21.07.2021
Soner Yalçın, sözcü.com’da ” Hz. Muhammet’in Külliyesi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Aşağıya alıntılıyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Kıbrıs’a gitti. “İngiliz gecekondusu” dediği Cumhurbaşkanlığı binasını ve meclis binasını KKTC’ye yakıştıramadığını belirterek, 500 dönüm arazi içine ihtişamlı bir külliye inşa edeceklerini açıkladı. “Devlet olmanın işte ifadesi budur.”
Bir lokma bir hırka felsefesini anımsadım…
Hz. Muhammet, külliyesinin/ Mescid-i Nebevi arsasını kendi parasıyla aldı.
Hz. Muhammet, külliyenin yapımında kendisi de çalıştı. Hurma kütüklerinden sütunları, hurma dallarından çatısı, taşlardan duvarları vardı. Hemen bitişiğindeki ev kısmı da (bugün kabirdir) kerpiçtendi. (Külliyenin “Suffa” denilen bölümü eğitime ve yoksullara ayrılmıştı.) Bir dönümlük külliyenin 35 m eninde ve 30 m genişliğinde taş temel üzerine pişirilmemiş kerpiçten örülü duvarları vardı. Külliyenin batıda Babürrahme, doğuda Babücibril ve güneyde Babülcenubî olarak üç kapısı bulunuyordu…
Doğu tarafındaki duvara bitişik Hz. Muhammet’in eşleri Hz. Ayşe ve Hz. Sevde için iki minicik oda inşa edildi.
Külliye’deki minik odaların tavanı elin değdiği yükseklikteydi. Damları topraktandı. Zeminleri kumdu…
Evlerin kapısı yoktu. (Evine ilk kapı yapan kişi Süheyl b.Amr oldu ama Hz. Ömer hemen bundan vazgeçmesini istedi.)
Hz. Muhammet’in külliyesi toplam 150 metrekare idi! Öyle ki içindeki mescidin, minberi-mihrabı yoktu. Hz. Muhammet Cuma konuşmalarını bir ağaç kütüğünün üstünde yapardı.
KÜLLİYENİN EŞYALARI
Hz. Muhammet’in evinde altına eşya konulabilecek kadar zeminden yukarıda bir şerir (sedir denebilir) vardı. Evin en değerli eşyası buydu.
Hz. Muhammet şerir üzerinde uyumayı severdi. Bir evde üçten fazla şerir bulunmasını israf sayardı.
Halı Araplar tarafından bilinmekle ve evlerinde kullanmakla birlikte Hz. Muhammet’in evinde halı yoktu. Evinde hurma dallarından örülmüş hasır vardı sadece. Geceleri bu yaygı/örtü, yatılan kısmım ayırmak üzere perde olarak da kullanılıyordu.
Döşeği, içine hurma lifi ile doldurulmuş deriden yapılmıştı. Uyurken üzerini örttüğü; çözgüsü kıl, argacı deve yünü basit bir “battaniyesi” vardı.
Seccadesi; “humra” denilen hurma dalından örülmüştü. (Ebu Davut’a göre, seccadenin bir bölümü yanıktı!)
Hz. Muhammet, giyimde kuşamda olduğu gibi evlerin aşırı süslenmesini -örneğin, çok süslü perdelerin kullanılmasını- israf bulurdu. Döşek konulan “sehve”/yüklük önüne konan süslü perde nedeniyle Hz. Ayşe’yi uyardığı biliniyor.
Çok kimsede bulunmasına rağmen Hz. Muhammet’in lambası bile yoktu evinde. Sabaha kadar lamba yakanları uyarırdı…
TEK LÜKS ALETİ
Külliyede tuvalet bile yoktu. Evlerden uzaktaki “menasi” denilen yere gidilmekteydi. Hz. Muhammet çoğu zaman yanında götürdüğü ve namaz kılacağı zaman sütre olarak kullandığı değneği, tuvalete çıktığı zaman üzerine ridasını asarak perde oluşturuyordu. Yaşlılığında “aydane” denilen hurma ağacı kütüğünden oyularak yapılmış lazımlığı oldu…
Hz. Muhammet banyosunu odanın perdeyle ayrılmış bölümünde yapardı. Eve su dışarıda kuyudan getirildi. (Zenginlerin kendi kuyusu vardı. Bazıları suyu parayla satınca, Hz.Muhammet Rume Kuyusunu satın alıp halkın hizmetine sundu.)
Hz. Muhammet, hastalığı döneminde sadece Hz. Hafsa’da bulunan -”mirken” adı verilen-büyük bakır leğende banyo yapabildi…
Yeşil sırlı çömleklere konan suyla abdest alıyordu.
Su kabı olarak nudar ağacından yapılmış “Cümcüme” adı verilen bardak kullandı. Sonraki yıllar Suriye’den getirilip hediye edilen bir cam bardağı oldu. (Koku ve sürme kaplarını cam olarak kullandığı hadislerde geçmektedir.)
Hz. Muhammet, yere serilen deri sofrada yemek yiyordu.
İki adet sepette yiyecekler bulunurdu.
Hz. Muhammet evinin dışındaki ocağı/tandırı yakın komşusu Harise b. en-Numan ile birlikte kullanıyordu.
Mutfağının lüks aleti, elek idi. (Hz. Muhammet hayatını anlatırken hiç elenmiş undan ekmek yemediğini söyleyecekti.) Evinde; ekmek için tahıllar taş el değirmende kırılır, kepek üflenip alınarak bir kapta yumuşamaya bırakılıp sonra hamur yapılırdı.
Hz. Muhammet’in ellerinde, devamlı olarak kullandığı taş değirmen nedeniyle hep yara olurdu. Bu değirmeni baba evinden getirmişti…
Hz. Muhammet, bir lokma bir hırkanın en değerli sembolüydü.
Devlet, binalarının ihtişamıyla devlet olmaz!
Ne dedi Hz. Ali; “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.