Paltokultur.com: ÇEVİRİ | İngiliz sömürgeciliği nasıl 40 yılda 100 milyon Hintliyi öldürdü?

30.09.2024

Paltokultur.com’da “ÇEVİRİ | İngiliz sömürgeciliği nasıl 40 yılda 100 milyon Hintliyi öldürdü?” başlıklı bir yazı kaleme alındı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz. 

Savaşların gölgesinde yaşarken tarihi hatırlamak gerekir. Dylan Sullivan ve Jason Hickel’ın kaleme aldığı bu kısa makale, İngiliz sömürgeciliğinin Hindistan’da sadece 40 yılda sebep olduğu 100 milyondan fazla ölümü hatırlatıyor.

Yazarlar: *Dylan Sullivan & **Jason Hickel  – Çeviri: Cevri Cemil Göğceli

Son yıllarda Britanya imparatorluğuna duyulan nostalji yeniden canlandı. Niall Ferguson‘un Empire: How Britain Made the Modern Worldve Bruce Gilley‘in The Last Imperialist gibi yüksek profilli kitaplar, İngiliz sömürgeciliğinin Hindistan ve diğer sömürgelere refah ve kalkınma getirdiğini iddia etti. İki yıl önce YouGov tarafından yapılan bir anket, Britanya’da halkın yüzde 32’sinin ülkenin sömürgecilik geçmişiyle gurur duyduğunu ortaya koymuştur.

Sömürgeciliğe ilişkin bu pembe tablo, tarihsel kayıtlarla çarpıcı bir şekilde çelişmektedir. Ekonomi tarihçisi Robert C. Allen tarafından yapılan araştırmaya göre, Hindistan’daki aşırı yoksulluk İngiliz yönetimi altında artarak 1810’da yüzde 23’ten 20. yüzyılın ortalarında yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır. İngiliz sömürge dönemi boyunca reel ücretler düşerek 19. yüzyılda en düşük seviyeye ulaşırken, kıtlıklar daha sık ve daha ölümcül hale geldi. Sömürgecilik, Hint halkına fayda sağlamak bir yana, kayıtlı tarihte çok az benzeri olan bir insanlık trajedisiydi.

Uzmanlar, Britanya’nın emperyal gücünün doruğa ulaştığı 1880-1920 döneminin Hindistan için özellikle yıkıcı olduğu konusunda hemfikir. Sömürge rejimi tarafından 1880’lerden itibaren gerçekleştirilen kapsamlı nüfus sayımları, bu dönemde ölüm oranının önemli ölçüde arttığını ortaya koymaktadır. 1880’lerde 1000 kişi başına 37,2 olan ölüm oranı 1910’larda 44,2’ye yükselmiştir. Ortalama yaşam süresi ise 26,7 yıldan 21,9 yıla kadar gerilemiştir.

World Development dergisinde yakın zamanda yayınlanan bir makalede, bu dört acımasız on yıl boyunca İngiliz emperyal politikaları tarafından öldürülen insan sayısını tahmin etmek için nüfus sayımı verilerini kullandık. Hindistan’daki ölüm oranlarına ilişkin sağlam veriler yalnızca 1880’lerden itibaren mevcuttur. Bunu “normal” ölüm oranı için temel olarak kullanırsak, 1891’den 1920’ye kadar olan dönemde İngiliz sömürgeciliğinin himayesi altında yaklaşık 50 milyon fazla ölüm meydana geldiğini görürüz.

Elli milyon ölüm şaşırtıcı bir sayıdır ve yine de bu oldukça ihtiyatlı bir tahmindir. Reel ücretlerle ilgili veriler, 1880 yılına gelindiğinde sömürge Hindistan’ındaki yaşam standartlarının önceki seviyelerine göre çoktan önemli ölçüde düştüğünü göstermektedir. Allen ve diğer akademisyenler, sömürgecilik öncesinde Hindistan’daki yaşam standartlarının “Batı Avrupa’nın gelişmekte olan bölgeleriyle aynı seviyede” olabileceğini savunmaktadır. Hindistan’ın sömürge-öncesi dönemlerde ölüm oranının ne olduğunu kesin olarak bilmiyoruz, ancak 16. ve 17. yüzyıllarda İngiltere’dekine benzer olduğunu varsayarsak (1000 kişi başına 27,18 ölüm), 1881’den 1920’ye kadar olan dönemde Hindistan’da 165 milyon fazla ölüm meydana geldiğini görürüz.

Kesin ölüm sayısı, başlangıçtaki ölüm oranı hakkında yaptığımız varsayımlara duyarlı olsa da, İngiliz sömürgeciliğinin zirvesinde 100 milyon civarında insanın erken öldüğü açıktır. Bu, insanlık tarihindeki en büyük politika kaynaklı ölüm krizlerinden biridir. Sovyetler Birliği, Maoist Çin, Kuzey Kore, Pol Pot’un Kamboçya’sı ve Mengistu’nun Etiyopya’sındaki tüm kıtlıklar sırasında meydana gelen ölümlerin toplam sayısından daha fazladır.

Britanya yönetimi bu muazzam can kaybına nasıl neden oldu? Bunun birkaç mekanizması vardı. Birincisi, Britanya Hindistan’ın imalat sektörünü etkin bir şekilde yok etti. Sömürgeleştirme öncesinde Hindistan dünyanın en büyük sanayi üreticilerinden biriydi ve dünyanın dört bir yanına yüksek kaliteli tekstil ürünleri ihraç ediyordu. İngiltere’de üretilen adi kumaşlar bu sektörle rekabet edemiyordu. Ancak İngiliz Doğu Hindistan Şirketi 1757’de Bengal’in kontrolünü ele geçirdiğinde bu durum değişmeye başladı.

Tarihçi Madhusree Mukerjee‘ye göre, sömürge rejimi Hint gümrük tarifelerini pratikte ortadan kaldırarak Britanya mallarının iç pazara akın etmesine imkân verdi, ancak Hintlilerin bırakın ihraç etmeyi, kendi ülkelerinde kumaş satmalarını bile engelleyen fahiş vergiler ve iç harçlardan oluşan bir sistem yarattı.

Bu eşitsiz ticaret rejimi Hintli üreticileri ezdi ve ülkeyi etkili bir şekilde sanayisizleştirdi. Doğu Hindistan ve Çin Derneği başkanının 1840 yılında Britanya parlamentosuna övünerek söylediği gibi: “Bu şirket Hindistan’ı bir imalat ülkesinden hammadde ihraç eden bir ülkeye dönüştürmeyi başardı.” Britanyalı imalatçılar muazzam bir avantaj elde ederken, Hindistan yoksulluğa düşürüldü ve halkı açlık ve hastalıklara karşı savunmasız hale getirildi.

İşleri daha da kötüleştirmek için Britanyalı sömürgeciler, çağdaşları tarafından “servet göçü” olarak bilinen yasal bir yağma sistemi kurdular. Britanya, Hintli nüfusu vergilendirdi ve daha sonra gelirleri Hint ürünlerini (çivit, tahıl, pamuk ve afyon) satın almak için kullandı ve böylece bu malları bedavaya elde etti. Bu mallar daha sonra ya Britanya içinde tüketiliyor ya da yurt dışına yeniden ihraç ediliyordu; gelirler Britanya devleti tarafından cebe indiriliyor ve Britanya ile yerleşimci kolonileri olan ABD, Kanada ve Avustralya’nın endüstriyel gelişimini finanse etmek için kullanılıyordu.

Bu sistem Hindistan’ı bugünün parasıyla trilyonlarca dolar değerinde maldan mahrum bıraktı. İngilizler, kuraklık ya da sel felaketleri yerel gıda güvenliğini tehdit ettiğinde bile Hindistan’ı gıda ihraç etmeye zorlayarak bu drenajı acımasızca uyguladılar. Tarihçiler, 19. yüzyılın sonlarında, kaynakları İngiltere’ye ve yerleşimci kolonilerine aktarılan on milyonlarca Hintlinin, bu politikanın neden olduğu kıtlıklar sırasında açlıktan öldüğünü ortaya koymuştur.

Sömürge yöneticileri politikalarının sonuçlarının tamamen farkındaydı. Milyonlarca insanın açlıktan ölmesini izlediler ama yine de rotalarını değiştirmediler. İnsanları hayatta kalmak için gerekli kaynaklardan bilerek mahrum bırakmaya devam ettiler. Victoria döneminin sonlarında yaşanan olağanüstü ölüm krizi tesadüf değildi. Tarihçi Mike Davis, Britanya’nın emperyal politikalarının “çoğu zaman 18.000 fitten atılan bombaların tam ahlaki eşdeğeri olduğunu” savunuyor.

Araştırmamız, İngiltere’nin sömürgeci politikalarının 1881-1920 döneminde yaklaşık 100 milyondan fazla ölümle ilişkili olduğunu ortaya koymakta. Bu, uluslararası hukukta güçlü bir emsali olan, tazminat için açık bir durumdur. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Almanya, Holokost kurbanlarını tazmin etmek için tazminat anlaşmaları imzalamış ve daha yakın bir zamanda 20. yüzyılın başında Namibya’da işlenen sömürgecilik suçları için de tazminat ödemeyi kabul etmiştir. Apartheid’ın ardından Güney Afrika da Beyaz azınlık hükümeti tarafından terörize edilen insanlara tazminat ödemiştir.

Tarih değiştirilemez ve Britanya İmparatorluğunun suçları silinemez. Ancak tazminatlar, sömürgeciliğin yarattığı mahrumiyet ve eşitsizlik mirasının ele alınmasına yardımcı olabilir. Bu, adalet ve iyileşme yolunda atılmış kritik bir adımdır.

DİPNOT:

Dylan Sullivan : Macquarie University öğretim görevlisi

**Jason Hickel : Çevre Bilim ve Teknolojileri Enstitüsü (ICTA-UAB) profesörü ve Kraliyet Sanat Akademisi üyesi

 

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir