21.09.2021
Hendek olaylarının bitiminden bu yana uzunca bir süredir bölgede sokaklar sakindi.
Zırhlı araçlar, gaz ve tazyikli su atan Tomalar ortalıkta gözükmüyordu. Ancak son bir kaç aydır medyada eskiyi hatırlatan görüntüler tekrar arzı endam etmeye başladı.
‘Ne oluyor?’ demeye kalmadan işin aslı anlaşıldı.
Tomalar elektrik, bizim tabirle ‘ceyran’ isyancılarına karşı iş başındaydı.
Ülkede ciddi bir elektrik isyanı yaşanıyor.
Doğusu batısı, kuzeyi güneyi ile Tüm Türkiye yüksek elektrik faturalarından şikayetçi.
Sulu tarımın yapıldığı Diyarbakır, Mardin, Batman ve bazı Ege illerinde ise esas şikayet tarımsal sulamada kullanılan fahiş elektrik faturaları ile ilgili.
Babadan dededen kalma geleneksel yöntemlerle yapılan kuru tarım doğru düzgün bir gelir getirmiyor.
Getirse de bir yıl iyi yağan yağmurlar ertesi yıl yağmıyor. Özellikle son birkaç yıldır ülkede ciddi bir kuraklık var.
Onun içindir ki herkes sulu tarım yapmanın/yapabilmenin peşinde.
Yüz yıllardır suya hasret yaklaşık 20 milyon dönümlük Yukarı Mezopotamya ovaları GAP’ın (Güneydoğu Anadolu Projesi) bir an önce bitirilmesini bekliyor.
Bildiğiniz gibi GAP’ın bitirilmesi yılan hikayesine döndü. Her yıl TBMM’deki bütçe görüşmelerinde bitti bitiyor söylemleri ile bir kaç yıl sonrasına söz veriliyor. Su hasreti bir başka bahara kalıyor.
Bu konu ile ilgili geçenlerde ayrıntılı rakamlar vererek bir yazı yazdım. İsteyen bakıp faydalanabilir.
Konuyu kısaca özetlemek gerekirse elektrik üretecek barajların %74’ü, halkın esas işine yarayacak sulama kanallarının ise ancak %29’u bitirilmiş bulunuyor.
Bu durumda beklemekten bunalan sulu tarım yapmak isteyen çiftçiler yer altı sondaj kuyuları açmak zorunda kalıyor.
Yer altı suları sınırlı olduğu için su kuyusu açmak yasak. Üstelik hem sular çekiliyor, hem de ekolojik denge bozuluyor.
Buna rağmen sadece Mardin Ovası’nda 5 bine yakın yasa dışı sondaj kuyusu açılmış durumda.
İlk başlarda 35-40 metrelerde çıkan su bugün ovaya saplanan bu binlerce ‘pipet’ nedeniyle 400 metre aşağılara inmiş durumda.
Kuyu açma maliyetlerinin ne kadar arttığını varın siz hesaplayın.
Bu kaçak suları çıkarabilmek için elektriğe ihtiyaç var ve kimse ‘yasak kuyuya elektrik bağlamıyorum’ demiyor.
Yıllarca kaçak kuyuya kaçak elektrik ile faturalar ödenmeden veya çok az ödenerek bu kara düzen devam etti.
Şu an ise elektrik işi özelleştirildiğinden bu çok yüksek elektrik faturaları özel firmalar tarafından kuruşu kuruşuna tahsil edilmek isteniyor, devlet herhangi bir katkıda bulunmuyor.
Ödenmeyen faturalar çiftçilere devlet tarafından ödenmekte olan ürün primlerden peşinen kesiliyor; yetmediği zaman da elektrikler tümden kesiliyor, ürün tarlada kuruyor, yanıyor.
Üstüne üstlük bir de çiftçi icraya veriliyor, traktörü, patosu da gidiyor.
‘Çifti elektrik bedelini ödesin kardeşim!’ dediğinizde de ürünün satışı giderlere yetmiyor, ‘kardeşiniz’ iflas ediyor!
Tam bir Nasreddin Hoca hikayesi!
Herkesin kendine göre bir gerekçesi var.
Aslında ‘davanın’ halli gayet basit.
Sulama kanalları bitirilmiş olsa sulama maliyeti en az beşte bire düşüyor.
Ne Tomalara, ne gaza, ne de tazyikli su atmaya ihtiyaç kalıyor.
Ne dersiniz?
Sulama kanalları neden bitirilmiyor?