Oğlu Bişr Said’in kaleme alıp Fethi Güngör’ün Türkçeye çevirdiği hayat hikâyesini aşağıya alıntılıyoruz.
Müslüman düşünür ve yazar Cevdet Said’in;
1966’dan itibaren, “Bireysel ve Toplumsal Değişmenin Yasaları Üzerine Araştırmalar” üst başlığı altında çeşitli kitapları neşredildi. Keza farklı başlıklarla verdiği bir dizi konferansın yanı sıra onlarca makale ve kitapları yayımlandı.
Aile kökleri Kuzey Kafkasya’ya kadar uzanmakta. Baba tarafından dedesi Tsey Muhammed, 1864’te Rus-Kafkas savaşının sona ermesinin ardından, zorla yerinden edilen diğer muhacirlerle birlikte Suriye’de Colan Tepesi’nin eteğinde yer alan Bi’ru’l-Acem köyüne yerleşti.
Cevdet Said, annesinin köyünde, Colan Tepesi’ni de içine alan Kuneytıra Vilayeti’nin Ayn Ziwan köyünde, miladi 31 Ocak 1931’de; hicrî 1349 yılı ramazan ayının ikinci cumartesi günü dünyaya geldi.
Bi’ru’l-Acem köyünde başladığı ilkokulu Kuneytıra’da tamamladı. Daha sonra 1958 yılı sonunda Ezher’de okumak için Mısır’a gitti. Önce Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi, ardından Eğitim Fakültesi’nde ihtisas yaptı.
Cevdet Said, Kahire’de zamanının büyük çoğunluğunu Mısır Millî Kütüphanesi’nde geçiriyordu. İslam hakkında yazılmış hemen her eseri okudu. Eserlerini okumak suretiyle İslam düşüncesinin zirve isimleriyle tanıştı. Muhammed İkbal’in kitaplarından çok etkilendi. Malik bin Nebi’yi de önce kitapları üzerinden tanıdı, Mısır’daki son senesinde kendisiyle yüz yüze de tanıştı.
Mezun olunca Suudi Arabistan’a gitti, Necid bölgesinde Bureyde şehrinde Öğretmen Yetiştirme Okulu’nda iki yıl hocalık yaptı. Ardından Suriye ile Mısır arasındaki birleşme sürecinde Şam’a döndü ve öğretmen olarak göreve başladı.
Aynı yıl zorunlu askerlik hizmetini ifa etmek için orduya katıldı. Görev yaptığı Harp Akademisi’nde bir yılı geride bırakmıştı ki, görevli olduğu tugay, Suriye ile Mısır arasındaki birleşme sözleşmesine karşı Eylül 1961’de gerçekleştirilen darbeye katıldı.
Katna’daki 72. Tugay komutanlarının önünde darbe operasyonuna itiraz eden Cevdet Said, operasyona iştirak etmeyi reddetti ve verilecek hiçbir bir emri yerine getirmeyeceğini açıkça ifade etti. Bunun üzerine geri hizmetler ve koruma müfrezesiyle birlikte kışlada bırakıldı.
Maalesef darbe başarılı oldu ve ayrılık gerçekleşti! Bu olaydan sonra Cevdet Said, Humus’taki Harp Akademisi’ne öğretim görevlisi olarak gönderildi. 1963’teki Baas darbesine kadar bu görevde kaldı. Darbenin ardından Harp Akademisi’ndeki görevini sonlandırarak öğretmenliğe geri döndü.
1963 yılının yaz tatilinde Tebliğ Cemaati’nin birkaç mensubu ile birlikte Hindistan ve Pakistan’a seyahat etti. Tebliğ ve irşat amaçlı bu seyahati yaklaşık 3 ay sürdü.
Cevdet Said, Baas Partisi’nin iktidar döneminde -entelektüel bakışı ve muhalif faaliyetleri gerekçe gösterilerek- defalarca tutuklandı. İlk tutuklanışı, 1965 yılında Dr. Emin Mısrî ve Abdurrahman Albânî ile birlikte olmuştu. Bu tutuklamalar, “Emevi Olayları” adıyla bilinen olayların da fitilini ateşlemişti.
Keza Mustafa A’ser, Abdu’l-Fettah Ebu Ğudde ve Mervan Hadîd ile birlikte Tedmur Hapishanesi’nde bir yıl geçirmişti. Burada bir yıl mahpus kaldıktan sonra serbest bırakılan Cevdet Said, 1968’de yeniden tutuklandı ve öğretmenlik mesleğinden ihraç edildi. Bu ikinci tutuklanışında 6 ay boyunca hücre hapsinde tutuldu!
Yetmişli yılların ortasında ağabeyiyle birlikte arıcılık ve tarım alanında faaliyet yürütmek maksadıyla köyüne döndü.
Cevdet Said, herhangi bir kuruma, partiye, siyasi veya dinî organizasyona intisap etmedi. Düşünce ve faaliyetlerinde bağımsızlığını hep korudu.
İlk kitabı 1966 yılında “Âdem’in İlk Oğlunun Mezhebi: İslami Harekette Şiddet Sorunu” başlığıyla yayımlandı. Maalesef bu şiddet meselesi, günümüzde bile önümüzde durmaya devam eden ciddi bir sorundur.
Cevdet Said’in şiddete ilişkin fikirleri günümüze dek hep yalnız kaldı. Kitabın bölümlerinden biri “İkna etmek değil duyurmak için” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Cevdet Said, nebilerin barışçıl yöntemi benimsediğini ve değişim sürecinde şiddet kullanımını reddettiğini anlatmaktadır.
Cevdet Said, kitabın birer nüshasını, o dönemde Suriye’nin en önemli iki din âlimi olan Muhammed el-Hâmid ve Nâsıruddin Albânî’ye takdim etmişti. “Bu yöntemle hamasi gençlerle yüzleşemeyiz…” açıklaması dışında Cevdet Said’in düşüncesine bir itirazları olmamıştı.
Cevdet Said daha sonra; “Kendilerini Değiştirmedikçe”, “Eylem: Kudret ve İrade”, “Cömert Rabbinin Adıyla Oku” ve “Âdem’in Oğlu Gibi Ol” gibi farklı başlıklar altında çeşitli kitaplar yazmıştır. Bazı mektupları, uzun makaleleri ve ders notları da sonradan kitaba dönüştürülerek basılmıştır.
Cevdet Said, bazı önemli kitapları kendi el yazısıyla kopya etmiştir. Malik Bin Nebi’nin “Afro-Asya Fikri” isimli eserini yaklaşık kırk kez okuduğunu ve yedi kez satır satır ders olarak anlattığını, düşünürün fikirlerinden ne denli etkilendiğini birkaç kez dile getirmiştir. Aynı şekilde Muhammed İkbal’den çok etkilenmiş; Will Durant, Herbert George Wells ve Arnold Toynbee’nin eserlerini dikkatle okumuş; Muhammed Arkoun, Michel Foucault, Pierre Bourdieu, Jürgen Habermas, Karl Popper ve diğer birçok düşünürün eserlerini tanımıştır.
* * *
Cevdet Said, “tevhidin metafizik, gayba ilişkin yahut göğe ait bir mesele olmayıp bilakis siyasi, toplumsal ve yeryüzüne ait bir mesele olduğu”nu ısrarla vurgular. Dolayısıyla Allah’ın bir/tek olduğunun kabul edilmesi, yeryüzündeki tüm insanların eşit olduğunun kabulü anlamına gelmektedir.
Kitab’ın ayetlerini kâinatın ayetleri eşliğinde okuma yöntemini benimseyen Cevdet Said, bu yaklaşımını şu ayete dayandırır:
“Senurîhim âyâtina fi’l-âfâqi we fî enfusihim…: Vakti geldikçe insanlara, kâinatın uçsuz bucaksız ufuklarında ve bizzat kendi iç dünyalarında varlığımıza ve kudretimize dair delilleri göstereceğiz. Tâ ki bu vahyin tartışmasız bir gerçek olduğu herkes için ayan beyan ortaya çıksın…” (Fussilet 41:53).
Kur’an’a göre “akıl” -yazı yazmak gibi- bir “işlev”i ifade eder. Akıl -kalem gibi- bir “araç” adı değildir. Hazindir ki insan; “okuyup yazmayan” bir ümmi ya da “aklını kullanmayan” bir cahil olarak bir ömür hayat sürebilmektedir!
“Elektrik, yasası gereği kuru nesnelerde ve ahşap malzemede iletilmez… Aynı şekilde insan da -yasası gereği- baskı/zorbalık ile değişim yöntemine kapalıdır.”
Şiddet ile düşünce arasında zorunlu ters bir ilişki mevcuttur. Düşünce arttıkça ve insan aydınlandıkça, şiddetin ne kadar yararsız ve anlamsız olduğunu o denli derinden keşfeder.
Kur’an; insanın, hayatın ve kâinatın nasıl yaratıldığına ilişkin bilginin esas kaynağı değildir. Bunun kaynağı yeryüzü ve bilimsel araştırmalardır: “Qul sîrû fî’l-ardi fenzurû keyfe bedee’l-halka…: De ki: “Dolaşın yeryüzünü ve görün yaratılışı nasıl başlattığını!” (Ankebût 29:20).
Cevdet Said’in Kur’an’dan çıkardığı anlayışa göre kâinat; “yaratılmış ve bitmiş” değil, bilakis “yaratılmaya devam etmekte”dir…
Müslümanların kaleme almış olduğu geleneksel İslam kültürü eserlerinin incelenmesi ve öğretilmesi, meselenin bununla sınırlı tutulması, içinde yaşadığımız karanlıklardan çıkabilmemiz için yeterli değildir.
“Elektrik, yasalarına uygun davranırsan sana kayıtsız şartsız hizmet eder. Ancak yasasına aykırı davranırsan, dinine, rengine ya da ırkına bakmaksızın seni çarpar!”
Cevdet Said, varlık mertebelerine “Sünenî varlık” adını verdiği yeni bir varlık mertebesi eklemiştir. “Sünenî varlık”, bir şeyin fiilî varlığının öncesinde başlayarak onun yasa/kanun mertebesinde var oluşunu ifade eder.
Cevdet Said, Kur’an’dan şu kanunları derinlemesine idrak etmiştir:
“… Feemme’z-zebedu feyezhebu cufâen, weemmâ mâ yenfe’u-nnâse feyemkusu fî’l-ard: Köpük (bâtıl/yanlış) kaybolur gider, insanlara yararı olan (hak/doğru) da yeryüzünde kalır.” (Ra’d 13:17). Dolayısıyla “hak ile bâtıla (doğru ile yanlışa) eşit fırsat verildiğinde bâtıl yok olup gidecek, hak ise yerleşip kalacaktır.”
“Bir din icat edip insanları buna ikna edebiliyorsan seni tebrik etmeli! Ancak, insanları herhangi bir dine, düşünceye ya da doktrine uymaya zorluyorsan, işte bu hem Allah’a hem insana hem de hakikate aykırı bir davranış olur. Bu ise asla kabul edilemez.” Cevdet Said’e göre böyle davranan birisi ne Allah’a inanmakta ne de O’na güvenmektedir. Zira “Lâ ikrâhe fi’d-dîn: zorlama dinde (aslâ) yoktur.” (Bakara 2:256) buyuran bizzat Allah’tır. Bu durumda zorbalık yapan birisi, Allah’ın dininin hak/doğru olduğuna inanmıyor/ bu dine güvenmiyor demektir. Aynı şekilde bu zorba, Allah’ın güvenip “emanet”i tevdi ettiği insana da güvenmiyor demektir.
Cevdet Said, “mürtedin/dinden dönenin öldürülmesi”nin İslam’la hiçbir alakasının bulunmadığı görüşündedir. Zira bunu kabul etmek Kur’an’daki en önemli ilkeyi ilga etmek anlamına gelmektedir. Fukahânın/İslam hukukçularının, -korktukları için- bu husustaki ve daha başka birçok konudaki samimi düşüncelerini ifade etmeye cesaret edemediğini, bilakis atalarını üzerinde buldukları yolda onları taklit ederek ilerlemeyi yeğlediklerini ifade etmektedir.
* * *
Cevdet Said, 1987 yılından itibaren Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Cezayir, Mısır, Lübnan, Katar, Bahreyn, Libya, Fas, İran, Amerika, Kanada, Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, Rusya ve Kafkasya’yı ziyaret ederek konferanslar sundu, kongrelere katıldı, röportajlar verdi.
Doksanlı yılların ortalarından itibaren Suriye’deki çeşitli üniversite ve kültür merkezlerinde bir dizi konferans başlatan Cevdet Said, evinde yürüttüğü aylık entelektüel buluşmaları uzun süre devam ettirdi. Bunların yanı sıra 2000 yılından itibaren Şam Baharı sürecinde yaygınlaşan forum ve kulüpleri de ziyaret ederek konuşmalar yaptı.
Cevdet Said, 2005 yılında ilan edilen “Şam Deklarasyonu”na imza koyan millî şahsiyetlerden birisidir. Arap Baharı’nın başlamasıyla birlikte Şam’da onlarca protesto gösterisine katıldı, taziye çadırlarına gidip başsağlığı konuşmaları yaptı.
Barışçıl harekete desteğini açıkça ifade ederek demokrasinin önemini ve değişimin kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Onun bu barışçıl yaklaşımını benimseyen çok sayıda genç birçok barışçıl aktiviteye katıldı.
Silahlanmayı ve şiddete başvurma seçeneğini kesin bir şekilde reddettiğini defalarca tekrarladı. Yeri geldikçe bu hususta göstericileri de uyardı. Şiddeti meşru ve haklı gösterecek hiçbir açık ve gizli gerekçe bulunmadığını defaatle anlattı.
Cevdet Said, 2012 yılında Amerika ve Kanada’ya yaptığı ziyarette bir dizi konferans ve seminer verdikten sonra Suriye’ye döndü.
Aynı yılın sonuna doğru silahlı çatışmalar köyüne kadar ulaştı ve bütün köy bombardımana maruz kaldı. Diğer bazı köylüleri gibi erkek kardeşi de bu saldırılarda can verdi. Bu gelişmeler onu diğer akrabalarıyla birlikte Şam’a gitmeye zorladı. Ardından ailesiyle birlikte İstanbul’a hicret etti.
Türkiye’de bulunduğu süre zarfında yüzü aşkın konferans verdi. Bu vesileyle ülkenin birçok şehrini gezip gördü.
Cevdet Said’in kitapları Türkiye’ye kendisinden önce gelmişti. On kadar kitabı seksenli yıllardan itibaren Türkçeye çevrilip yayımlandı.
Çerkes diline hâkim olması, İstanbul ve diğer şehirlerdeki Çerkes Kültür Merkezlerinde bir dizi konferans vermesini ve onlarla anadilinde iletişim kurmasını kolaylaştırdı.
* * *
31 Ocak 2021’de 90 yaşını geride bırakan Cevdet Said, kızı ve torunlarıyla birlikte, artık toplantı veya faaliyetlere katılmadan hayatını sürdürmektedir.
Dünya bizimle başlamadı, bizimle de bitmeyecek… “Birr ve takva” yani erdemli ve sorumlu davranma konusunda işbirliği yapmalı, “günah ve düşmanlık”ta ise asla işbirliğine yanaşmamalıyız. “Hak/doğru” yolda yürümeyi ve “sabır/direnç” göstermeyi birbirimize yürekten öğütlemeliyiz.
Bu dünyadaki varlığımız anlamsız, boş yahut oyun ve eğlence değildir… İnsanın, hayatına anlam katması ve mutlu olması, bir davaya hizmet etmesiyle mümkündür. Davaların en büyüğü ise fesadı/bozulmayı ve kan dökülmesini durdurmaktır.
Cevdet Said’in kitaplarının ve makalelerinin büyük çoğunluğu, şahsi internet sayfasında (www.jawdatsaid.net) Arap ve İngiliz dillerinde açık erişime sunulmuştur. YouTube kanalında ise Arap dilinde vermiş olduğu dersler yayınlanmaktadır.
* * *
Bu film aşağıdaki kuruluşların himayesi ve desteğiyle hazırlanmıştır:
- مجلة طلعنا عالحرية (Rising For Freedom Magazine) – https://freedomraise.net
- Kafkas Vakfı – http://kafkas.org.tr
- Be&Reach Communication Consultancy Services
- Beer Ajam Productions
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.