29.05.2021
Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, gazeteduvar.com.tr’de İslam Özkan’ın sorularını yanıtladı. Söyleşiyi aşağıya alıntılıyoruz.
Yıllarca Türkiye’de iktidarı destekleyen açıklamalar yapan, 2015’teki Haziran seçimlerinden sonra AKP’yi desteklemek için kendi adına mitingler düzenleyen Sedat Peker’in paylaştığı bilgiler gündemi belirlemeyi sürdürüyor. Yeni bir Susurluk olayıyla mı karşı karşıyayız? Bu bilgilerin kanıtlanması durumunda siyasi yapı nasıl etkilenir? Bu işin sonu nereye varır? Bütün bu soruların yanıtını, 1997’de Susurluk Komisyonu’na verdiği bilgilerle gündeme gelen eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’yla konuştuk…
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamalarını nasıl buldunuz, sizi tatmin etti mi?
İzleyemedim. Ama yapılan açıklamalardan, gazetecilerin soru soramadığını ve sadece kendisinin anlattığını biliyorum. Gazeteciler sorularının cevaplarını alsalardı iyi olurdu.
Eski bir emniyet müdürü olarak hangi koşullarda ve nasıl koruma verildiğini bilirsiniz. Sedat Peker’e koruma verilmesi normal mi? Süleyman Soylu iki polis şefinin kendisini yanılttığını söylüyor, bu bir gerekçe olabilir mi?
Bir kişiye koruma verilmesi için kişinin ikametgâhının olduğu yerde vilayete müracaat edilir veya o kişi ile ilgili hakikaten güvenliğinin olmadığı, resmî makamdan hayatının tehlikede olduğuna dair bir bilgi geldiğinde koruma şubesi, kişi hakkında istihbarat birimlerinden bilgi toplar. İllerdeki koruma komisyonlarına götürür, koruma komisyonu istihbarata sorar, onlar da terörle mücadele ve mahalli zabıtaya. Adli sicilde de kişi hakkında araştırma yapar. Bu bilgiler ışığında komisyon kişinin korunmasına karar verirse bu komisyon kararı Ankara’ya gönderir orada uygun görülürse işleme girer. Bir örgütün bu kişiye saldırı yapacağı zannediliyor, böyle bir bilgiye itibar ediliyor. Efkan Âlâ döneminde koruma tahsisi yapılmış ama Soylu döneminde de verilmeye devam edilmiş. Koruma tahsisi belirli bir sıraya göre takip edilir gider. Yüksek komisyon imzalar, ardından da bakan onaylar. Sıradan insanlarınki gözden kaçabilir ama bu tür insanlara koruma tahsisi yapılırken bakana bilgi verileceği kanaatindeyim. O bilgi verilmeden böyle bir şey geçmez. Ama hangi gerekçeyle koruma verilmiştir orasını bilemem.
Bir mafya liderine ve suç örgütüne koruma verilmesinin hukuki olarak bir sakıncası var mı? Koruma verilebilir mi?
Normalde verilmez tabii. Ama gerçekten hayati tehlikesi varsa verilebilir, ki genelde mafya, birilerinin hayatını tehdit eder kendisinin hayati tehlikesi olma ihtimali daha zayıftır. Böyle bir tehdit varsa bunu kurul değerlendirir. Sadece korumayı vermekle değil onun nasıl kullanıldığı da önemli.
Peki bunu istihbarat amaçlı kullandığına dair imalarda bulundu Soylu?
Onu hiç duymadım.
Soylu bu koruma meselesinin normal bir şey olmadığını ifade etti, bana kalsa ben vermezdim benden önce 2018 de verilmiş. İki polis şefi Nurettin Özdemir ve Özgün Taşdemir beni yanlış yönlendirdiler dedi?
Zaten mafyaya koruma verilmesi makul değildir, herkes aynı manayı çıkarır.
Soylu’nun beni yanılttılar dediği iki polis, Nurettin Demir’in FETÖ ile bağlantısı olduğu iddia ediliyor, Özgür Taşdemir ise, 15 Temmuz’da İstanbul emniyet müdürü Mustafa Çalışkan ile birlikte girdiği çatışmada yaralanan bir isim, onun da kendisini yanılttığını iddia ediyor.
Bilmiyorum, tanımıyorum kendisini.
Peki iktidar kanadının Sedat Peker’in bu paylaşımları ilgili yorumlarına gelirsek bunu küresel güçlerin oyunu, bir dış komplo olma ihtimali olarak değerlendiriyor. Böyle bir yoruma nasıl bakarsınız?
Ben ihtimal vermiyorum. Görüldüğü kadarıyla ihtimal dışında.
Peki Yıllarca AKP mitingleri yapmış Sedat Peker’i neden gözden çıkardı iktidar sizce? Erdoğan ile Taha Ün’ün düğününün dışında da görüştüğünü söylüyor. Bu kadar AKP ile içli dışlı görünüm veren biri, sonra AKP muhaliflerini ‘kanlarıyla duş alacağız’ diye tehdit etti. Bu kadar militan AKP’li biri yıllarca baş tacı ediliyor, sineye çekiliyor sonrasında ne olduysa birdenbire yurt dışına kaçmak zorunda kalıyor. Bunu siz nasıl yorumluyorsunuz? Sedat Peker neden gözden çıkarıldı?
Bunun arka planı ile yorum yapılacak veri yok şu anda. İleride veriler ortaya çıkarsa ona göre değerlendiririz.
Peki sizce AKP’nin bir suç örgütüne miting yaptırması, yaptığı mitingler de Erdoğan’a övgüler düzmesini, iktidarın ise buna hiç ses çıkarmamasını nasıl yorumluyorsunuz?
Herkes gibi suç örgütüyle hiçbir siyasi kurumun iş birliği yapmaması gerektiğini düşünüyorum. Ben kişiler üzerinden değil daha çok sistemler üzerinden konuşmayı tercih ederim. Siyasi partiler hukuk dışı ilişkilere girerse her zaman zarar görür, devletin bu işler içerisine girmemesi gerekir. Devlet hukuka uygun bir şekilde yönetilmeli.
Peki hocam ‘biz mafyayı, suç örgütlerini temizledik. Bizden önceki Türkiye, Susurluk vs. karanlık ilişkilerle doluydu. Bu iktidar döneminde ‘biz bu bağları koparttık, temizledik’ deniyordu fakat Peker’in paylaşımları ortaya çıktı ve lağım borusu bir kez daha patladı. 90’lı yıllarda Türkiye’nin karanlık döneminde başlayan ilişkilerin gerçekten AKP döneminde bittiğine inanmalı mıyız?
90’lardaki Susurluk olayları farklıdır. Orada devletin güvenlik kurumlarındaki bazı kişiler, terörle mücadele adı altında suça karışmışlardı. O olaylara karışanlar tamamen ortaya çıkarılmasa da olaylar bir şekilde önlendi. O günden bugüne devlet kurumları gerek asker, polis ve asker güvenlik kuvvetleri sivillerle birlikte eylem yapan insanlar kalmadı ya da azaldı. Bugün itibarıyla böyle bir olay yok. Şimdiki olay ise farklı, suç örgütlerinin faaliyetleri, bu örgütlerin siyasetle işbirlikleri ve onlarla beraber hareket etmeleri. Şu anki gündem o. Fakat tabi Sedat Peker’in açıklamaları son otuz yılı kapsıyor. Son otuz yılda, siyasetçilerle, iş adamlarıyla devletle olan ilişkilerini anlatıyor.
Sizin sorunuza gelecek olursak, 90’lı yıllardaki olaylar, devletin kurumlarının hukuk dışı ilişkilere girmesiydi. Bugün gündeme gelen ise siyasetin hukuk dışı ilişkileri. Elbette devlet uyuşturucuyla, mafyayla mücadele ediyor ama hala suç örgütleri de faaliyetine devam ediyor. Son açıklamalara bakarsanız hala ortada ciddi bir mafya yapılanmasının olduğu ve hala faaliyette oldukları görülüyor.
Peki iktidar partisi neden sizce Sedat Peker’den medet umdu, miting yapmasına izin verdi, organize suç örgütü lideriyle işbirliği yapmayı tercih etti?
Bu medet umma değil. Her destek vereni kabul ediyorlar. Ama her verilen desteği kabul etmemek lazım. Verilen destek hukuka uygun ve meşru olmalı, meşru olmayan kişilerden gelen desteği kabul etmemeleri lazım. Onlardan gelen desteği kabul etmişler, ekstradan bir işbirliği veya medet umma yok.
İşbirliğini kabul etmiş diyorsunuz ama ilişkiler bunun da ötesinde sanki. Dünyanın hiçbir yerinde bir siyasi parti mafyadan medet ummaz. Dünyada bunun örneği var mı? Suç örgütlerinin meşru bir siyasi parti lehine miting düzenlendiğine hiç şahit oldunuz mu?
Bu kişi de bunları zaten kendi adına yapıyor, parti adına yapmıyor. Ama attığı sloganlar ve yaptığı konuşmalar partiye destek mahiyetinde. Başka zamanlarda farklı dernek adı kullanılarak yapılıyor bu mitingler. Bu tür suç örgütlerinin siyasetle ilişkisini herkes sorguluyor zaten, buna karşı çıkmak için uzman ya da büyük bir alim olmak gerekmiyor.
Peki Susurluk’un önemli aktörlerinden biri olan Mehmet Ağar ve oğlu Tolga Ağar üzerinden gündeme gelen iddialar hakkında ne dersiniz? Doksanlı yıllarda mahkumiyet almış birinin hala Türkiye siyasetinde belirleyici bir rolü olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Tabii Ağar son dönemde ne yapıyor ne ediyor, buna ilişkin bir bilgiye sahip değilim. Mehmet Ağar’ın çok geniş bir çevresi var, herkesle irtibatı var. İşi takip etmesini iyi bilen bir isim. Şu an farklı noktaya gelmiş, AKP’ye destek oluyor. Geçmişte ceza almış olabilir ama bütün bunlara rağmen siyaset yapmayacak ya da oğlu siyasete girmeyecek diye bir şey yok. Oğlu elbette siyaset yapabilir. Ağar’la ilişkiye girenler ya da oğlunu partiye alanlar bunun olumlu ya da olumsuz sonuçlarını kendileri hesaplamalı, diye düşünüyorum.
Oğlu siyaset yapıyor ama Bodrum’da başkasına ait bir marinaya çöktüğü yönünde iddialar var ve Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar şu an marinanın işletme müdürlüğünü yapıyor.
Tabii bu iddiaların araştırılması gerekir, daha önce de onların orayla bir ilişkisi vardı. Bu iddialar, tabii milletvekili olmasına mani şeyler midir değil midir bilemem ama ortaya atılan iddiaların yoğunluğu orada birtakım garipliklerin olduğunu gösteriyor. Tabii iddialarla ilgili ortaya çıkan yasadışı faaliyetlerde bu isimlerin rolü ne kadardır onu bilemeyiz. Konuşursak ezbere konuşmuş oluruz. Kim ne suç işlemiş, kimin kabahati ne kadar bütün bunları ancak ciddi bir araştırmayla görebiliriz.
FETÖ’nün tasfiye edilme aşamasında FETÖ borsası yönündeki iddialar Sedat Peker üzerinden tekrar gündeme getirildi. Daha önce de halen AKP’li, eski milletvekili Şamil Tayyar tarafından dile getirilmişti. Bu iddialara ilişkin neler söylenebilir?
Onun boyutunu bilmiyorum iddialar var araştırılması lazım, ama anlattığınız FETÖ dosyası ile ilgili Barış Terkoğlu’nun Barış Pehlivan’la birlikte yazdığı kitap tüm boyutlarını gösteriyor zaten nerede ne var diye. Hukuki iddialar araştırılması gerekir yoksa sözde kalır.
Bu ne kadar tehlikeli boyutta FETÖ ile mücadeleyi sulandıracak bir riski, başka türlü uluslararası tehditleri barındırıyor mu? Ve yaygın bir şey mi? İddialar bazında söylüyorum. Bu soruların sorulması lazım.
Bu iddialar araştırılmadığı sürece elbette her iddia ciddidir. Yargı, adalette bir yolsuzluk, yanlışlık iddiası varsa bu ciddidir. Bu iddianın geniş çaplı araştırılıp ortaya çıkarılması lazım.
Araştırılıyor mu peki?
Şu anda çok ciddi bir araştırma yok.
Araştırılmıyorsa demek ki böyle bir iddia var ve kimse üstüne gitmek istemiyor gibi bir sonuç ortaya çıkmaz mı?
Yani yeterince araştırılmadığı görülüyor. Araştırılsaydı ortaya dökülürdü ve bunları inceledik, şunlara baktık diye bir şey görmüyoruz açıkçası.
Heysem Topalca ile ilgili bir bilginiz ya da bir yorumunuz var mı? Kendisinin Reyhanlı patlamasında adı geçiyor onun dışında Türkiye’nin yasadışı bir ismi olduğu iddia ediliyor. Ve bu konu ile ilgili basında video ve iddialar çıktı. Kendisi de aynı Susurluk olayında olduğu gibi trafik kazasında hayatını kaybetti.
Hiç duymadım adını.
Bir de Suriye’ye gönderilen silahlar meselesi var. Suriye’ye gönderilen silahların yasa dışı örgütlerin eline geçtiği ortaya çıkarsa Sedat Peker bu tür iddialarda bulunursa bunun sonucu nereye varır sizce?
Sedat Peker önce böyle iddialarda bulunsun bir, bakarız sonrasına. Şu an için böyle bir iddia var mı yok mu bilmiyorum açıkçası. Suriye’de zaten devletin kendisi var. Böyle bir iddia olsun öyle konuşulur.
Şevket Bülend Yahnici doksanlı yıllarda TV’de canlı yayında söylemişti Doğu’da İran sınırından bir uyuşturucu geldiğinde milletvekilleri, belli devlet erkânı arasında paylaşıla paylaşıla gider, %30 u Türkiye içinde paylaşılır kalanı Avrupa’ya girer demişti. Hüseyin Baybaşin bazı devlet görevlilerinin uyuşturucu ticaretine yardımı noktasında açıklamalar yaptı. Sizce uyuşturucu ticaretinde kaçakçılar, devlet yetkilileri, bürokrasi ve siyaset üçgenindeki ilişki ne boyutlarda? 90’lı yıllarla bugün arasında bir fark var mı?
Ben üç yıla yakın bu alanda daire başkanlığı yaptım birçok uluslararası çapta ve ülke içerisinde uyuşturucu operasyonları yönettim. Önemli şartlarda. Sizin dediğiniz gibi bir şeye rastlamadım.
Süleyman Soylu’yu İçişleri Bakanı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten terörle mücadelede, uyuşturucuyla mücadelede başarılı görüyor musunuz? Kayyum atamalarındaki tavrını nasıl görüyorsunuz? HDP konusunda koyduğu tavır ortada, demokrasi ile olan sınavı açısından?
Şimdi bu işler bu görev sadece bakanlığa değil devlete ait. Süleyman Soylu, simgesel olarak bakandır ama devletin askeri polisi görevini yapıyor. Onlar zaten kim olursa görevlerini yapmak mecburiyetinde. Bakan bunlara sadece yön ve destek verir. Görevini ne kadar yapmış ne ölçüde yapmış onu bilemem. Ama şunu söylemek isterim; İçişleri Bakanı bazı konularda özellikle de insan ilişkilerinde kırıcı, aşağılayıcı tavır içerisinde. Eleştirilere hiç tahammülü yok. Kamu görevi içerisinde bulunan insanların en alt basamaktaki memurdan en üst makamına kadar insanların kibar, nazik olması lazım. Bizim gördüğümüz insanları kıran dil kullanıyor bu dil yanlıştır. Devlet görevlisine yakışmaz.
Kendisinin terörle mücadelede çok başarılı oluğunu, PKK’ya katılımını 2021 itibari ile on ikiye kadar indirdiğini tamamen örgütü bitirdiğini söylüyor.
Ben örgütü takip etmiyorum. Devletin istihbarat verileri elimde yok. Olup bitenlere bakarak yorum yapabilirim.
Tabi tabi, olup bitenlere, genelde bölgeye bakarak TV’deki haberleri izlediğinizde ya da bir siyasi analist olarak terörle mücadele de başarılı mı değil mi yoksa IŞİD’e karşı bir mücadelede bir başarı var mı ortada?
Devletin bir çalışması olduğunu biliyorum. Nihai manada her şey bitmiş değil. Nedir ne değildir, ne kadar başarılı ne kadar başarısız ancak devletin o bilgilere sahip olanlar ölçüp biçenler bilebilir. Ben vatandaş olarak dışarıdan görebildiğim kadarıyla olumlu bir gidiş var. Ama bu sadece tek bir kişinin değil bütün devletin çalışmasının faaliyetleri olarak görüyorum. Öyle biçiyorum, öyle değer veriyorum yani.
Halkın seçtiği belediye başkanlarına karşı HDP ile PKK’yı eşitleyen bu tutumu hem soylu hem devlet açısından doğru buluyor musunuz?
Demokratik olmayan her şeye karşı çıkarız. Devlet mutlaka demokrasinin kurallarına uymalı. Legal yolları tıkarsanız insanlar gayrı meşru yollara yönelirler. O yüzden devletin legal siyasetin önünü açması gerektiğini düşünüyorum. Devletin legal siyasetin önünü tıkayan uygulamalarının yanlış olduğu kanaatindeyim.
Siyasi parti ile silahlı terör örgütünü aynı kefeye koymayı yanlış buluyorsunuz yani?
Evet, doğru bulmuyorum. Sadece kullandıkları siyasi söylemden dolayı cezai işlem yapılmasını yanlış buluyorum.
HANEFİ AVCI KİMDİR?
Hanefi Avcı, 1976 yılında Polis Akademisi’nden, 1980 yılında ise Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Ardından İçişleri Bakanlığı’na girdi. 1996 yılında Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı oldu. Avcı, Susurluk skandalıyla ilgili açıklamalarıyla o dönem gündeme oturdu. 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’na getirildi. Avcı, 2006 yılında Edirne İl Emniyet Müdürü, 2009’da Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. 2010’da “Haliç’te Yaşayan Simonlar” adlı kitabında Gülen Cemaati’nin emniyet teşkilatında örgütlendiğini ve telefon dinlemesi dâhil yasadışı faaliyetlerde bulunduğunu anlattı. “Devrimci Karargâh Örgütü’ne yardım ettiği” gerekçesiyle 15 yıl 4 ay 5 gün hapis cezası alan eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali tespitinin ardından 20 Haziran 2014’te tahliye oldu. Avcı, bugüne kadar gündemdeki konulara ilişkin kitaplar yazmakta ve TV programlarına konuk olmaktadır.
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.