Yusuf Tuna Koç: Çağın Sorumluluğu Soykırımı Durdurabilmek

12.05.2024

Yusuf Tuna Koç, birgun.net’te “Çağın Sorumluluğu Soykırımı Durdurabilmek” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıyı aşağıya alıntılıyoruz. 

Çağın sorumluluğu soykırımı durdurabilmek

Geçtiğimiz yıl Kitle ve Parti kitabı Türkiye’den okurlarıyla buluşan sosyalist siyaset bilimci Jodi Dean Filistin’in kurtuluş mücadelesine destek veren; “Filistin Herkes için Konuşuyor” başlıklı makalesi gerekçe gösterilerek öğretim görevlisi olarak çalıştığı üniversiteden atıldı.

Dean ile soykırım karşıtlarına yönelik cadı avını, üniversitelerdeki eylemleri ve Amerikan seçimleri öncesi olası siyasi sonuçlarını konuştuk.  

Öncelikle yaşadığınız süreci konuşmak istiyorum. Verso’da yayınlanan “Filistin Herkes için Konuşuyor” başlıklı yazınız sonrası Hobart and William Smith Colleges görevinize son verdi. Nasıl bir süreç yaşadınız? 

Yazı yayınlandıktan birkaç gün sonra, Siyonist gruplar fark edip öfkeyle kendi ağlarında yaymaya başladılar ve bana nefret mesajları gelmeye başladı. Ardından çalıştığım üniversitede hedef alındım. Sosyal medyada kovulmam için kampanya başlatıldı. Yazıyı yayınladıktan iki gün sonra rektör fakülte toplantısına beni kınayarak başladı. Herkesin önünde yazdığım makale için “Nefret ettim, korkunç” dedi. Sonraki gün de beni makamına çağırıp, makalemi kınadığını söyleyerek görevime son verdi. Bu karardan sonra da öğrencilere makalemden ötürü “kendilerini güvende hissedip hissetmediklerini” soruşturmuşlar.  

Aslında başta kimse okumamıştı yazıyı. Fakat tüm bu kampanyadan, atılmamdan sonra mezunundan öğrencisine 2 bin kişi yazıyı okudu ve dolaşıma girdi. Şimdi hakkımda bir soruşturma sürüyor ama uydurma bir soruşturma. Atılma kararından sonra soruşturma başlattılar. Öğrencilere “Dean sizi daha önce rahatsız etti mi?” diye sorarak yeni şikâyet bulmaya çalışıyorlar. 

Fakat diğer yandan çok da destek aldım. Amerikan Üniversite Profesörleri Birliği kararın fikir özgürlüğünün ihlali olduğunu bildiren bir mektup yazdı. Fakültenin birini uzaklaştırması için önce bir soruşturma yürütmesi gerekiyor, uzaklaştırdıktan sonra değil. Gerçekten çılgınca bir süreç. Bu tabii bana özgü de değil. Ben bir politikanın bulgularından biriyim, kurumları tarafından uzaklaştırılan onlarca akademisyen oldu, benden çok daha kötü şartlara sürüklenenler de var. Protestolara katıldıkları için polis şiddetine maruz kalanlar var. Örneğin geçen cumartesi Özgür Filistin için Fikir Özgürlüğü başlıklı bir forum düzenlenecekti. Cumhuriyetçi bir kongre üyesi bunu öğrenip kınayan bir basın açıklaması yayınlayarak “Hamas destekçilerinin antisemitist toplantısı” diye yaftalamada bulundu. Tepkiler üzerine forum yasaklandığı için Zoom’dan yapmak zorunda kaldık ama iyi oldu, beklediğimizden çok daha fazla kişi katıldı bu sayede. Açıkçası Filistin’e destek veren herkesin ağır baskı gördüğü, çok gergin zamanlardayız.  

Başınızdan geçenlerin de gösterdiği üzere şu an ABD ve Avrupa’da yaşananlar tam bir cadı avına dönüşmüş durumda. On binlerce insanın öldüğü bir tabloda bile Batılı hükümetlerinin sertliğinde en ufak bir azalma olmaması da dikkate değer bir olgu. Özellikle ABD’yi methetmek için hep ülkeyi makul bir çizgide tuttuğu söylenen bir kurumsal yapıdan bahsedilir, sanırım şu an o kurumsallığın bir başka yüzüne tanık oluyoruz.  

ABD’de aynı Almanya’daki gibi aşırı bir İsrail korumacılığı var. Temsilciler Meclisi daha geçen hafta antisiyonizmi antisemitizme denk gören bir yasa geçirdi. Eğitim bakanlığı, antisemitist faaliyetleri soruştururken artık üniversitelerdeki eylemleri de gözlemleyecek. Artık İsrail’e herhangi bir eleştiri antisemitizm haline geldi.  

Yani İsrail’i eleştiren bir Yahudi artık antisemitist olabilir. Peki, bir de bu sürecin yarattığı olumlu sonuçlara bakacak olursak; ABD’de, Avrupa’da üniversitelerde Filistin’de yaşanan soykırıma karşı çok güçlü protesto, hatta işgal eylemleri örgütlenmeye başladı. Bu eylem dalgasının böylesine büyümesinin sebebi sizce nedir? 

Öğrenciler geleceklerini riske atarak bu eylemlere katılıyor. Okuldan atılabilirler, evlerinden işlerinden olabilirler, halihazırda üniversiteler çok pahalı zaten. Tüm bunlardan fedakârlık ediyorlar çünkü bu soykırımı durdurabilmek için elinden geleni yapabilmek zamanımızın en önemli sorumluluğu.  

Eylemler aslında ABD’de 7 Ekim sonrası başlamıştı. Her cuma ülke çapında kitlesel mitingler oluyordu. Washington’da 400 bin kişilik yürüyüş gerçekleşti ve eylemler kışa kadar da artıp azalarak devam etti. Dolayısıyla Filistin meselesine aslında aylardır ciddi bir destek var. Fakat kongrenin “üniversitelerin antisemitizm ile mücadelede başarılı olup olamadığını” soruşturması üzerine, ilk olarak Aralıkta bir kongre soruşturması oldu, üniversite rektörleri istifa etti, sonucunda MIT rektörü de dahil. Ayrıca 10-15 yıldır ABD’de güçlü bir BDS (Filistin için Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) örgütlenmesi var. Onun eylemleri de önemli bir etki yarattı. Columbia Üniversitesi rektörü kongre duruşmasında korkunç ifadelerde bulundu, öğretim üyelerini hedef aldı. Buna yönelik gelişen tepki ile ilk olarak Columbia Üniversitesinde işgal başladı. Bu yönüyle Occupy hareketi ile çok benziyor. Üniversite çadırla işgale karşılık olarak polis çağırdı. Ancak polis şiddeti eylemi çok daha fazla görünür kıldı ve diğer üniversitelere yayıldı. Şu an bin noktada Filistin ile dayanışma işgalleri var. Refah işgali adını alan fakülte işgali bile var. Dolayısıyla orantısız polis şiddeti insanların öfkesini katladı ve işgalleri çok daha kalabalıklaştırdı. 

JODI DEAN

İşgallerle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Basında korkunç ifadeler kullanıyorlar. Halbuki öğrencilerin hoşgörülü, kapsayıcı, barışçıl, çokkültürlü ve güvenli bir ortam kurma arzusunun bir sonucu olarak görmek gerek. Yani bu kuşağın kurmak istediği dünyanın bir dışavurumu ve fikirlerini özgürce ifade edebildikleri güvenli bir ortam arayışının sonucu. Düşünebilecekleri, öğrenebilecekleri, müzik, şiir, yemek paylaşımın olduğu bir ortam. Hamursuz bayramında Yahudi öğrenciler çadırlarda kek paylaşıp bayramın tarihini anlatıyorlar. Müslüman öğrencilerin rahatça namaz kılabilmesi için nöbet tutuluyor. Ortak bir öğrenme ve dayanışma üzerine kurulu çokkültürlü bir topluluk. Bence egemenler açısından en önemli tehditlerden biri bu. “Emperyalizmin istediği gibi bölünmeyeceğiz” demek çok büyük bir tehdit. “Soykırım savunan ve bizi ezmeye çalışan bir üniversite istemiyoruz” deniyor, çok önemli buluyorum. Üniversitelerin soykırıma verdikleri destek ile öğrencileri polise dövdürmesi arasındaki bağlantıyı kurabiliyorlar. Filistin’in özgürlüğü mücadelesine bağlılıkları son derece heyecan verici.  

ABD’de siyonizme bağlılık parti ayırt etmiyor. Ancak seçime 6 ay kala, antisiyonizm etrafında gelişen üniversite işgalleri tüm ülkeyi sarmış vaziyette. Üniversitelerde çoğalan bir toplumsal hareketinin böyle bir dönemde yükselişini nasıl yorumlamalıyız, bu eylemler yalnızca Filistin’e destekle mi sınırlı yoksa çok daha geniş kapsamlı yeni bir muhalefet biçimi mi? 

Bence gördüğümüz şey, son derece berrak bir sınıfsal ayrım. Otobüs şoförlerinin polis otobüsü sürmeyi reddetmesi gibi. Öğrencilerle, Filistin destekçileriyle egemen sınıf partileri arasında uçurum oluştu. Hiçbir parti öğrencilerin vicdanını temsil etmiyor. İki parti de Amerikan emperyalist projesine bağlı, İsrail de bu projenin göbeğinde. Dolayısıyla bu kopuş önemli. Solu sürekli Demokrat Parti’ye çekmeye çalışan “Trump daha kötü, ne olursa olsun günün sonunda Biden’e oy vermezseniz Trump gelir” argümanı çöktü. Yalnızca öğrenciler, Arap ya da Müslüman Amerikalılar değil, toplumun çok ciddi bir bölümü bu soykırımı ABD’nin kabul edemeyişinden, içerideki ekonomik sorunlar büyürken hükümetin bir soykırımı fonlamasından tiksinmiş durumda. Dolayısıyla siyasal sistemin pratiğine dair bir inanç yoksunluğu var. Bu da muhtemelen Biden’in kaybedeceği anlamına geliyor. Trump halihazırda bir tabana sahip. Her zaman sağ tabanını sever, sosyal demokratlar ise nefret eder. Sağcılar kendi tabanlarını gaza getirmek için olmadık şeyler söyler, sosyal demokratlar ise “Elinizdekinin en iyisi biziz. Bizden başka kimse sorunlarınızla ilgilenmez. Sizden nefret ediyoruz ama mecburuz” derler.  

Jodi Dean’in üniversitedeki görevinden uzaklaştırılmasına sebep olan makalesi: 

https://www.versobooks.com/en-gb/blogs/news/palestine-speaks-for-everyone 

 

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.