12.03.2022
Cafer Solgun, p24blog.org’da “Tansu Çiller… Nasıl bilirsiniz” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.
Başbakanlık yaptığı 1993-1996 yılları arasında ülkede olup biten “derin” ve kanlı olaylardan bazılarını kısaca hatırlatmak isterim.
Bu soruya özellikle 90’lı yılların “namlı” çevrelerinden birçok “muteber” şahsiyetin “İyi biliriz!”, “Erkek kadındı valla!” türü cevaplar vereceğini tahmin etmek zor değil.
Güvenlik ve istihbaratla ilgili legal ve illegal (JİTEM için sorsanız hâlâ “yok öyle bir şey” diyorlar) faaliyetler içinden şahsiyetler bunlar. Misal, Çiller’in elinden tuttuğu gibi Emniyet Genel Müdürlüğünden siyasete, bakanlığa terfi ettirdiği Mehmet Ağar, geçen sene Sedat Peker’in ifşaatlarıyla adı tekrar gündeme gelen Korkut Eken, o dönem bölgesindeki uyuşturucu trafiğini elinde bulunduran korucubaşı ve milletvekili Sedat Bucak, emniyetin “özel” teşkilatının sorumlusu İbrahim Şahin ve bu teşkilat içinde oluşturduğu daha da “özel” polis birimi filan.
Tabii bir de mafya faaliyetleri yanında devletin kirli işlerini görmekle görevli (“Her şey vatan için!”) “ülkücü” veya “devlet ve milletperver” olduklarını bilhassa vurgulayan mafya grupları var. En namlı olanları; Alaattin Çakıcı, Sedat Peker, Hadi Özcan, Sarallar, Ergin kardeşler, vd. Küçük bir araştırma yaparsanız “ülkücü” tandanslı mafya gruplarının 90’lı yıllarda çek-senet, çökme, uyuşturucu, haraç gibi “rutin” faaliyetlerini ekonomik ve siyasi hayata ayar verme boyutuna kadar tırmandırdıklarını görürsünüz, hatırlarsınız.
Bu Çiller destekçisi listeye adı “tak-şak paşa”ya çıkmış Doğan Güreş, katliam sanığı olarak aranırken (!) uyuşturucu, Kürt iş insanlarını kaçırıp işkence ederek öldürme gibi “kahramanca devlet işlerinin” erbabı Abdullah Çatlı, çok sayıda “faili meçhul” cinayetin sorumlusu “olmayan” JİTEM’in kurucusu Cem Ersever gibi isimler de eklenebilir elbette. Yaşıyor olsalardı, muhtemelen Tansu Çiller’in yeniden siyasete atılma sinyalleri vermesinden ziyadesiyle heyecan duyarlardı…
Sağ mı ölü mü olduğu bilinmeyen “Yeşil” kod adlı işkenceci katil de herhalde namını 90’lı yıllarda ve özellikle Çiller döneminde edinmiş olmanın “hatırıyla” belirlerdi tutumunu…
“Tansu Çiller siyasete atılıyor, parti kuracak” haberleri gündeme gelmezden önce bu hanımefendinin adı neredeyse unutulmuştu desek yeridir. “Parti kuracak” haberleriyle ilgili gazetecilerin sorusuna verdiği cevap, İyi Parti’nin ortaya attığı bu iddiayı doğrular mahiyetteydi; “millet isterse…”
Gerçi evinin önünde (ev dediğim villa mıydı, yalı mıydı hatırlayamadım?) toplanıp “Neredesin Çiller! Özledik!” diye gösteri yapan bir “millet” yok ortada. Ama tabii “millet” ile başka türlü bağları da olabilir, nereden bileceğiz…
Bu arada Çiller’in muhtemelen “parti kurmak zor iş, bari hazır bir partinin başına geçeyim” diye düşündüğü anlaşılıyor. İlk hamlesini Adalet Partisi’ne yapmış. Gelgelelim bu partinin başkanı (Vecdet Öz), “Tabii buyurun partinin anahtarı” deyip hazrola geçmek yerine, “hayatta olmaz” demiş.
Çiller Hanım, 6 muhalefet partisinin ortak deklarasyonu için, “Parlamenter sistemi umut diye sunmak millete ihanettir” demişti (28 Şubat 2022). Sonrasında da “Milletime bir şeyler vermek istiyorum, milletime borçluyum” (9 Mart 2022) şeklinde bir açıklaması oldu. Demek oluyor ki işin içinde millet, ihanet ve borç varsa, Çiller’in girişimleri de devam edecek. Millet, ihanet ve borç yani; boru değil…
Çiller’in 90’lar sorumluluğu
Çiller 90’lı yıllar boyunca, bakan, başbakan, başbakan yardımcısı olarak ülke siyasetinin belli başlı aktörlerinden biriydi. Kendisinin ve o dönem hakkında “Devlet içinde özel örgüt kurdu” şayiası olan Özer Çiller’in adının geçtiği ciddi yolsuzluk iddiaları vardı. Yargı önünde hesap vermediler, aklanmadılar. Onları bir yana koyarak sırf başbakanlık yaptığı 1993-1996 yılları arasında ülkede olup biten “derin” ve kanlı olaylardan bazılarını kısaca hatırlatmak isterim.
— 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta ikisi saldırgan olmak üzere 37 kişinin yakılarak öldürüldüğü bir katliam yaşandı. Başbakan Çiller olayla ilgili, “Çok şükür otel dışındaki halkımıza bir şey olmadı” açıklaması yaptı. Bu olaydan üç gün sonra Erzincan’a bağlı Başbağlar köyünde bir katliam yaşandı; 33 silahsız savunmasız masum insan PKK’li olduğu söylenen kişilerce öldürüldü…
— 3 Ekim 1993’te Muş’un Korkut İlçesi’ne bağlı Vartinis (Altınova) Beldesi’nde hamile anne Ayşe Öğür, baba Nasır Öğür ve 7 çocuğu evleri askerler tarafından ateşe verilerek öldürüldü. Muş Cumhuriyet Başsavcılığı’na göre ise, olaydan sağ kurtulan tek kişinin anlatımları ile köylülerin tanıklığının aksine katliamı yapan PKK idi. Vartinis katliamını takip eden günlerde aralarında Sırrı Sakık’ın köyünün de (Zengok) bulunduğu Muş’a bağlı çok sayıda köy yakıldı. Zengok’ta üç kişi infaz edildikten sonra evleri ateşe verildi.
— 4 Kasım 1993’te, çok sayıda faili meçhul cinayetin sorumlusu olduğu düşünülen Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (JİTEM) isimli devlet kökenli illegal oluşumun kurucularından Cem Ersever ve PKK itirafçısı iki kişinin cesetleri Ankara’nın üç ayrı noktasında bulundu. Dönemin başbakanı Çiller, “Kendi aralarında iç hesaplaşma” şeklinde bir açıklama yaptı. Kimler kendi aralarında hesaplaştılar; günümüze değin aydınlanmadı.
— 4 Kasım 1993 günü dönemin başbakanı ve DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, “Elimizde PKK’ya yardım eden Kürt iş adamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK’yla olduğu gibi, PKK’ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir” şeklinde bir açıklama yaptı. Bu “her biçimde mücadele” ile ne denilmek istendiği kısa zamanda anlaşıldı: Bu sözleri izleyen üç yıl içinde, aralarında Behçet Cantürk, Yusuf Ziya Ekinci, Fevzi Aslan, Salih Aslan, Namık Erdoğan, Faik Candan, Mecit Baskın, Savaş Buldan, Hacı Karay ve Adnan Yıldırım’ın da bulunduğu 19 kişi öldürüldü… DEP milletvekili Mehmet Sincar da aynı yıl 4 Eylül günü Batman’da öldürüldü.
— 3 Aralık 1994’te Özgür Gündem gazetesinin İstanbul’daki iki bürosu ve Ankara bürosu bombalandı. Gazete çalışanlarından Ersin Yıldız hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.
— 26 Mart 1994’te Şırnak’ın Kuşkonar ve Koçağılı köyleri, Türk savaş uçakları tarafından bombalandı. 24’ü çocuk 38 kişi korkunç bir şekilde parçalanarak can verdi. Başbakan Çiller, “O uçaklar devletimizin uçakları değil” dedi. Aynı Çiller, Ankara’da görüştüğü bölgeden gelen muhtarların “Helikopterler köylerimizi bombalıyor” yakınmalarına karşılık onların “PKK’nın helikopterleri olabileceğini” söyledi…
— 2 Mart 1994’te dokunulmazlıkları kaldırılan DEP milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle, meclis binasından çıkışlarında yaka paça gözaltına alınarak tutuklandı. DEP de sonradan kapatıldı ve milletvekilleri “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanarak hapse atıldı.
— 12 Mart 1995 günü İstanbul Gazi Mahallesinde dört kahvehane ve bir pastane kimliği belirsiz kişiler tarafından tarandı. Halil Kaya isimli bir vatandaş hayatını kaybetti, beş kişi yaralandı. Saldırganlar, saldırı esnasında kullandıkları taksi şoförünü de öldürdü. Mahalledeki polis karakolunun duyarsızlığını protesto eden mahalle halkının üzerine ateş açıldı. Olayın duyulması üzerine başka il ve ilçelerde de protesto gösterileri oldu. Ümraniye’deki protestolarda çok sayıda kişi öldü, yaralandı. Üç gün süren olaylar sonucunda 22 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı. Hasan Ocak 21 Mart günü gözaltına alındı. 55 gün sonra işkence edilerek öldürülmüş cesedi bulundu.
— 3 Kasım 1996 günü Balıkesir Susurluk’ta bir “kaza” meydana geldi ve biri polis şefi (Hüseyin Kocadağ), biri DYP milletvekili (Sedat Bucak), biri katliam zanlısı olarak aranan (Abdullah Çatlı) üç kişi ve Çatlı’nın sevgilisi olduğu söylenen bir kişi (Gonca Us) bu kazada hayatını kaybetti. “Derin devlet” adeta ortalığa saçıldı. Çiller, “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” dedi…
Liste böyle uzayıp gidiyor.
***
Gaflarıyla, potlarıyla da ünlü Tansu Çiller neredeyse durduk yere denilebilecek bir şekilde ne oldu da unutulduğu yerden kafasını çıkardı? Yukarıda aklıma gelenleri sıraladığım kişi ve çevreler dışında hangi “milletten” destek bulmayı umuyor olabilir? İyi Parti’nin baraj üstünde tutunan oy oranı üzerinden mi bir hesap yapıyor? İyi de adı geçen parti mevcut iktidar ittifakına muhalefet ettiği için bu noktada. Çiller epeydir AKP’yi desteklediğine göre ne tür bir devletçilik, milliyetçilik yaparak siyaset sahnesinde oynayacak?
Bunlar siyasi analiz yapmayı gerektiren sorular.
Ben ise bu “millete bir şeyler verme” ve “borçluyum” laflarına takıldım.
Sayın Çiller hiç tanımadığı, bilmediği “milletin” balık hafızalı olduğunu sanıyor herhalde. Yanlış da değil aslında. Fakat bazı isimler ve sorumluluğunu taşıdığı olaylar insanların hafızalarında kolay kolay silinmeyecek, unutulmayacak izler bırakırlar. Tansu Çiller ve 90’lar böyle bir isim ve böyle bir dönem…
Borcunu bilmem, ama Tansu Çiller’in hayli yüklü bir hesabı var tarihe karşı.
Tarihe karşı tanıklığımız burada da kayda geçsin: Kendisini hiç iyi bilmeyiz…
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.