Cihan Aktaş-Gazzeli Majd Mashharawi Röportaj

08.11.2023

Cihan Aktaş’ın Gazzeli Majd Mashharawi ile Şehir ve Düşünce Dergisi için yaptığı röportajı aşağıya alıntılıyoruz. 

Röportaj: Majd Mashharawi

Cihan Aktaş: Majd Mashhawari, sizi tanıdığımda genç kuşaklarla ilgili iyimser düşüncelerimde yanılmadığımı anladım. Biz seninle epey sohbet ettik. Hayat dolu genç bir bilim kadınıyla tanışmanın mutluluğu içindeyim. Şehir ve Düşünce Dergisi’nin okurları da sizi tanısın istiyorum. Kendinizi nasıl tarif edersiniz?

Majd Mashharawi: Gazze’deki yaşam aynı anda karmaşık ve basittir. Her gün yarının bugünden ve dünden daha iyi olacağı umuduyla yaşıyoruz, ancak aynı zamanda önümüzdeki günler ile ilgili işaretler olumlu değil. Kendimi yaşadıklarımızdan sorumlu hissediyorum! Yabancı ülkelerdeki insanlar aya seyahat ederken, halkımın neden bu hayatı yaşamayı kabul ettiğini anlamıyorum! Buradaki sessizlik beni öldürüyor! Yoksulluk, fırsat eksikliği, elektrik ve temiz su yok. Dört duvar ile diğer insanların kabulü altında açılan ve her istediklerinde kapanan küçük bir kapı arasında sıkışıp kaldık. Hayalim halkım için daha iyi bir yaşam, daha iyi bir refah ve daha iyi bir gelecek kurmaktır.

 Cihan Aktaş: Gazze’de yaşama tecrübesi kişiliği güçlendiriyor olmalı. Adaletsizliklerle dolu dünyanın kurallarına uymadığı için cezalandırılan bir halkın adası, Gazze. Gazze’de yaşamanın kişiliğinizi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?

Majd Mashharawi: Yeryüzünde hiç kimse belli bir yerde doğmayı seçmedi ve biz Gazze’de yaşayanlar da burada doğmayı seçmedik. Ancak Gazze’de yaşadığımız için cezalandırılıyoruz. Fakat artık dış dünyaya kurban olduğumuzu ve çâresiz olduğumuzu söyleyip durmayı bırakmalıyız. Biz Gazalılar, insanlara hayatı öğretiyoruz. Harika işler yapabiliriz. Umut altyapısını oluşturma kararlılığı ve özveriyle ülkemizi yeniden kuracağız.

Cihan Aktaş: İnşaat mühendisi olma tercihinizin sebeplerini merak ediyorum. Genç kızlar genellikle mimarlığı mühendisliğe tercih ederler. Niye mimar değil de mühendis?

Majd Mashharawi: Başlangıçta ailem doktor olmamı istedi ve o zaman gelecekteki planlarımdan emin değildim ama fizik ve matematiğe olan tutkumun beni iyi bir yere götüreceğinden emindim. Bu yüzden mühendis olmayı seçtim. Başlangıçta herkes, bu alanda erkeklerin bile iş bulamadıklarını söyledi. Ancak yine de tutkumun beni iyi yönlendireceğinden emindim. Bu nedenle GreenCake (Çimentosuz Briket) yaptım ve insanların kadınlar hakkında kalıplaşmış fikirleri değişti. Artık birçok mühendis kadın, birçok yenilikçi fikir ile bu adımları takip ediyor.

Cihan Aktaş: Kâğıt atıklar, kil bloklar, tahta ve kömür külü… İnşaat mühendisliği okurken yapı malzemesi ihtiyacını mutlaka fark etmişsindir, ancak üretmek ne zaman aklına geldi?

Majd Mashharawi: Ben, üniversitenin dördüncü sınıfındayken ve yaz aylarında Gazze’deki yeniden yapılanma komitelerinden birinde eğitim aldıktan sonra, asıl durumu fark etmeye başladım. Bu farkına varma ise beni, evlerini kaybeden insanların hayatta kalmaları ve onlara gelecek için umut olmak üzere ciddî şekilde düşünmeye itti.

Cihan Aktaş: Tahta ve kömür külü ile tuğla üretmenizi hocalarınız ve diğer inşaat mühendisleri nasıl karşıladı? Olmayacak bir çaba içinde olduğunuzu söyleyenler var mıydı?

Majd Mashharawi: Gazze toplumu dışa çok kapalı ve insanlar her zaman yeni şeylere olumsuz tepki veriyor. Ancak buna inanmalarının da sonuçları var. Başlangıçta, etrafımda birçok insanın şunu söylediğini duydum: “Bu komik.”, “Bu asla olmayacak.”, “Hayatını, zamanını ve çabalarını boşa harcıyorsun!”, “Dinle kızım, gidip evlenmelisin, vaktini briketler yerine bebek yetiştirmeye vermelisin!”

Cihan Aktaş: Gazzeli gençler arasında arkadaşın Rawan Abdulatif’le senin istisna olduğunuz söylenebilir mi? Kendi kuşağının genç kızlarını nasıl değerlendiriyorsun? Yıllarca süren kuşatma sonucu Gazze’yi terk edenler karşısında bu gençlerin direnme sebepleri ve güven kaynakları neler?

Majd Mashharawi: Herkesin kendine ait özel bir değerle yaratıldığına inanıyorum. Ancak insanlar dâima bir şeyler yapmanın kolay yolunu seçiyor. Kendimi istisnâî olarak adlandırmak istemiyorum. Şunu söylemeliyim ki bir şeyler yapmak zorunda olduğum her beceriyi kullanmak üzere çok kararlıydım ve hâlen de öyleyim. Gazze’deki kızlara gelince, geleneklerin ve kültürün Gazze’deki bir kadın hayatının her bölümünü kontrol ettiği gerçeğine katılıyorum ama bunun için sessiz kalmamız gerektiği konusunda aynı fikirde değilim! İstediğimiz şeyler için savaşmalıyız. Çünkü kimse bizim için savaşmayacak. Gazze’de yaşam kolay değil. Hayatta kalmak için her zaman savaşıyorsunuz ve insanların Gazze’den ayrılma isteklerinin nedenini anlıyorum. İnsanlar dışarıdaki hayatın çok daha kolay olduğunu ve istediklerini alabileceklerini düşünüyorlar. Özgürlük çok kıymetli ve gençler sadece dışarı çıktıklarında kendilerini özgür hissedebildiklerinden geri dönmemeye karar veriyor. Her seferinde geri dönmemi sağlayan işte bu insanlar. Buradan ayrılamıyorlar ve yaşamları cidden çok kötü. Onlara özgürlüğümüzü kazanma ve daha iyi bir yaşama sahip olma umudunu kaybetmememiz gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Biz Gazalılar daha iyi bir yaşamı hak ediyoruz. Herkes ayrılmak isterse ülkeyi kim yeniden inşâ edecek?

Cihan Aktaş: Gazze’deki elektrik sıkıntısı seni bu konuda da bir arayışa sevk etti. Neler yaptın alternatif enerji kaynağı arama yönünde?

Majd Mashharawi: ABD’ye gittiğimde Gazze’nin bir sorununu daha çözmek için başka bir girişim yapma fırsatım oldu. Aklıma gelen ilk şey “elektrik sorunu” idi! Altı aydan fazla bir süre devam eden pazar araştırması, üreticilerin belirlenmesi ve ekibin oluşturulmasından sonra, bu sorun için en iyi çözümün, insanların kendi cihazlarını çalıştırmalarına yardımcı olacak uygun mâliyetli bir güneş enerjisi sistemi sağlamak olduğu ve aynı zamanda onun için ödeme yapmasını sağlamak olduğunu düşündük. SunBox markası, ailenin aynı anda altı lamba yakıp, dizüstü bilgisayarlarını ve telefonlarını şarj etmesine, bir vantilatör, televizyon ya da küçük bir buzdolabını çalıştırmasına yardımcı olan uygun fiyatlı, kendi kendine monte edilebilir ve kolay bir güneş enerjisi sistemidir. İnsanların hayatlarını karanlığın ortasında SunBox sayesinde aydınlatmaya çalışıyoruz. Şimdi, bağış toplama aşamasındayız. Böylece üniteler satın alabilir ve daha fazla aileye ulaşabiliriz.

Cihan Aktaş: Mülteci kadınlar için de çalışıyorsun, çok parçalı çalışmak işlerini nasıl etkiliyor? Zamanını nasıl planlıyorsun?

Majd Mashharawi: Bu üç farklı işin hepsi sadece benim çalışmam değil, her projenin arkasında bulunan ekipler var. Ben genel olarak yönetici konumundayım ve uluslararası ağ bağlantısına ek olarak onları doğru çalışmaya yönlendiriyorum. Bazen kendim için zaman bulamadığımın farkındayım ama günün sonunda bir hayatı olmayan birçok insan var. İnsanlara yönelik Bazen kendim için zaman bulamadığımın farkındayım ama günün sonunda bir hayatı olmayan birçok insan var. İnsanlara yönelik sorumluluğumu yerine getirmem ve başardığım işler beni her zaman enerjik ve süper mutlu ediyor. İnsanların iyi bir yaşam sürmeleri için her saniyeye yatırım yaparak hayatımı organize ediyorum. Bu benim için her şey demek.

Şehir Düşünce Dergisi Editörü Hasan Taşçı: Suudi Arabistan ve Mısır’ın Sina yarımadalarındaki yeni mega şehir projeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Tabiî ki çöl kentleri hakkında pek çok örnek var. Bu projenin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Majd Mashharawi: Filistin’de ve özellikle Gazze’de bizlerin Arap ülkeleri tarafından insanî açıdan görmezden gelindiğine inanıyorum. Bazı Arap ülkeleri yakın zamanda bizlere önem vermeye ve katkıda bulunmaya başladı, ancak yine de hepsi henüz emekleme çağında. Bu nedenle, ülkedeki geleceğimizi onlarla ilişkilendirmememiz gerektiğine inanıyoruz. Projenin geleceğini, şebekeye bağlı olan insanlara hizmet edecek büyük bir güneş şehri olarak görmüyorum. Projemin geleceğini, marjinal bölgelerde yaşayan, iyi ve istikrarlı bir yaşama sahip olmak üzere elektriğe erişemeyen herkese yardımcı olmakta görüyorum.

Cihan Aktaş: Gazze mimarisini nasıl tarif edersiniz? Kendine has bir uyuma sahip mi, yoksa karmaşık mı? Evlerinizin planlarında vazgeçilmez unsur ve ölçüler nelerdir?

Majd Mashharawi: Gazze Mimarisi üç ana bölüme ayrılmıştır; eski şehir, kamplar ve şehirlerdeki modern binalar. Bu nedenle, eski şehir Gazze dışından gelen insanlar için ziyaret edilmesi gereken en câzip noktalardan biri. Eski şehrin sokaklarında yürürken, Gazze’nin gerçek tarihini görüyorsunuz ve her şeyin size yüzlerce yıldır yaşayan insanların hikâyelerini anlattığını hissediyorsunuz. Gazze’nin çoğu modern mimari yapılardan oluşuyor. Yüksek binalar (kuleler) ve kişilere özel (tekil) evler. Bu normal bir durum, çünkü Gazze Şeridi gibi küçük bir alanda iki milyondan fazla kişiyle, bu devasa sayıların yüksek binalara ve tekil ikâmet yerlerine yerleştirilmesi gerekiyor. Kamplara gelince, gecekondu mahallelerinde küçük evler var. Oradaki insanlar altyapıya sahip değil ve yaşamları asgarî düzeyde. Sokaklar çok dar, bu yüzden arabalar içeri giremiyor ve evler arasında zorlukla yürüyebiliyorsunuz. Gazze’deki her evde küçük oturma odasının yanı sıra en az bir yatak odası, bir banyo ve mutfak bulunmaktadır.

Cihan Aktaş: Gazzelilerin dünyadaki imajı kendi gerçekleriyle örtüşüyor mu?

Majd Mashharawi: Bazen medyanın Gazze’yi tarif ettiği şekilde abarttığını hissediyorum. Gazze’de tahrip olmuş bölgelerin yanı sıra elektrik ve suyun kullanılamaması gibi pek çok sorun yaşadığımız doğru, fakat aynı zamanda insanlar eğlenebiliyor. Öte yandan, yaşadığımız tüm üzücü ve kötü şeylere rağmen, Gazze’deki insanlar duruma karşı süper güçlüydüler ve her zaman daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak için savaşıyor. Gazze’de göreceğiniz bu kadar güzel gülüşleri başka yerde bulamazsınız. İnsanlar burada hep gülümser. Gazze’nin gerçek görüntüsü budur.

Cihan Aktaş: Nasıl bir aile ortamında yetiştiğini merak ediyorum. Bence Müslüman dünyanın gençleri için senin yetişme şartların ve disiplinin önemli bir başvuru kaynağı olacak.

Majd Mashharawi: Her zaman bu harika aileye sahip olduğum için çok şanslı olduğumu söylüyorum. Babamın bizim için iyi bir hayat kurmak üzere günde 16 saat çalıştığı bir ailede büyüdüm. Çocukken bütün aile için sadece tek bir odamız olduğunu hatırlıyorum. Annemin ve babamın çabaları sayesinde hayatımızın nasıl daha iyi hâle geldiğini gördüm. Ailem bana yaşamda sahip olmak istediğim her şey için savaşmam gerektiğini ve hiçbir şeyi bedavaya kabul etmemem gerektiğini öğütledi. Babam, hayatında insanlara fayda sağlamak için birçok girişimde bulunan bir girişimci olarak ve Gazze’de baskılı haritaları ve GPS sistemlerini getiren ilk kişiydi. Annem koleje gitmek istedi ama ailesinin maddî sıkıntılarından dolayı 17 yaşındayken evlendi. Rüyasını on yıl boyunca hiç unutmadı, üniversiteye gitmeyi başardı ve şimdi kısa bir süre önce hukuk alanında yüksek lisansını aldı. Başarımın hepsi bu iki insana ait; annem ve babam. Onlar bana bir şeye ihtiyacım olduğunda elde edemeyeceğim hissini bir saniye bile hissetmeme izin vermediler. Onların benim için iyi bir yaşam kurma konusundaki kararlılıkları ve inatçılıkları beni başkaları için nasıl iyi bir hayat kuracağımı düşünmeye itti.

Cihan Aktaş: Gündelik hayatın nasıl geçiyor? Neler okursun? Hangi tür müzikleri seversin? Yemek yapmayı sever misin?

Majd Mashharawi: Her gün benim için yeni bir gün! Her zaman yapacak yeni bir şey bulabilirim. Okumanın çok önemli olduğunu biliyorum. Doğrudan başkalarının gerçek hayatını deneyimleyerek okumayı tercih ederim. Yani Küba hakkında bir kitap okumak istersem, Küba’ya gidip diğerlerinin gerçek hayatını gözlerimle görmem gerek. Müziğe gelince şarkılar dinlemiyorum ama her zaman kamplardaki çocukların çaldığı canlı müziği dinliyorum ve onlarla birlikte şarkı söylüyorum. Ayrıca en iyi arkadaşım Al-Oud da her zaman benim için çalıyor ve şarkı söylemekten zevk alıyorum! Her zaman herkese şarkı söylüyorum. Sesimin korkunç olduğunu biliyorum ama şarkı söylemeye devam ediyorum. Yemek pişirme konusunda gerçekten çok kötü olduğumu söyleyebilirim. Annem her zaman bir ev kadını olamayacağımı söylüyor. Ancak başka şeyler de yapabildiğim sürece sorun yok.

Cihan Aktaş: İstanbul’un mimarisini bir inşaat mühendisi gözüyle değerlendirir misin?

Majd Mashharawi: İstanbul’u ziyaret ettiğimde daha önce ziyaret ettiğim başka hiçbir ülkede görmediğim şeyleri gördüm. Bu medeniyet ve İslâm arasındaki kombinasyondu. İstanbul, olması gerektiği gibi İslâm. Mimarisini çok sevdim, çoğunlukla camileri ve inşâ şekli çok güzel. Sokaklar bana Gazze’deki eski şehri ve insanların kibarlığı ise kendi halkımı hatırlattı.

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.