarının devreye girmeleri lazım!
Ben, Sayın Akşener’in dediklerini sizlere tercüme edeyim;
Sizin anlayacağınız Sayın Akşener, öncelikle Kılıçdaroğlu’nun Millet İttifakı‘nın cumhurbaşkanı adayı olmasını istemiyor.
Kılıçdaroğlu‘na yaptığı çağrıda lisanımünasiple adeta;
“Ben başbakan olacağımı söyleyerek cumhurbaşkanı adaylığından çekildim, sen de ısrar etme çekil” diyor.
Niye diyor?
Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağını düşündüğü için mi, yoksa başta İstanbul sermayesi olmak üzere iç ve dış güçler Kılıçdaroğlu’nu istemedikleri için mi böyle diyor, orası meçhul!
Sayın Akşener her ne kadar Mansur Yavaş‘ın adaylığını da destekleyeceğini söylüyor olsa da gönlündeki adayın İmamoğlu olduğu çok açık ve net.
Bu kadar açık ve net olmasa neredeyse her hafta İmamoğlu’nu gündeme getirmez; birbirinden güzel güzellemelerde bulunmaz.
Bir gün ‘Fatih Sultan Mehmet gibi, bir gün Yüzünde Rabbi Yessir gözüküyor’ demez.
Cumhurbaşkanlığını kimin kazanacağı ayrı bir tartışma konusu.
Anketçiler her hafta önümüze bir anket sonucu koyuyorlar, bu iş onların işi, bizim işimiz değil.
Ancak artık netleşmeye başlayan bir nokta var ki; İstanbul sermayesi, küresel güçler, İYİ Parti ve HDP’nin tercihi İmamoğlu‘ndan yana.
Niye böyle?
Dediğim gibi ayrı bir inceleme konusu!
Ülkede bu kadar bitirim gazeteci var!
Kim kiminle kaçmış, kim kiminle yatmış mevzularından başlarını kaldırabilirlerse al sana epeyi merak uyandıracak bir araştırma dosyası!
Kaz kazabildiğin, yaz yazabildiğin kadar!
Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu adaylıklarında ısrar ederlerse cıngar çıkmaması imkansız.
Diyarbekir pexvazlarının (bıçkın delikanlı) milli şarkıları olan (tabi benim de!)
Arbedaş Direkxana,
Ortasi kumarxana,
Bu iş béle giderse,
Sonımız timarxana!
misali, anlaşılan kıyamet;
AK Parti’den önce CHP içinde kopacak gibi gözüküyor!