Sait Alioğlu: Yaşar Nezihe: “Tesettürlü” Bir “Sosyalist” Şairenin Urfa Sıra Gecelerine “Manevi” Etkisi

25.02.2022

Sait Alioğlu, tasfiyedergisi.net’te “Yaşar Nezihe: “Tesettürlü” Bir “Sosyalist” Şairenin Urfa Sıra Gecelerine “Manevi” Etkisi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz. 

Giriş

Biz, bu yazımızda, Osmanlı son dönemi İstanbul’unda doğup yaşamış, birçok zorluklar çekmiş, hayatta kalmak için birçok zor işlerle iştigal edip kendisinin ve çocuklarının rızkını temin ederken, sosyalist düşünce ile tanışmış, ilk kez 1 Mayıs’ın anlamına ve önemine binaen, onun adına şiir yazmış, işçi örgütlenmelerinde bulunmuş, başından geçen iki-üç evlilikten hayır görmemiş, bu evliliklerinden doğan çocuklardan birisi hayatta kalabilmiş, cumhuriyet döneminde işçi eylemlerinden dolayı dönemin hükümeti tarafından komünistlik suçlamasıyla tutuklanmış, daha sonra gözden düşmüş, kendi uzlet köşesine çekilmiş, Nazım Hikmet’in “abla” deyip elini öptüğü bir şaireden, yani bir kadın şairin hayatından hareketle; bir vesileyle onun “Feryatlarım” adlı şiir kitabı üzerinden Urfa sıra gecelerinde gazelleri günümüze dek okunan “aşkın ve melâlin şairi” namıyla maruf, İstanbul/Silivrikapı doğumlu, aslen Trabzonlu olan Yaşar Nezihe’den  dilimiz döndüğünce bahsetmeye çalışacağız.

Yaşar Nezihe (Bükülmez) Kimdir?

Yaşar Nezihe’nin ilk etapta göze çapan üç özelliği bulunmaktadır. Bunlar; yüzüne peçe takmaktan vazgeçen ilk “Müslüman” kadın olması, sosyalist işçi hareketine katılan ilk kadın olması, ilk 1 Mayıs şiirini yazmış olması…

Yaşar Nezihe, kendi döneminde, form olarak sosyalizm içerisinde bulunduğu halde, ta ilk gençlik yıllarından ölümüne kadarki hayatında başında -dönemin giyim tarzına uygun olarak- hep örtü bulunmuş, tesettüre riayet etmiş bir kadın olarak kalmış.  Hatta bir araştırmacı onu “tesettürlü sosyalist” olarak tanımlar.

Şairemiz, ta çocukluğundan itibaren yaşadığı acı dolu hayattan dolayı, hayata küsüp biraz bezgin olsa da, genellikle direnç içerisinde yaşamaya çalışmıştır. Bu özelliğinden dolayı, 1934 yılında çıkan soyadı kanununa istinaden “Bükülmez” soyadını almıştır.

Bu soyadından ve hayatta kalan tek evladı yüksek mühendis Vedat’ın eşi ile aynı evde yaşayamadığından ve sertliğinden hareketle oğlu onu tasvir sadedinde şu dizeyi söylemiştir:

“İftiharla taşırız Bükülmez soyadını

Ne çare bükemedik bizi büken kadını”

Hayatı ve Eserleri

İstanbul’un Silivrikapı semtinde 1882 yılında doğdu.(*) Annesi Tatar asıllı Kaya Hanım, babası belediye kantarcısı Kadir Bey’dir. Yoksul bir ailenin kızı olan Yaşar Nezihe, ailenin beş çocuğundan üçüncüsü idi. Ailenin tüm diğer çocukları verem, yoksulluk ve bakımsızlıktan ötürü küçük yaşta öldü. Kendisinden önceki kardeşlerinin akıbetine uğramasın diye kendisine Yaşar Zeliha adı verilmiş olup ismi yıllar sonra evlendiği Atıf Efendi tarafından Yaşar Nezihe olarak değiştirilmişti.(1)

Henüz altı yaşındayken annesi Kaya Hanım’ı kaybetti. Annesinin ölümünden sonra bakımını alkol sorunu olan babası ile babasının teyze dediği yaşlı ve hasta bir kadın üstlendi.(2) Çocukluğunda yeterli bakım görmeyen Yaşar Nezihe, zamanının büyük bölümünü sokaklarda geçirmekte idi. Babası onu okula yazdırmayı kabul etmeyince bir okula kaydını kendisi yaptırdı ve bir yıl eğitim aldı. Babası, kızını bu bağımsız tavrından dolayı tartaklayıp evden kovunca okuldan ayrılmak zorunda kaldı.(3) Yaşar Nezihe, okula devam edebildiği bir yıl içinde e okuma ve yazma öğrenip Kur’an’ı hatmetmiştir.

İlk evlilikleri, boşanma ve intihara teşebbüs…

Fakirliklerine çare olacağı düşüncesi ile babası tarafından yirmi yedi yaş büyük olan Atıf Zahir Efendi ile evlendirildi. Bu evlilik kısa süre sonra çocuğu olmadığı gerekçesi ile eşinin onu boşaması ile sonlandı. Evliliği boyunca şiddet gören Yaşar, boşanmadan sonra intihar teşebbüsünde bulundu.(4) İkinci evliliğini yaptığı mühendis Fevzi Bey ile beş buçuk yıl evli kaldı ve üç oğlu oldu. Eşinin onu ve çocuklarını terk edip gitmesi üzerine bu evlilik 1910 yılında sonlandı. İki oğlu besin yetersizliğinden öldü. Kaybettiği oğulları Sedat ve Suat sıklıkla şiirlerinde yer aldı.(5)

Yaşar Nezihe; peçesini çıkaran ilk Osmanlı/Müslüman kadını…

Yaşar Nezihe, geçimini kazanmak için yazma bilmeyenlerin mektuplarını yazdı ve dikiş yaptı. Bu dönemde Terakki gazetesi ve Malûmât’ta sıklıkla Yaşar Nezihe adıyla şiirler yayımladı. Şiirlerinde Mazlûme, Mahmûre, Mehcûre, Yaşar Nezihe, Yaşar binti Kadri, Yaşar binti Abdulkadir, Yaşar Nezihe binti Kantarcı Kadri isimlerini kullandı. 1913 yılında ilk şiir kitabı ‘Bir Deste Menekşe’yi yayımladı ve düzenli olarak “Kadınlar Dünyası” dergisinde şiirlerini ve yazılarını yayımlamaya başladı. İlk kez Müslüman kadınların peçesiz fotoğraflarının yer aldığı bu yayında, Nezihe Yaşar’ın da peçesiz fotoğrafı da yer aldı.(6)

1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu ile “Bükülmez” soyadını aldı

1925 yılı başında son şiir kitabı “Feryâdlarım” yayımlandı. Rifat Necdet Bey’in desteği ile yayımladığı bu kitapta “Gazeller”, “Nazireler” ve “Şarkılar” olmak üzere üç bölüm bulunur. Nazirelerin dördünü Fuzuli‘ye yazmıştır.(7) 1934 yılında çıkan Soyadı Kanunu ile “Bükülmez” soyadını aldı. Ölüm tarihi kimi kaynaklarda 1935 olarak yer aldı ve ölmüş şairler arasında anıldı.(8) 1948’de “50 Yıllık Kalem Erbabı” unvanlı jübilede yer alması Yaşar Nezihe’yi tekrar gündeme getirdi. 1949-1954 arasında Kadın Gazetesi’nde şiirleri çıktı. 5 Kasım 1971 tarihinde İstanbul’da öldü. Küçükyalı Altıntepe Mezarlığı’nda defnedilmiştir.(9)

Eserleri

Yaşar Nezihe Bükülmez’e ait üç eser bulunmaktadır. Bunlar; 1-Bir Deste Menekşe (Şiirler), Marifet Kütüphanesi, İstanbul, 1913, 2-Feryatlarım (Şiirler), 1924, Vatan Matbaası, İstanbul, 3-Nevsal (Öz yaşam öyküsü tefrikası), Akşam Gazetesi, Tanin Gazetesi (Tarih tespit edilememiştir.)

1896 ile 1953 yılları arasında, dönemin aktif edebiyatçılarından olarak şiir çalışmalarını sürdürdü. İlk şiiri “Malumat” dergisinde yayımlandı. “Kadınlar Dergisi” başta olmak üzere o dönemde kadınların yazdığı birçok gazete ve dergide şiirlerine yer verildi. 1895’ten itibaren “Malumat ve Terakki”, “Nazikter” dergilerinde Mazlume, Mahmure, Mehcure imzalarıyla eserlerine yer verildi. Hazân Unvanlı Manzûme, Kardeş Yüreği, Efsûs, Leyâl-i Pür-Azâb şiirlerinden bazılarıdır.

1913 yılında yayımlanan ilk kitabı “Bir Deste Menekşe”den sonra ikinci eseri Feryâdlarım 1925 yılında yayımlandı. Araştırmacı Taha Toros’a yayımlaması için teslim ettiği, üç defter bulunur. Bu defterlerden bir tanesi 1934-1942 arasında yazdığı hiç yayımlanmamış 55 şiirini içerir.(10) Büyük kısmı şarkı nazım şeklindedir. Toros’a teslim ettiği Şiir Defteri onun basılmamış son eseridir.

Yaşar Nezihe’nin, yaklaşık 250 şiiri şarkı olarak bestelenmiştir.(11) Birçok gazeli Urfa sıra gecelerinde seslendirilir. Urfalı Kazancı Bedih’in seslendirdiği “Mecnun isen ey dil sana Leyla mı bulunmaz Bu goncaya bir bülbül-î şeydâ mı bulunmaz” en bilinenlerindendir.

Mücadelesi…

Yaşar Nezihe (Bükülmez), 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler bayramı için ilk Türkçe şiiri yazan kadın şairdir.

1896 ile 1953 yılları arasında, dönemin aktif edebiyatçılarından olarak şiirler yayımladı. Eserlerinde yoksul ve zorlu çocukluğu, aşkları ve evlilikleri gibi hayatından temaları konu aldı. Eserlerinde yaşadığı yoksulluğu dile getirmesi ve çeşitli grev ve işçi hareketlerini desteklemesinden ötürü toplumcu bir şair olarak da tanındı. Edebi kimliğinin yanında hayat hikâyesi ve aykırı kimliğiyle(12) dönemin kadın şairleri arasında farklı bir yer buldu. “Aydınlık” dergisinin 1923 yılı Haziran sayısında yayımlanan şiiri, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı ile ilgili ilk Türkçe şiir olarak kabul edilir.(13)

1917-1928 arasında 193 sayı yayımlanan Nazikter dergisinin hemen her sayfasında şiirleri ilk sayfada yer aldı.(14) Kendi el yazısı ile “Çiçek” isminde küçük el gazeteleri çıkardı. Bu gazetelerde şiirleri ve mektupları yer aldı. Hattat olan Yusuf Niyazi Bey bu gazetenin yazılarını yazmış, minyatürlerini çizmiştir.

1920’lerde bazı şiirleri “Aydınlık” dergisinde yayımlandı. Bu dergide şiirleri yayımlanan ilk kadın edebiyatçı Yaşar Nezihe idi. Türkçedeki ilk 1 Mayıs temalı şiiri Mayıs 1923’te Aydınlık’ta yayımladı. Aynı dergide “Kızıl Güller” isimli bir şiiri daha yayımlandı. 1924 yılının mayıs ayında Aydınlık’ta yine “1 Mayıs” adında başka bir şiir yayımladı. (15)

Şair, Amele Cemiyeti’ne üye oldu ve işçi grevlerine destek vererek aktivist kimliğiyle de öne çıktı. 1923’te çalışma saatleri konusunda Mürettipler Cemiyeti ile gazete sahipleri arasındaki anlaşmazlık sonucu greve giden işçilere, 18 Eylül 1923 tarihli Haber’de yayımlanan “Gazete Sahiplerine” adlı şiiri ile destek verdi.(16)

Yaşar Nezihe, 3 Haziran 1925 tarihinde diğer Aydınlık çalışanları ile birlikte ‘komünistlik’ suçlamasıyla gözaltına alındı. Gözaltından serbest bırakıldıktan sonra eski sıklıkla yazmadı. 1925-1928 arasında şiirleri sadece Nazikter ve Türk Kadın Yolu dergisinde yayımlandı. Oğlu Vedat ile ciddi sorunlar yaşayan şair, bazı kaynaklara göre ondan şiddet gördü

1 Mayıs

Ey işçi
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
Patronlar o hakkı, senin almışlar elinden.

Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı, yine bir kin?

Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.

Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,

Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.

Ey işçi
Mayıs birde bu birleşme gününde
Bîşüphe, bugün kalmadı bir mani önünde.

Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.

Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin,
Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin,

Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi,
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.

Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say.

Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü,
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.

Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.

Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat.(17)

Urfa Sıra Gecelerinde Dile Gelen, Nağmeye Dökülen “Sözleri”

Yaşar Nezihe’nin şiirlerine en büyük ilgi Urfa’dan gelir.  Bir rivayete göre 1930’lu yıllarda Urfalı gazelhanlardan biri askerlik yaptığı İstanbul’dan dönerken yayında götürdüğü “Feryadlarım” adlı kitabını meşk meclislerinde okur, diğer gazelhanların da beğenisini kazanarak şöhreti yayılır. Kitabın, 1984’de Gaziantep/Nizip’te, matbaa sahibi Mehmet Sağlam tarafından Latin harfleriyle baskısı yapılır.

Gerçekte ise Nezihe’nin “Feryadlarım” kitabı Urfa’ya özellikle bilinçli olarak getirilmiştir. Zira kitabı getiren şahıs da şiire ve sanata ilgi duyan Ömer Ulugergerli’dir. Yaşar Nezihe’nin ölünceye kadar İstanbul’da komşusu olan ve Beyazıt’ta lokanta işleten Ömer Bey’le Yaşar Nezihe, Mehmet Emin Mancı’nın anlattığına göre ana-oğul olmuşlardır, hatta Yaşar Nezihe kitabında yer almayan bazı şiirlerini ona imzalı olarak vermiştir. Urfalılarla Yaşar Nezihe’yi de o tanıştırmış olmalıdır.

Gazeteci Yazar Naci İpek’in anlattığına göre Nezihe’nin birçok Urfalı ile tanışıklığı vardır. Özellikle o dönemlerde Şair Halil Gülüm’ün İstanbul Süleymaniye’de bir bekâr odası vardır. Bu bekâr odasına İstanbul’da üniversitede okuyan birçok Urfalı ve dönemin meşhur romancılarından Peyami Safa, Yaşar Nezihe gibi isimler takılır. Hatta Naci İpek’in kendisi bizzat Nezihe ile burada tanışmıştır.(18)

Urfa Belediyesi eski başkanı İbrahim Halil Çelik de Yaşar Nezihe üzerine bir araştırma yapar ve bu araştırmasına Feryadlarım’ın gazellerini incelediği çalışmayı da ekleyerek 1987’de “Yaşar Nezihe Hanım Hayatı, Sanatı, Gazelleri” isminde bir eser yayımlar.(19)

İstanbul doğumlu Yaşar Nezihe Hanım’ın birçok gazel’i Urfa sıra gecesinde okunduğu malumdur. Bunlardan en meşhuru hiç kuşkusuz İbrahim Tatlıses ve Kazancı Bedih’in o güzelim yorumuyla söylediği;

“Her dem ey zalim felek sineme dokunma benim

Taş mı sandın yüreği kal’amı sandın bedenim”

diye başlayan gazeldirBalıkesirli Zatî’ye ait olan bu beytin ilk dizesi “Her dem ey top-ı elem gönlüme dokunma benim” diye geçmektedir.(20)

Fuzuli, Nabî, Şair Eşref, Yaşar Nezihe gibi şairlerin gazellerinin Urfa Sıra gecelerinde okunması başlı başına bir olaydır. Bugün ancak edebiyat fakültelerinden mezun olmuş kişilerin anlayabileceği gazelleri Urfa’da okur-yazar olmayan ümmi kişilerin ezbere bilmesi, müzisyenlerin sıra gecelerinde icra etmesi Urfa müziğinin derinliğinin bir göstergesidir. Örneğin 70’li yıllarda Urfa’ya öğretmen olarak atanan Cemal Kurnaz, saray edebiyatı olarak öğrendiği gazelin, Urfa’nın çarşı ve sokaklarında dilenciler tarafından okunduğunu görünce bütün algısı değişmiştir. Çünkü saray edebiyatı olarak öğrendiği divan edebiyatı, Urfa’da halkın arasında, sıra geceleri, mevlit ve salalarda okunmaktadır.(21)

Yaşar Nezihe’nin, yaklaşık 250 şiiri şarkı olarak bestelenmiştir. Birçok gazeli Urfa sıra gecelerinde seslendirilir. Urfalı Kazancı Bedih’in seslendirdiği “Mecnun isen ey dil sana Leyla mı bulunmaz Bu goncaya bir bülbül-î şeydâ mı bulunmaz en bilinenlerindendir.(22)

Urfa musiki meclislerinde en çok gazeli okunan şair olan Yaşar Nezihe’den başkası değildir. Bunun elbette kendine has birçok sebebi olmalıdır. Bu, şiirlerinin salt Urfa musikisine uygun düştüğü şeklinde değerlendirilebilir. Bir de bunun, ideolojik yönü pek bilinemese de, şiirlerinin, dönemi açısından değil kapitalist ilişki biçiminin, kendine özgü yerel -ya da feodal, ataerkil- değerlerin hakim olduğu bir coğrafyada; halkın adı konulmasa da, üzerlerinde hissettikleri, ağırlığın altında ezildikleri baskıdan ötürü, farklı coğrafyada ve iklimde de yaşıyor olsa, Yaşar Nezihe’nin onlara tercüman olduğu ve onlarında, bu şiirleri musiki/müzik formunda yaşamlaştırdıkları vakidir.

Yaşar Nezihe’nin, 30’lu yıllarda askerliğini İstanbul’da yapan Urfalı bir gazelhan’ın bir vesileyle onun şiirlerinin içeren “Feryatlarım” adlı eserini, askerlik dönüşü memleketine götürdüğü bilinmektedir.

Bundan dolayı, o günden sonra Yaşar Nezihe’nin şiirleri, Urfa müzik ikliminde kendine uygun bir yer bulmuştur.

Bir de buna benzer bir şekilde, 50’li yıllarda İstanbul’da yaşayan, onunla komşuluk ilişkisi olan ve Yaşar Nezihe ile adeta “ana-oğul” bir durumu olan iş adamı Urfalı Ömer Ulugergerli’nin de, ona ait “Feryatlarım” adlı kitaptaki şiirlerin Urfa müzik ortamlarında bestelenmesine vesile olduğu kayıtlarda geçmektedir.

Bunlarla birlikte, yukarıda da belirtildiği üzere o dönemlerde İstanbul Süleymaniye seminde bekâr odası bulunan Urfalı şair Halil Gülüm’ün, bekâr odasına takılan edebiyatçılardan biri de Yaşar Nezihe’nin şiirleri, büyük bir ihtimalle, ya tamamen o ortamda ezbere geçilmiş, ya da yine şair Gülüm’ün o şiirleri Urfa’ya ulaştırması sonucunda bestelenmiş olması söz konusu idi.

“Hayatı acı, keder, yoklukla geçen Merhume Yaşar Nezihe hanımın şiirleri, Urfa’da çok sevilir ve Urfa gazelhanları tarafından çok tercih edilir.

“Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem”

“Aşkım ebedidir erecek sanma zevale”

“Bir perinin aşkına düştüm çok efgan eyledim”

“Mecnun isen ey dil sana leyla mı bulunmaz” gibi şiirleri Urfa gazel geleneğinde sıklıkla okunmuştur.

Şair çok küçük yaşlarda annesini kaybetmiş, üç defa evlenmiş mutluluğu bulamayıp ayrılmış, üç evladından ikisini küçücük yaşlarında yoksulluk yüzünden kaybetmiş.

Yaşar Nezihe’nin hayata bakışındaki kederi sitemi göstermesi açısından kendisine ait çarpıcı bir beyit;

“Zevk almadım hayatın baharından yazından

Kara bahtım utansın saçımın beyazından

Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem”

Bestelenmiş şiirleri

Yaşar Nezihe Bükülmez’in “Mecnun isen sana Leyla mı bulunmaz”, “Gül ruhlarını gonca-i zibaya değişmem”, “Bir perinin aşkına düştüm çok efgan eyledim”, “Felaket dîdeler hem meysiz hem meyhanesiz olmaz” gibi şiirlerinin de aralarında olduğu 250 şiiri bestelenmiştir.

Şiirlerinden bir örnek…

“Mecnun isen ey dil sana leyla mı bulunmaz
Bu goncaya bir bülbül-ü şeyda mı bulunmaz

Sun şerbet-i lal-i lebin ağyara vefasız
Saki mi bulunmaz bana bir sahbâ mı bulunmaz

Arzetmiyorum aleme alam-ı derunum
Yoksa bana bir mahremi sevda mı bulunmaz

Bir sen misin alemde tabip illet-i aşka
Teşhis-i dile başka etibba mı bulunmaz

Al aşkını ver gönlümü allah için olsun
Dil vermek için dilber-i rana mı bulunmaz

Mesud edecek kimse seni yoksa nezihe
Meşgul edecek bir şuh-ı hülya mı bulunmaz.”

Son Sözler…

Yaşar Nezihe hanım,  yukarıda da belirtildiği üzere, kendi bütünlüğüne bir, iki kalem ilkleri barındıran bir kişi özelliğinde olmuştur.

Babasından ve babasının yanlışlıklarından kaynaklanan yoksul bir hayat içerisinde bulunmuş; babasının kendi kötü durumlarına çözüm olur diye kızını kendisinden bir hayli yaşlı birisiyle evlendirmiş, bu evlilik, çocuksuzluktan dolayı kısa sürmüş, daha sonra ikinci evlilik yapmış, bilahare mühendis Fevzi beyle üçüncü ve son evliğini gerçekleştirmiştir.

Bu evlilik de beş-altı yıl sürmüş; bu evlilikten doğan erkek çocuğu Vedat hayatta kalmış, ömrünün son zamanlarını oğlunun yanında geçirmiştir ama gelininin ondan sıkılması sonucu evde huzur kalmadığı anlaşılıyor.

Bunları üst, üste, yan yana koyduğumuzda Yaşar Nezihe hanımın hem öteden beri yaşadıkları, kadına, kız çocuğuna reva görülen yanlışlar ve onlara, biraz da pörsümüş geleneğin etkisiyle  atfedilen değersizlikler, Müslüman bir toplumda “devletin varlığına rağmen” süren yoksulluk, bu yoksulluğu tetikleyen toplumsal dengesizlikler ve bu da yetmemişçesine varit olan toplumsal yozlaşmışlık ve bilhassa “din adına” sürdürülen yobazlık; hepsi bir araya geldiğinde, insanların kurtuluşu, ya “gelenek eleştirisi” yaparak yine İslam içerisinde araması, ya da tamamen büyük oranda haklılık içerdiği gözlemlenen batılı paradigmaların etkisiyle materyalist dünya  görüşlerine müracaat etme durumu birçok insan için geçerli olduğu gibi, kendi döneminde de Yaşar Nezihe (Bükülmez) gibi bir insanı da etkilediği görülmektedir.

Dediğimiz üzere, yaşadığı sorunlardan dolayı onun zaman içerisinde Osmanlı ilk döneminde oluşan ilk sosyalist hareketler içerisinde bir “abla”; yazar ve şaire olarak bulunması önemli bir figür olarak görülmesini ağlamıştır.

O, dönemi açısından önemli olan ve Müslüman kadınla özdeş olan peçeyi çıkarmış ama ömrünün sonuna kadar da tesettürlü bir kadın, yani “tesettürlü sosyalist” olarak yaşamıştır.

Birçok kişi, onun sosyalistliğini ciddiye almamış ve onu sosyalist olarak görmemiştir. Bunda, büyük oranda, onu sosyalist olarak görmek istemeyenlerin tesettürlü oluşunu “ilericilik-gericilik” bağlamında bir yerlere oturtamayışının etkisi olduğu imkân dâhilinde durmaktadır. Ama bunun yanında, dönemin büyük sosyalist şairi Nazım Hikmet’in, onu her gördüğü yerde iltifat edip “abla” demesi ve elini öpmesi karşımızda farklı bir duruma işaret etmektedir. O da dini  mezhebi, toplumsal, kültürel durumlara bakılmadan emeğe saygılı ve hem de emek mücadelesi veren bir insanın insanlar tarafından ilgi görmesi ve görmemesi mes’elesi; işçi sınıfına bakış kadar dünyaya da bakışın net ve flu olduğuna işaret ederdi. Ki, “dünyanın tüm işçileri birleşin” söylemi, baştan bir ayrımcılığı içerecek olsaydı; ezenler daha güçlü, kayıtsız, ölçüsüz ve gaddar; işçiler ise son derece sönük, pısırık ve “uysal” olurlardı.

Onun gibi sosyalist bir şairenin “Osmanlı şiir geleneğine uygun düşen şiirlerinin; bırakın dönemin İstanbul’unu, zamanına göre “gelişmiş” birçok Anadolu şehrinde de Urfa gibi ücra bir köşede konuşlu bir şehirde yankı bulması sadece salt müzik olgusu ile açıklanamazdı.

Bunun sebepleri arasında; zamanı ve zemini pek kalmamış olmasına rağmen Urfa’nın halen Osmanlı kültürünün devamcısı olması, onda ısrar etmesi; bununla birlikte minyatür anlamda dahi olsa Osmanlı milletler yapısını bilinçaltında yaşatma çabası -buna esnaf yapılanması olan Ahilik de dâhil- ve ülke içi kültürel etkileşim sonucu, birçok alanda vaki olan durumlara benzer oranda müzik konusunda da var olan etkileşim gibi sebepler sayılabilir.

İslamcılık, hatta muhafazakârlık gibi ideolojileri henüz tanımayan, o fikirlerle hemhal olmamış bulunan; bunlar için bir altyapıdan yoksun olan şehrin sıradan insanları için sol ve sosyalizm gibi ideolojiler ise tanınan, bilinen ve ilgilenilen ideolojiler değildi.

Bunun yanında, şairemizin yazılarında ve şiirlerinde mücadele bayrağını yükseltme çabalarının, hem dönemin Urfa’sı ve hem de o dönem müzikle uğraşan inanlar için bir çaba olarak okunması mümkün değildi.

Onun yazmış olduğu şiirleri alıp Urfa’ya getiren zevatın da, bu ideolojik yönünden bahsetmiş olması da mümkün değildi. Eğer öyle olsaydı bilirdik.

Anlaşılan, Yaşar Nezihe’nin şiirlerine (gazel vs.) kendilerine uygun doneler bulmuş olan musikişnaslar, icra ettikleri eserlerin arasına Yaşar Nezihe hanımın da eserlerini katmış idiler.

Bazı kişilerin iddia etiği üzere pek ileri giderek, onun yaşadığı ortamda var olan emek-sermaye karşıtlığı üzerinden oluşan sosyalist hareket ile dönemi açısından söylersek Urfa kırsalında var olan feodal düzenin; çoğu pek varlıklı olmayan, ama kendi emeğiyle geçinen ve bir kısmı da müzik ortamında bulunan “şehirli” insanın feodalizme karşıtlık içerisinde yaşar Nezihe’nin şiirlerine ilgi duyması pek düşünülemezdi.

Onlar, o şiirlerde bir nitelik ve müzikal kalite yakaladıkları için, o eserleri müzik meclislerinde seslendirme yoluna gittiler. Ki, onun şiirleri en başta Osmanlı şiir geleneğine uygundu. İstanbul henüz Müslümanlaşmadan önce Urfa şark müzik geleneğini sürdürmekteydi. Bu da, İstanbul saray müziğinin kaynağının genelde Müslüman doğu, özelde de Urfa ve Elaziz (Harput) gibi şehirlere dayandığını söylemek abartı olmadığı gibi tarihsel gerçekliğe de uygun düşerdi.

Anlayacağımız, Müslüman doğu’dan İstanbul’a giden klasik “Müslüman” müzik tekrardan asli yurduna avdet etmişti, vesselam.

Hakkında Yazılanlar

1-Berfin Abdaloğlu, “Çoğul Şiirlerin Gölgesinde Tekil Bir Kadın:Yaşar Nezihe”, blog.radikal.com.tr, 29.04.2013, http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/cogul-siirlerin-golgesinde-tekil-bir-kadinyasar-nezihe-20989

2-Hüseyin Aykol, Aykırı Kadınlar -Osmanlı’dan Günümüze Devrimci Kadın Portreleri, Ankara, 2012

3-Çelebi Öztürk, “Yaşar Nezihe Bükülmez’in ‘Gül Ruhlarını Gonca-i Zibaya Değişmem’ İsimli Şiirinin Tahlili”, edebiyatufku.com, Şubat 2012, http://www.edebiyatufku.com/haber.php?haber_id=1590

4-Sırrı Süreyya Önder, “Mecnun isen ey dil sana leyla mı bulunmaz”, Radikal, 7.3.2011, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&Date=&ArticleID=1042114&CategoryID=97

5-Sennur Sezer, “Yaşar Nezihe’ye mektup”, Evrensel Gazetesi, 11.3.2010, http://www.evrensel.net/v2/haber.php?haber_id=66274

6-İlknur Tatar Kırılmış, “İlk sosyalist kadın şair, Yaşar Nezihe Bükülmez mi?”, Turkish Studies, International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 4/8 Fall 2009, http://www.turkishstudies.net/sayilar/sayi21/92-kirilmistatarilknur1454%28Duzeltme%29.pdf

7-Serkan Alkan İspirli, Osmanlı kadınının şiiri, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, V.2/4, 2007, http://www.turkishstudies.net/sayilar/sayi6/30alkanispirliserhan.pdf (Erişim 27.2.2012).

8-İlknur Tatar, Yaşar Nezihe Bükülmez, Hayatı ve Eserleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1997.

9-Sennur Sezer, “Yaşar Nezihe Hanım”, Evrensel Gazetesi, Nr.180, 3.12.1995.

10-Taha Toros, Mazi Cenneti I, İstanbul 1992.

11-Asım Bezirci, “Yaşar Nezihe”, Varlık Dergisi, Nr. 978, Mart 1989.

12-İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul, 1988

13-İbrahim Halil Çelik, Yaşar Nezihe Hanım- Hayatı, Sanatı, Gazelleri, Dal Yayıncılık, Şanlıurfa, 1987.

14“Yaşar Nezihe Kardeş”, Aydınlık, Nr.6, 13 Kanun-ı evvel 1924.

 

Dipnotlar

* Yaşar Nezihe hanımın, wikipedi’de doğum yeri her ne kadar Trabzon olarak belirtiliyorsa da, doğum yeri İstanbul’un Silivrikapı semti olarak bilinmektedir.

1- “Hikayesinin Dışına Taşan Bir Özne: Yaşar Nezihe”. TESAD.org.tr (Tarih, Ekonomi ve Siyaset Araştırmaları Derneği) sitesi. 30 Nisan 2019.

2- İlknur Tatar Kırılmış, İlknur (2012). “Şair Bir Halk Kızı Yaşar Nezihe Bükülmez” (PDF). Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi. 21 Aralık 2012

3-Befin  Abdaloğlu. “Çoğul Şiirlerin Gölgesinde Tekil Bir Kadın:Yaşar Nezihe”. 20 Aralık 2016

4-“1 Mayıs’ın Türkçedeki ilk şiirini yazan çağının direngen ruhu: Yaşar Nezihe”. Gazete Karınca. 6 Mayıs 2018. 8 Mayıs 2018

5-İlknur Tatar Kırılmış, (2012). “Şair Bir Halk Kızı Yaşar Nezihe Bükülmez” (PDF). Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi. 21 Aralık 2012

6-“1 Mayıs’ın Türkçedeki ilk şiirini yazan çağının direngen ruhu: Yaşar Nezihe”. Gazete Karınca. 6 Mayıs 2018. 8 Mayıs 2018

7-Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. “Yaşar Nezihe”. teis.yesevi.edu.tr. 21 Eylül 2020

8-Ayfer Yılmaz (2012). “Geçmişten Günümüze Kadın Şairlerin Konumuna Genel Bir Bakış”. 21. Yüzyılda Eğitim Ve Toplum Eğitim Bilimleri Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi.

9 -Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü. “Yaşar Nezihe”. teis.yesevi.edu.tr. 21 Eylül 2020

10-İlknur Tatar Kırılmış, (2012). “Şair Bir Halk Kızı Yaşar Nezihe Bükülmez” (PDF). Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi. 21 Aralık 2012

11-“Amele Cemiyeti Üyesi İlk Kadın Şair, İlk 1 Mayıs şiirinin yazarı Yaşar Nezihe (Bükümez)” (PDF). KARATAHTA İş Yazıları Dergisi. Nisan 2017.

12-“Amele Cemiyeti Üyesi İlk Kadın Şair, İlk 1 Mayıs şiirinin yazarı Yaşar Nezihe (Bükümez)” (PDF). KARATAHTA İş Yazıları Dergisi. Nisan 2017.

13“Hüseyin Aykol’un Kaleminden “Aykırı Kadınlar””. Bianet.org.tr sitesi. 14 Temmuz 2012. 1 Mayıs 2014

14-“İstanbul Kadın Müzesi – Yaşar Nezihe (Bükülmez)”. www.istanbulkadinmuzesi.org. 6 Mart 2013

15- “Hakkını haksızlara anlat”. odatv.com sitesi. 1 Mayıs 2013. 14 Ocak 2021

16-İlknur Tatar Kırılmış,  (2012). “Şair Bir Halk Kızı Yaşar Nezihe Bükülmez” (PDF). Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi. 21 Aralık 2012

17-“1 Mayıs’ın Türkçedeki ilk şiirini yazan çağının direngen ruhu: Yaşar Nezihe”. Gazete Karınca. 6 Mayıs 2018. 8 Mayıs 2018

18https://aysenozkaya.wordpress.com/2020/11/05/yasar-nezihe-hanim/

19https://aysenozkaya.wordpress.com/2020/11/05/yasar-nezihe-hanim/

20- https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=902. Mehmet Kurtoğlu, Türk Müziğinde Urfa,Kerkük v Harput

21- https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=902. Mehmet Kurtoğlu, Türk Müziğinde Urfa,Kerkük v Harput

22- https://www.turkyurdu.com.tr/yazar-yazi.php?id=902. Mehmet Kurtoğlu, Türk Müziğinde Urfa,Kerkük v Harput

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir