Bir Kayıp Halka: Osmanlı Düşüncesi

09.01.2021

İslam düşüncesi tari­hi, fıkıh usulü, Osmanlı-Batı iliş­kileri, Alman idealist felsefesi ve hermenötik gibi konular üzerine çalışmalar yapan Tahsin Görgün’ün çok sayıda makalesinin yanı sıra “Dil, Davranış ve Hüküm”, “Anlam ve Yorum”, “İlahi Sözün Gücü”, “Türkiye’de İslami Düşünce Geleneği” gibi eserleri bulunmaktadır.

Görgün, TYB tarafından 2020 yılı fikir ödülüne layık görülen “Osmanlı Düşüncesi” adlı son eserinde Osmanlı hakkında genelgeçer bir doğruymuş gibi kabul edilen bir yargıyı sorguluyor. Görgün’e göre “Türk-İslam medeniyeti, özel olarak da Osmanlı medeniyeti hakkında yapılan çalışmaların en zayıf kısmı, genellikle düşünce ve ilimle ilgili olanıdır. Bu zayıflığın en önemli gerekçesi, ‘Türklerin askerî, idari ve siyasi alanda ortaya koydukları başarıyı, düşünce alanında ortaya koyamadıkları, dolayısıyla olmayan bir şeyin anlatılmasının da mümkün olmadığı’ şeklinde özetlenebilir. Bu yaklaşıma göre Türkler; askerî, idari ve siyasi açıdan ‘yüceltilirken’, ilim ve düşünce açısından esaslı eksikliklerle malul olarak takdim ediliyor.

Görgün, gerek Batı’da gerekse Türkiye’de geniş çevrelerce benimsenen ve neredeyse bir postüla gibi sorgulanmaksızın benimsenen bu anlayışın sağlam ve ikna edici dayanaklarının olup almadığını irdeliyor. Görgün’e göre “Türklerin de İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Ruslar, Araplar, Farslar gibi, onlardan şu veya bu şekilde, farklı veya benzer olsa da düşünmüş olabileceklerini kabul etmek, günümüzde bize oldukça zor gözükse de, bunun gerçekten gerçekleşmiş olup olmadığına bakmak ve bunu araştırmak gerekiyor.

Görgün, bir Türk düşüncesinin olmadığını iddia edenleri iki grupta topluyor ve bunlar -kendisi böyle ifade etmese de- Batıcı ve Doğucu diye adlandırılabilir. Batıcılara göre Türklerin yapması gereken, “Batı’da gelişen ve yaşayan ilim ve düşünceyi Türkiye’de yaymak, Türkleri Batı ilim ve düşüncesinin ‘ebedî ta­lebesi’ olarak kurgulamak”tır. Doğucu diye adlandırılabilecek olan diğer yaklaşım sahipleri de benzer bir tutum içerisindedir ve onlar, “Türkleri özellikle dinî ilimler ve düşünce alanında Arap, İran ve Hint alt kıtasının tesir alanında tutmak; bura­larda geliştirilmiş olan düşünceyi Türkiye’de yayarak, ilim ve düşünme kabi­liyetine sahip olmadığı için ‘İslam düşüncesi’ne hiçbir katkısı olmayan, ‘İslam’ın kılıcı olmakla birlikte kalemi olmayı başaramamış’ olan Türklerin ‘ilimden ve fikirden nasiplenmesini’ sağlamak” amacındadır.

Bu çalışmada, dünyanın en büyük devletlerinden biri olan ve altı yüz yılı aşkın varlığını devam ettiren Osmanlı’nın düşünce dünyası ayrıntıyla tetkik ediliyor ve Batı düşüncesiyle mukayeseli olarak ele alınıyor. Bu araştırmasını Molla Fenarî, Taşköprizade, Davud el-Kayserî, Kâtip Çelebi, Bosnevî, Akif Paşa, Niyazi Mısrî, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Gelenbevî, Rıza Tevfik, Cevdet Paşa, Filibevî gibi Osmanlı dönemi düşünürlerinin yanı sıra Osmanlı düşüncesini etkileyen Icî, Taftazanî, Cürcanî, Fahreddin Razî, Molla Cami, Mevlâna ve İbn Arabi gibi isimler üzerinden sürdürüyor. Görgün’ün bu isimleri ele alarak Osmanlı Düşüncesi’ni belirleme çabası, aynı konuları ele alan Batılı filozoflarla karşılaştırmalı bir şekilde yürütülüyor. Bu çerçevede Hegel, Kant, Marx, Dilthey, Nietzsche, Windelband, Heidegger, Hartmann, Toynbee gibi isimler ile Osmanlı düşünürleri karşılaştırmalı bir düzlemde değerlendiriliyor. Böylece Osmanlı ile Batı arasındaki düşünce ufkunda geniş ve derinlemesine bir bakış geliştiriliyor.

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.