01.01.2021
“Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kurulmaya çalışılacak her tür set, tıpkı ‘demir perde’ gibi yıkılmaya mahkûmdur.”
Osmanlı Çağı ve Sonrası kitabının içerisindeki bu cümle, “Osmanlı bakiyesi Türkiye” sözünün başka şekilde veciz bir ifadesi. Anlamlı ve ehemmiyetli bulduğum bu cümlesiyle tanıtımına giriş yapmak istediğim kitap, ilk olarak 1998’de yayınlanmış, ikinci baskısı ise 2006 senesinde yapılmış. Üçüncü baskısı Çıra Yayınları’ndan geçtiğimiz aylarda çıkan kitap, Ümit Aktaş’ın amili Osmanlı olan, kesintisiz bir irfani sefer mahiyet ve muhteviyatında bir çalışma.
Girişi Osmanlı’ya hazırlanan dünya üzerinden yapılan kitabın, Osmanlı’nın yaşadığı dönem olan 1299-1922 arasını muhteva ettiği bölüm sayısı altı.
Osmanlı’nın kuruluşunu, kuruluş dönemindeki askeri ve idari sistem ile fetret dönemine ayrı başlıklar açarak irdeleyen Ümit Aktaş, Osmanlı’nın imparatorluklaşmasını anlattığı bölümde, “Uygarlığın, bilimin ve teknolojinin giderek Batı’ya kaydığı bu evrede, Osmanlı devletinin kapıldığı imparatorluk psikolojisiyle ve sınırlarını sürekli genişletmeye koşullanmış bir askerî fütûhat saplantısıyla, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin önemi fark edilemeyecek; askerî alanda sürdürülen savaş, bilim ve teknoloji alanında verilemeyecektir. Belki de askerî yengilerin sağladığı gurur ve psikolojik üstünlük duygusu nedeniyle bunun öneminin farkına da varılamayacaktır.” cümleleriyle imparatorluk psikolojisinin geri plana attıklarına temas etmekte.
Gerileme dönemini Osmanlı ihtişamının sonu ve Avrupa’daki gelişmelerle, Osmanlının bu gelişmeleri yenileşmelerle elde etme gayreti üzerinden ortaya koymaya çalışan Aktaş’ın kitapta en ziyade yer verdiği dönemse Tanzimat Dönemi. Bu imparatorluğun çöküşüne merhem aranan periyot, kitapta, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin anlatımıyla ve 2.Meşrutiyet’e geçişle son bulmakta.
Ümit Aktaş, 2.Meşrutiyet’i dönemin tesirli ve teşekkül sahibi üç cereyanı üzerinden anlatıyor. Bu bölümde “sonun başlangıcı üzerine bir analiz” başlığı altında ifade edilenlerse, bir aydının Osmanlı’yı, kuytuları da görerek değerlendirmesinin yalın ve kısa bir misali mahiyetinde. Osmanlı’nın soluğunun nasıl daraldığına ve 3 kıtaya basan ayağının nasıl tökezlediğine toprak sistemi, yönetim anlayışı, seçkinler-halk, emperyal tutum, batıdaki hareketler, beka bunalımı gibi tartışmaları ve kavgaları hiç bitmeyen hususları vitrine alarak ortaya koyan Ümit Aktaş, kronolojik olarak “sonun başlangıcı”nda yer alan “ayrılıkçı eğilimler”e ise ayrı bir başlıkta ışık tutmakta.
2.Meşrutiyet bölümünün ardından 1.Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı faslını açan kitap, “İstanbul Ankara’yı tanıyor” başlığıyla artık Osmanlı Dönemine, çeşitli bilanço analizleriyle nihayet veriyor ve radikal batıcılık, devrimler, edebi şef, devletleşme, faşizanlık ve milli şef gibi yoğunlaşmalarla tek parti döneminin kritiğini yapıyor.
Son bölüm olan “çok partili dönem”de ise Nurculuk ve Süleymancılık hareketleri, AK Parti ile Milli Görüş partileri ve Mehmet Akif, Nurettin Topçu, Necip Fazıl gibi şahsiyetler üzerinden “muhalif oldukları” belirtilen İslami hareketlere yöneltilen dikkat eşliğinde bir irdelenme
ve analiz yapılıyor.
Kitap, başta düşünce anaforunda olmaktan rahatsızlık duymayanlar ve tarih severler olmak üzere tüm okurları istifadeye çağırırken, kitabın başında yer alan “tarih nasıl okunmalı” kısmı da yalnız bu çalışma değil, bu tarz tüm çalışmalar okunurken okuyuculara getiri sağlayacak
türden.
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.