Faysal Mahmutoğlu: Netenyahu Hitler Yolunda

29.09.2024

Faysal Mahmutoğlu, h24hbr.com’da “Netenyahu Hitler Yolunda” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

Adolf Hitler yönetimindeki Naziler, yaklaşık 6 milyon Musevi’yi gaz odalarında ve fırınlarda ölüme göndermişlerdi. Ayrıca çevresindeki ülkeleri de tehdit ediyordu. Onu durdurması gerekenler, nasihat ve telkinle yetiniyorlardı.

O dönemde dünya barışını sağlamak amacıyla kurulan “Milletler Cemiyeti”, Hitler’in soykırım yapmasını önleyici tedbirler almamıştı. Bugün de dünya barışını sağlamak amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), veto mekanizmaları nedeniyle etkisiz konumdadır.

İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerine tanınan ayrıcalıklı veto hakkı sayesinde Birleşmiş Milletler, emperyalist amaçlar için kullanılıyor ve çağımızın yeni Hitler’i Netanyahu’yu cesaretlendiriyor.

Dünya değişiyor, BM yapısı da tartışılıyor. Reform zorunlu görülüyor. Batı’nın ekonomik ve siyasi ağırlığı gittikçe azalıyor. Asya yükselişte, Afrika ayağa kalkıyor, Güney Amerika uyanıyor. Çok kutuplu yeni bir dünya düzeni inşa ediliyor. Bu yeni tablonun BM’nin yapısına yansıması gerekiyor.

ABD, BMGK’ye iki yeni üye istemekle birlikte veto yetkisine razı olmuyor. O takdirde yeni üyelerin de bir fonksiyonu olmayacak. Temel sorun, zaten veto yetkisinin hep beş ülkenin çıkarları doğrultusunda kullanılmış olması ve dünya barışına bir katkı sunamaması.

Yaklaşık bir yıldır Gazze’de taş üstüne taş bırakmayan, sivillerin evlerini havaya uçuran, sivil yerleşim yerlerini, hatta hastaneleri, okulları ve ibadethaneleri bombalayan, 2 milyon insanı zorla göç ettirip çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 40 binden fazla insanın ölümüne ve yüz binlerce kişinin yaralanmasına neden olan Netanyahu, akıttığı bu kana doymamış olacak ki, rotayı Lübnan’a çevirdi. Netanyahu, Lübnan’a saldırarak savaşı genişletme stratejisini adım adım yaşama geçiriyor.

Lübnan’da gerçekleştirilen siber saldırılar, 7 Ekim’de Hamas ile başlayan savaştan yeni bir aşamaya geçildiğinin ilanı oldu. Sırtını Amerikan emperyalizmine ve küresel savaş baronlarına dayayan İsrail, sınır tanımıyor. İsrail, başta Orta Doğu olmak üzere tüm dünyayı ateşe atabilecek bir zihniyet tarafından yönetiliyor.

Yemen’i de içine alacak bölgesel çapta bir savaşın hesapları içerisinde olduğu anlaşılıyor. Nasıl ki kapitalizm krizlerden besleniyorsa, emperyalizm de savaşlardan besleniyor. Mossad, küresel çapta suikast ve sabotajlarıyla ünlü bir istihbarat örgütü. Mossad, ülkenin ilk başbakanı David Ben-Gurion tarafından İsrail devletinin kuruluşundan sadece birkaç ay sonra, 1949’da kuruldu.

Mossad, İsrail’in dış istihbarat teşkilatıdır. Genel olarak ABD’nin CIA ve İngiltere’nin MI6’sına eşdeğerdir, ancak çok daha geniş yetkilere sahiptir. İsrail diplomasisinde önemli rol oynamaktadır. Geçmişte dünyanın birçok yerinde başarılı operasyonlara imza attı. Bu çerçevede, Nazi subayı Adolf Eichmann’ın Arjantin’den kaçırılarak İsrail’e getirildiği, ardından yargılanıp idam edildiği olay, 1976’da Uganda’daki Entebbe operasyonu, 1980’lerin başında Etiyopyalı 7 binden fazla Yahudi’nin Sudan üzerinden İsrail’e kaçırılması, 1972 Münih Olimpiyatları’nda İsrail takımının iki üyesini öldüren Filistinlilerin takip edilip öldürülmesi, ardından FKÖ efsanesi Ebu Cihad’a (Halil el Vezir) Tunus’ta suikast düzenlenmesi gibi operasyonlar, bunlardan bazılarıdır.

Lübnan’a yönelik çağrı cihazlarının patlatılması dikkatleri Mossad’a çevirdi. Mossad’ın geçmişine bakıldığında cep telefonlarına ya da iletişim cihazlarına patlayıcı yerleştirme eylemi, Mossad için ilk değil. Mossad, 1970’li yıllarda İsrailli atletlere yönelik Münih saldırısına karıştığından şüphelenilen bir Filistinliyi hedef aldığı saldırıda da bu taktiği uygulamıştı. İsrail, 1990’lı yıllarda Hamas’ın bomba uzmanı Yahya Ayyaş’ı cep telefonuna yerleştirilen bir bombayla hedef aldı. İsrail’in o günden bu yana ihtiyaç duyduğunda bu taktiği kullandığı düşünülüyor. Aynı taktiği Lübnan’da da uyguladığı görülüyor. Hizbullah lideri Nasrallah, bu eylemden 8 ay önce yaptığı bir konuşmada Hizbullah mensuplarını İsrail’in üstün gözetim teknolojilerine karşı uyarmıştı. İsrail’in Pegasus gibi casus uygulamalarla akıllı telefonlara sızabildiği, mikrofon ve kameraları uzaktan takip edebildiği bilindiği için Hizbullah, akıllı telefon yerine telsizler ve çağrı cihazlarıyla iletişim kuruyordu. Özellikle bunun gerekliliğini Hizbullah liderlerinden Fuad Şükür suikastinden sonra bir kez daha anlamıştı.

İşgal altındaki Golan Tepeleri’nde bulunan Dürzilere ait Mecdel Şems köyünde bulunan bir futbol sahasına 27 Temmuz 2024 Cumartesi günü isabet eden İran yapımı bir roket, 12 çocuğun ölümüne, 20 kişinin yaralanmasına neden oldu. İsrail hükümeti bu saldırıdan Hizbullah’ı sorumlu tutarak sert bir şekilde cevap vereceğini açıkladı. İsrail, bu olaydan 3 gün sonra, 30 Temmuz 2024’te, 12 Dürzi çocuğun ölümünden sorumlu tuttuğu Hizbullah liderlerinden Fuad Şükür’ü, iletişim teknolojisini kullanarak elde ettiği istihbarata dayanarak Beyrut’ta konut ve komuta merkezi olarak kullandığı 7 katlı apartmana savaş uçaklarıyla düzenlediği saldırıda öldürdü. Bu saldırıda Şükür’den başka 2 kadın ve 2 çocuk ölmüş, 70 kişi yaralanmıştır.

Bütün bunları yaşayan Hizbullah mensuplarının kullandıkları Apollo AR924 tipi çağrı cihazı, önce bir mesaj bildirimi verdi, ardından birkaç saniye boyunca öttü ve tam 15.30’da aynı anda patladı. Bu saldırı sonucu 27 kişi yaşamını yitirdi, 3450 kişi yaralandı. İsrail bu saldırıyı, uluslararası hukuk tarafından yasaklanan bir bubi tuzağı kullanarak gerçekleştirdi. Gold Apollo markası Tayvan menşelidir. Patlamadan sonra Tayvanlı firma bir açıklama yaparak, BAC Danışmanlık adlı bir Macar firmasıyla özel bir anlaşma yaptıklarını, Macar firmanın Gold Apollo markasını kullanarak çağrı cihazı ürettiğini belirtti. Tayvanlı firma, çağrı cihazı başına isim hakkı olarak bir miktar para alıyordu. Macaristan hükümeti de bir açıklama yaparak, Hizbullah’a cihazları satan firmanın Bulgar Norta Global şirketi olduğunu açıkladı. Norta Global, 2022 yılında kurulan bir firma. Sahibi ise Malezya kökenli bir Norveç vatandaşı olan Rinso Jose’dir. Rinso Jose, Norveç’te bir medya şirketi olan DN Media’da çalışıyor. Nihayetinde çağrı cihazlarının Bulgar firması aracılığıyla Macaristan’dan temin edildiği anlaşılıyor. BAC Danışmanlık sıradan insanlara patlayıcı içermeyen cihazlar satarken, Hizbullah’a bataryasına patlayıcı madde yerleştirilen çağrı cihazları satmış.

Saldırı sonrası sadece Hizbullah mensupları ölmedi veya yaralanmadı. Şehirde günlük yaşamın ortasında; pazarda, parkta, otobüste bulunan masum insanlar da öldü. Elleri parçalanan, parmakları kopan, gözleri kör olan insanlar askeri bir alanda yaşamıyorlardı; sokaktaydılar. Bu operasyon bir terör eylemidir. Hedefte sivil ve masum insanlar var. Kadın ve çocuk ayrımı gözetilmeksizin, öteki olarak gördüğü insanları hiçbir kural tanımadan saldırıyor. Netanyahu için her yol mübah. İsrail, Hizbullah’ın iletişim ağına yönelik saldırısının ardından Lübnan’ın başkenti Beyrut’a da saldırmaya başladı. F-35 savaş jetiyle gerçekleştirdiği saldırıda, Hizbullah komutanlarından İbrahim Akil’le birlikte çok sayıda üst düzey komutanın öldürüldüğü açıklandı. Aynı saldırıda 3’ü çocuk, 7’si kadın olmak üzere 31 kişi yaşamını yitirdi.

İsrail ordusu, savaşı yayma politikasının gereği olarak Hizbullah’ı bahane ederek yeniden Lübnan’a saldırmaya devam ediyor. Yüzlerce hava saldırısı düzenledi. Bu saldırılarda 500’ün üzerinde insan yaşamını yitirdi. İsrail, halka evlerini terk etme çağrısı yaptı. Lübnanlılar, tıpkı Gazze’deki gibi evlerini terk ederek güvenli gördükleri bölgelere göç etmek için yollara düştü.

Bu saldırıların amacı, Hizbullah’tan çok Lübnan’ı imha planının uygulamaya konulmasıdır. İsrail, Lübnan sınır bölgelerini boşaltıp kendi kontrolünde bir koridor oluşturmak istiyor ki, bu da sınır bölgesinin işgali anlamına geliyor.

ABD’nin bu süreçte müttefiki İsrail’i desteklemek amacıyla yeni askeri birlikleri Orta Doğu’da konuşlandıracağını açıklaması, sadece İsrail’i cesaretlendirmektedir. Düne kadar savunduğu ne kadar değer varsa, hepsini İsrail uğruna çöpe atan Batı’nın ve ABD’nin desteğiyle bölgesel bir savaş çıkarmayı amaç edinen İsrail’e insanlık ailesi “dur” demedikçe, bu coğrafyada kimse güvende olmayacaktır.

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir