Şakir Diclehan: Halkın İçinden Çıkan Farklı Bir Bakan: Abdülkadir Aksu

26.01.2024

Şakir Diclehan, facebook.com’da “Halkın İçinden Çıkan Farklı Bir Bakan: Abdülkadir Aksu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz.

Dünyada hemen hemen her ülkenin, devleti idare etmesinde, yaşanmış bir deneyimi, bir geçmişi ve dersler çıkaracak bir düzeni vardır kuşkusuz. Dünyada en uzun yaşayan imparatorluklardan biri olan Osmanlı Devleti’nde de yerleşmiş ve kurumsallaşmış bir düzen vardı. Ama sarayda kıskançlık ve deyim yerinde ise, başkasının mezarını kazma duygusu da hiçbir zaman eksik olmamıştır Osmanlının devlet hayatında.
Tarih grafiğinin çıkış zamanlarında hak ve ödevler, tam bir denge halindedir. Yurttaş sadece ödevini bilir ve görür, devlet de yurttaşın haklarını… İniş zamanlarında ve karanlık vakitlerdeyse, hakkını unutmuşçasına yalnız ödevini gören bir aydınlar ve halk tabakasına sahip bir toplum için korku yoktur. Korku, yani kurtuluşsuz korku, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen insanların çoğunlukta olduğu topluluklar içindir.
Hak ve Hakikat için, millet ve halk için feragat olmadan, insana ve hakikate hizmet olamaz. Düşüncenin zenginliğini ve düşünmenin derinliğini kaybettiği ülkelerde bu görev bir kat daha önem kazanır. Çünkü bu tür ülkelerde, düşünce ya evet ya hayırlı bir test halini alıyor. İki alternatiften biri peşin hükümler ağı tarafından, olumlu ya da olumsuz olarak tayin ediliyor.
İki yüz yıldır kültüründen eğitimine, edebiyatından ekonomisine kadar bütün varlığı, Batı tarafından rehin alınan ve yok edilmek istenen, şimdi de ruhların arseniği bencilik ve çıkarcılık yönünden çürüyüşüne bir yekûn çizgisi çekilmek istenen uygarlığımızın bu günlerinde, benliğinde tarih özünün aşısından üflenmiş bir sûrun rüzgâr izini taşıyan yangın yürekli aydınlar ve idareciler, ödevlerinin cezbesinde bir kan kıyamet hayatını yaşamıyorlarsa zafer güçleşiyor demektir ve başarının elde edilmesi de mümkün değildir.
Cumhuriyetin ilanından günümüze dek liyakat ve hakka riayet, istisnaları dışında pek gerçekleşmedi ne yazı ki…
Cumhuriyet döneminde netameli bir bakanlık olan İç İşleri Bakanlığı’nı en uzun süre deruhte eden ve yürüten Abdulkadir Aksu, makam ve mevkide olmadığı zamanlarda da üzerine düşen görevi yapmıştır her zaman…
Abdülkadir Aksu Kimdir?
İnançlı bir ailede dünyaya gözlerini çan Aksu’nun doğum tarihi 1944’tür. Diyarbekir’in ünlü Mardin Kapı semtinde müjdeli haber baba Muzaffer Aksu’ya ulaştığında, huyu İslam âleminin bilinen simalarından Abdülkadir-i Geylani’ye benzesin diye ismini Abdülkadir koymayı tercih ederler.
Küçük yaşlarda meslek öğrenmek için Attar’ın yanına verilir. O yörede küçük çocukların ilgisini çeken güvercin beslemeyi ve dövüş horozu yetiştirmeyi ihmal etmez. İlkokulu Cumhuriyet okulunda bitirir. Kendisi, ilkokul yıllarını şöyle anlatır: ” Dedem ve ninemle beraber yazları genellikle köye giderdik. Köy hayatı benim için güzeldi. Biz orada okulculuk oynardık çocuklarla… Ben, onlara Türkçe öğretmeye çalışırdım, onlar da bize Kürtçeyi… Zaten ben konuşuyordum da güçlendiriyorduk… Ondan sonra tabii olarak ilk ve ortaokul bitti. Geriye kalan öğrenimini Ziya Gökalp Lisesi’nde tamamladıktan sonra, Sezai Karakoç’un da mezun olduğu Siyasal Bilgiler Fakültesinin yolunu tutar. Monşerlerin okulu olarak bilinen ve eski adıyla Mülkiye’nin gelenekleri vardır.
Fiziki özellik açısından Aksu o dönemde dikkat çekici bir görünüm vermektedir, Beatles tipi uzun saçları ve palabıyığı… Daha sonra atandığı İzmir’in Kınık Kaymakamlığı esnasında başı derde girer bu kıyafet yüzünden… Sözü kendisine bırakalım: ” polis, Çiğli’de otobüsü durdurup kimlik kontrolü yapardı… Saç ve bıyığından ötürü otobüse biner binmez bana gelir kimlik sorardı… Ben kaymakamım deyince önce tereddüt eder geçerdi, ama tatmin olmazsa gösterirdim kaymakam kimliğimi, şaşırırlardı… Sonra bıyıkları kısalttık ama saç daha uzun süre devam etti…”
Hayat merdivenlerinden basamak basamak yükselen Aksu, Kınık’tan sonra yurdun dört bir yanında önemli görevler ve sorumluluklar üstlenir… Kaymakamlık, Emniyet Müdürlüğü, emniyet genel müdür yardımcılığı, vali vekilliği ve valilik… Son olarak Gaziantep valisi olarak görev yapan Aksu, merhum Özal’ın “gel” teklifini hiç düşünmeden kabul eder ve 1987 yılında Bu görevinden istifa edip Anavatan Partisi’nden siyasete girer… 46 ve 47 hükümette İç İşleri Bakanlığı’nı üstlenen Aksu, 1996 tarihinde Anavatan Partisi yönetimi ile yaşadığı bazı olumsuzluklar sonucu partisi ile yollarını ayırır.
Babasının etkisiyle 1996 yılında refah Partisi’ne katılır. Kapatılma rekorlarını kıran bu çizgideki partiler içinde önce Refah, sonra da Fazilet Partisi’nde yer alır. Yeni kurulan Saadet Partisi’ne girmeyip. AK Parti’de Siyasete devam ederek 58 ve 59 hükümet dönemlerinde İç İşleri Bakanlığı’nı üstlenir.
Aksu’nun uzun yıllara dayanan siyasi başarısında, denge adamı ve halim- selim bir yaradılışta olması büyük rol oynar. Kendisinin siyasette çok önemli bir parolası vardır ve bunu tek bir cümle ile şöyle özetler. “Siyaset, doğru işi, doğru kişilerle ve doğru zamanda yapma sanatıdır..” Politikada birlikte olduğu insana güvendiğini ifade eden Abdulkadir Aksu, deneyimli bir siyasetçinin en dikkate değer özelliğini şu cümle ile dile getirir : “Hiçbir zaman birinci adamın yerine gözümü dikmemişimdir.”
Bilinen bir gerçektir ki bir ormandan tek büyük bir ağaç çıkar. Politikada da eğer büyük bir ağaç olmak istersen parti genel başkanıyla yolların ayrılır ve bodur kalmaya mahkûm olursun.
Merhum babasıyla babam çok iyi dost idiler. Diyarbakır Ambar Çayı’nın batısında kalan mıntıkaya Térkan derler. Aksu’nun köyü Tıllileg, eskiden benim doğduğum Mermer Nahiyesi’ne bağlıydı. 1970’ten sonra fonksiyonu kalmayan ve “bucak” diye adlandırılan nahiye müdürlerinin ataması yapılmayınca bucaklar da tarihe karışmış olurlar. 2012’de çıkan belediye kanunuyla bizim nahiye de Suriçi’nin bir mahallesi oldu. Keşke olmasaydı.
Kendisini, şu anda yürüttüğü Vakıfbank Yönetin Kurulu üyeliği makamında ziyaret ettim. Yazmış olduğum kitaplarımı kendisine takdim ettim, o da ikinci baskısı yapılan ve Arapçaya çevrilen “Milletine adanmış bir ömür ABDÜLKADİR AKSU” isimli kitabı bana hediye etti. Çok hoş ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Şakir Diclehan’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir