Sapla samanı birbirinden ayırmazsanız her şey bir birine karışır, kaş yapayım derken göz çıkarırsınız. Ürününüz heder olur, bütün emekleriniz boşa gider.
Türkiye’deki politikacıların en önemli özelliklerinden biri ne yazık ki sapla samanı birbirine karıştırmalarıdır.
Kürt meselesinde de sapla saman birbirine karışmış, aslında bilerek karıştırılmış durumda. Her kafadan bir ses çıkıyor ve tam bir karmakarışıklık söz konusu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın temmuz ayında Diyarbakır’da 2013’teki çözüm sürecini sahiplenen konuşmasından sonra, Kürt meselesinde tencere kaynamaya başladı.
En son CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun ‘Kürt sorununun çözümünde HDP’yi değerlendirebiliriz’ demeci ortalığı daha da karıştırdı.
Bu konuyla ilgili yorumların bini bir para!
Kim ne dedi?
Niye dedi?
Ne zaman dedi?
Nasıl dedi?
Sorularını uzun uzun cevaplandırmaya gerek yok!
Google’da istemediğiniz kadar ayrıntı var. İsteyen açar bakar.
Ben bu konuda lafı fazla uzatmadan birkaç ana nokta üzerinde durmak istiyorum.
Öncelikle belirtmek gerekirse Kürt meselesinde herkesin ayrı bir hedefi, ayrı bir ‘çözüm’ anlayışı var.
Bunlar iyice anlaşılmadan sapla saman birbirinden ayrıştırılmadan sağlıklı bir tartışma yürütmek mümkün değil.
Öncelikle kavramlar ve varılmak istenilen hedefler üzerinde bir uzlaşma gerekiyor.
‘Çözümden’ anlaşılanları özetlemek gerekirse;
1. İktidar ve devlete bugün hakim olan kanadın anlayışına göre Kürt sorunu özünde bir güvenlik sorunudur.
Silahların susturulması ve PKK’nin bitirilmesi sorunudur.
Onun içindir ki çözüm sürecinde siyaset kurumu, TBMM devreye sokulmamış ve bir an önce sonuç almak amacıyla aracısız direkt olarak silahı elinde bulunduran Kandil ve Öcalan muhatap alınmış, ‘Hele bir silahlar sussun, gerisi Allah Kerim!’ anlayışı esas alınmış; sus payı olarak da çok az miktarda kültürel hakların tanınması ile yetinilmiştir.
2. ‘Çözüm süreci’nin rafa kaldırıldığı 2015 yılından 6 yıl sonra bugün AK Parti, CHP ve İYİ Parti açısından Kürt sorunu en geç 2023 Haziranı’nda yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanabilme sorunudur.
Kürt Sorunu HDP’li ve HDP’li olmayan dindar muhafazakar Kürtlerin bir şekilde ikna edilerek, gönülleri alınarak oylarını alma/alabilme sorunudur.
3. Kürtler açısından Kürt sorunu, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren en meşru insani, İslami, vicdani hakları inkar edilen Kürt halkının gasp edilmiş bulunan bu haklarının Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü içinde iade edilmesi sorunudur.
Açıkça ifade etmek gerekir ki birbirinden ayrı 3 farklı hedefe yürümekte olan siyasi partileri aynı kaba koymak ve bu kaptan müspet bir netice çıkarmak; 3 ayrı istasyona gitmekte olan 3 ayrı treni aynı rayda yürütmek mümkün değildir.
Bir de “Kürt sorunu yoktur, terör ve bölücülük sorunu vardır” diyen bir MHP ve aynı anlayışta olan ortakları vardır.
Bu durumda iş daha da zorlaşmaktadır.
Hülasayı kelam;
2023‘e giderken önce bu karışıklığı düzeltme, kimin ne dediğini ve neyin peşinde olduğunu açıklığa kavuşturma zorunluluğu bulunmaktadır.
Kimin neyin peşinde olduğu, hangi trenin hangi istasyona gittiği açık seçik, ayan beyan ortaya konulmadan yürütülecek tartışmalar havanda su döğmekten başka bir şeye yaramayacaktır.
Ezcümle;
Önce sapla samanı birbirinden ayırma, sonra konuşma, tartışma ve mümkünse ondan sonra uzlaşma, anlaşma.