Altan Tan Yazdı: Çevik Bir ve 28 Şubat

13.07.2021

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 28 Şubat davasına ilişkin temyiz incelemesini tamamlayarak aralarında dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir ile Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da bulunduğu 14 sanığa (Ahmet Çörekçi, Aydan Erol, Cevat Temel Özkaynak, Çetin Doğan, Çetin Saner, Çevik Bir, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Hakkı Kılınç, İdris Koralp, İlhan Kılıç, Kenan Deniz, Vural Avar ve Yıldırım Türker) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti icra heyeti vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek” suçu bakımından “müşterek fail” olarak verilen müebbet hapis cezalarını onadı.

Mahkûm edilenler arasında dönemin İçişleri Bakanı olan Meral Akşener için “O kadını yağlı kazığa oturturum” dediği iddia edilen eski Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ın yeğeni emekli Korgeneral Çetin Saner de bulunuyor.

Meral Akşener 2005 yılında verdiği bir röportajda kendisi için “O kadını yağlı kazığa oturturum” şeklinde tehdit eden kişinin, “Sizi tehdit eden kişi Genelkurmay İstihbarat Başkanı Çetin Saner miydi?” sorusuna “Bana gelen bilgiler bu arkadaşı gösteriyor. Gereken cevabı aldı zaten” karşılığını vermişti.

Dairenin kararında, “28 Şubat 1997’de birtakım sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra basın yayın kuruluşları, üniversiteler, sendikalar, sermaye çevreleri, sivil bürokrasi ve yargı mensuplarının desteğiyle, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararların hükümete dayatıldığı ve seçilmiş bir hükümetin işlevsiz hale getirildiği” ifade edildi.

 Ne diyelim?

Çok geç kalınmış olsa da iyi oldu.

24 yıldır ahları yerde kalmış mazlumların bir nebze dahi olsa da yürekleri soğudu.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi İttihat ve Terakki’nin 31 Mart 1909 darbesinden bu yana bir yönüyle de darbeler tarihidir.

27 Mart 1923’te Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’in Ankara’nın göbeğinde öldürülmesinden hemen sonra 1 Nisan 1923’te İstiklal Savaşı’nı yapan Gazi 1. Meclisin bir oldubitti ile fesih edilmesi, 1925’te Terakkiperver Fırkasının, 1930’da Serbest Fırkanın kapatılması ve yüzlerce kişin idamı ile devam eden sürecin en önemli dönüm noktalarından biri de Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idam edildikleri 27 Mayıs 1960 darbesidir.

12 Mart 1971 Muhtırası, büyük yıkımlara neden olan 12 Eylül 1980 darbesi ve sonrasında da 28 Şubat 1997 post modern darbesi.

28 Şubat’ta ülkenin seçimle iş başına gelmiş hükümetinin meşru başbakanı Necmettin Erbakan baskı ve cebirle, zorla ve hile ile iktidardan indirildi.

Aradan geçen 24 yılda bu süreç ile ilgili çok şey yazılıp çizildi.

Bunları tekrarlamak istemiyorum.

Zaten Çevik bir ve arkadaşlarını müebbet hapse mahkûm eden mahkemenin “Türkiye Cumhuriyeti icra heyeti vekilleri heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmek” kararı yeterince açık ve net.

Ayrıca bu sürecin müteselsil sorumlularının kimler olduğu ve ne haltlar işledikleri de mahkeme kararında mevcut:

“28 Şubat 1997’de birtakım sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra basın yayın kuruluşları, üniversiteler, sendikalar, sermaye çevreleri, sivil bürokrasi ve yargı mensuplarının desteğiyle, Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararların hükümete dayatıldığı ve seçilmiş bir hükümetin işlevsiz hale getirildiği” belirtiliyor.

Karardaki en büyük eksiklik ülkeyi ahtapot gibi sarmış bu çetenin yani;
‘Birtakım sivil toplum kuruluşlarının,

Basın yayın kuruluşları,

Üniversiteler,

Sendikalar,

Sermaye çevreleri, Sivil bürokrasi,

Yargı mensuplarının’ yargılanmamış olmaları.

Darbenin ‘sivil’ destekçileri Süleyman Demirel, Mesut Yılmaz, Hüsamettin Cindoruk…gibi politikacıların da yargılanmaları gerekiyordu.

Ne yazık ki bunlar da başörtülü Merve Kavakçı’yı TBMM’de siyasi linçe tabi tutan ‘Demokrasi kahramanı’ Bülent Ecevit de hesap vermeden gittiler.

Hakkımız ahirete kaldı.

Benim en fazla rahatsız olduğum konulardan biri de Mesut Yılmaz’ın ölümünden sonra AK Parti kurmaylarının verdikleri demeçlerde Turgut Özal’ın ‘En büyük hatam’ dediği Mesut Yılmaz ile ilgili yaptıkları güzellemeler oldu.

Bu zevat keşke Turgut Özal kadar özeleştiri yapabilip, Meral Akşener kadar dik durabilseydiler.

Türkiye’deki askeri vesayet 28 Şubat’tan sonra da devam etti.

En son 15 Temmuz 2016 darbesi yaşandı;

Tam ‘Askeri vesayet bitti’  derken ise ne yazık ki bir başka vesayet başladı.

Bu vesayet de uzun sürmez İnşallah.

Milleti kazığa oturtanların çok geç de olsa dünya gözüyle mahkûm edilmelerini ve rütbelerinin sökülerek rezil rüsva edilmelerini görmek de bir teselli.

Altan Tan’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir