24.08.2021
‘Helallik’ Müslüman toplumlarda çok önemlidir. Özellikle de Türküyle, Kürdüyle çocukluğumuzdan itibaren kul hakkının son derece önemli olduğu ve Cenabı Allah’ın ibadetlerle ilgili olan günah ve eksiklikleri af edebileceği ancak kul hakkını sadece mağdur olan kulların affedebileceği inancıyla büyütülmüş bizim toplumumuzda.
Ölüm döşeğinde, düğünlerde, askerlik, gurbet ve Hac’ca gitme gibi hayatın önemli noktalarında bilerek veya bilmeyerek kırılan, hakkı yenilen yakınlardan helallik istenir.
Eğer özür dileyenin durumu müsait olup bir şekilde maddi zararlar ödenirse bu helallik tam bir helalleşme olur.
Yapılan haksızlıkların, yenilen hakların maddi olarak telafisi mümkün değilse bile çoğu kez samimi bir pişmanlık ve özür kırılan kalpleri yumuşatır ve haklar helal edilir.
Helallik isteyen açısından en önemli nokta öncelikle eksik ve kusurunu kabul etmektir.
Maddi zararları kısmen de olsa karşılamayan, karşılamaya yanaşmayan bir tavır ile bir özür ve bağışlanma bile içermeyen helalleşme çağrıları boş bir helalleşmedir.
Tıpkı cami avlularında cenaze namazını kıldıran imamın merhuma (merhumeye) haklarınızı helal ediyor musunuz?’ sorusuna; tanısın tanımasın hemen herkesin ‘Helal ediyoruz’ demesi gibi samimiyetsiz bir ritüelden ibarettir.
‘Helal etmenin’ kalben, gönülden ve samimi bir helal etme olması gerekir.
Çocukluk yıllarımda helallik alınmadan gerçekleştirilecek bir Hac ibadetinin kabul edilmeyeceği inancını taşıyan Hacı adayları Tüm günahlardan sıyrılarak hayatı adeta sıfırlamak ve ölmeden önce yeni bir sayfa açmak niyetiyle konu-komşu, dost ve akrabaları aylar öncesinden ziyaret etmeye başlar ve kapı kapı gezerek helallik isterlerdi.
Bu konuda daha da hassas olan bazı tüccarlar herhangi bir günaha eksik ve yanlış tartıya sebep olmamak için Hac’a gidip geldikten sonra ticareti de terk ederlerdi.
Böylelerinin takva derecelerini belirtmek için halk ‘Kardeşim Hacı… Hac’dan döndükten sonra bir daha elini tartıya, kantara sürmedi’ diyerek bu tavırlarını överdi.
Son zamanlarda başta Cumhurbaşkanı olmak üzere bazı siyasetçiler sık sık helalleşmeden bahsetmeye başladılar.
‘İstanbul’a ihanet ettik’ sözü özürü ve bedeli olmayan bir itiraf olarak kayıtlara geçti.
Yine pandemi süresince zarara uğrayan esnaftan da Cumhurbaşkanı helallik istedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vatandaştan helallik istemesine tepki gösteren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener;
“Alamazsın Sayın Erdoğan, ekmeği haram ettiğin çiftçiden, hayalleri haram ettiği gençten helallik alamazsın. Yazmayı haram ettiğin gazeteciden helallik alamazsın. Kadroyu haram ettiğin öğretmenden helallik alamazsın. Huzuru haram ettiğin kadınlardan helallik alamazsın. Aşıyı haram ettiğin milyonlardan helallik alamazsın. Günahına girdiğin nice masumdan helallik alamazsın. Bir damla huzuru haram ettiğin milletimizden helallik alamazsın. Siyasetçi, milletiyle sandıkta helalleşir” diyerek erken seçim çağrısı yaptı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da CHP’nin Dersim’den, Şeyh Said olayına kadar yaptıklarına değinmeden ve hiçbir özeleştiri yapmadan geçlere seslendi;
“Gençler, merak etmeyin o gün gelecek ve bu başınıza gelenleri unutacaksınız. Pirüpak, tertemiz bir ülke vaadimdir size. Türkiye’yi mafyaya, çetelere, sureti haktan görünen yağmacılara yedirmeyeceğiz. Erdoğan, gel helalleşelim. Seçimden kaçılmaz’ Dedi.
Devlet Bahçeli ise MHP’den ayrılarak İYİ Parti’yi kuran eski arkadaşlarına çağrıda bulunarak ‘Bir zamanlar aramızda olup bir nedenle kopup giden ancak samimi pişmanlık yaşayan her kardeşimle helalleşme arzusu taşıdığımı ifade ediyorum’ beyanatında bulundu.
Anlayacağınız herkes kendine göre nedenlerle karşıdan helallik istiyor ancak kendi eksik ve yanlışlarına asla değinmiyor.
‘Peki bu nasıl bir helallik isteme!’ derseniz, haklısınız.
Anlayan beri gelsin!
Bir yakınına 20 bin Dolar borç veren ve parasını bir türlü geri alamayan Urfalı bir vatandaşın helalleşme ile ilgili konuşmaları Youtube’da tıklanma rekorları kırıyor.
Bir dükkanda sohbet ederlerken ciğeri yanmış Urfalının damarına basarak kızdıran ve ‘Ölümlü dünya, helal et gitsin’ diyen arkadaşlarına Urfalı;
‘Helal etmiyem, helal etmiyeeem, helal etmiyeeem!’ diyerek feryat ediyor.
Arkadaşları biraz daha damarına basarak ‘Ölümlü dünya, ölümlü dünya helal et!’ diye kızdırmaya devam edince zıvanadan çıkarak adeta çıldırıyor ve
‘Hakkını helal edenin…
Fatiha okuyanın…
Ölüsünü, dirisini yıkayanın…
Namazını kıldıran hocanın…,
Telkınini veren imamın…
diye aklına gelen tüm küfürleri sıralamaya başlıyor.
Evet!
İnsan hakkını helal etmek için hakkının tamamı olmasa bile en azından bir kısmının verilmesini istiyor.
O da mümkün değilse en azından samimi bir özür dilenmesini bekliyor.
Anlayacağınız kuru kuruya bir helalleşme olmuyor.
Bu olmayınca da insanın Urfalı hemşerim gibi avazı çıktığı kadar bağırarak;
‘Helal etmiyeem, helal etmiyeeem, helal etmiyeeeeem!’ diye feryat edesi geliyor.