08.03.2022
Okullarda Kürtçe seçmeli ders alabilme yönetmeliği 2012 yılında yayınlandı. Kürtçe ders verebilecek öğretmenler yetiştirmek amacıyla da Mardin Artuklu Üniversitesi’nde yüksek lisans programları başladı.
Çözüm sürecinin başladığı dönemde atılan bu önemli adım ne yazık ki istenilen hedefe ulaşmadı/ulaştırılmadı.
Bu süreçle ilgili bir çok yazı yazdım.
Çözüm sürecinin başarısızlığa uğraması bunun en önemli sebeplerinden biri oldu.
En başta AK Parti Hükümeti, devlet içindeki derin direncin de etkisi ile yeterince destek vermedi.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya giderek toplumsal barış açısından konunun önemini bizzat anlatmama rağmen okullara öğretmen tayinleri komik denilecek seviyelerde kaldı.
Öte yandan başta PKK olmak üzere bazı Kürt örgüt ve partileri de bunun devletin bir oyunu ve oyalaması olduğunu ileri sürerek baştan itibarsızlaştırdı ve müracaatları engelledi.
Osmanlı Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) Keçecizade Fuat Paşa’nın dediği gibi proje ‘içten ve dıştan’ yıkıma uğratıldı.
2021 yılının sonlarında ‘Kürtçe seçmeli ders’ tekrar raftan indirildi.
Bazı AK Parti yetkilileri 2022 yılında bu haktan yararlanabilmek için halkın müracaat etmesini teşvik edici demeçler vermeye, öneki yıllarda velilere zorluk çıkaran okul idarecileri ise başvuruları almaya;
Daha önce buna karşı çıkan Kürt örgüt ve partileri de cılız da olsa destek vermeye başladılar.
Ne yazık ki yine ciddi bir mesafe alınamadı.
5-6-7-8. sınıflara tanınan bu hak için tüm Türkiye’de 20.265 başvuru yapıldı.
Diyarbakır’da ise bu rakam yaklaşık 5 bin kişi oldu.
Sadece Diyarbakır’da bu sınıflarda okuyan öğrenci sayısının 150 bin dolayında olduğu ve Kürt siyasi taleplerini önceleyen HDP’nin 2015 seçimlerinde Diyarbakır’da %80’e yakın (%79,2 ve 640 bin) oy aldığı göz önünde bulundurulduğunda başvuruların neden bu kadar az (%3,3) olduğu üzerinde ciddi bir şekilde kafa yormak gerekir.
Bu ‘kafa yorma işini’ ülkenin nerdeyse hiç bir meselesi üzerinde ciddi tahlil ve analizlerde bulunmayan; günü birlik polemikleri siyaset zanneden politikacılardan (Kürt-Türk…) beklemek ise büyük bir saflık olur.
Geçenlerde katıldığım bir TV programında özellikle Avrupa’dan katılan bazı Kürt yazarlar ‘bunun böyle olmayacağını, ulus inşasının öyle ‘seçmeli meçmeli’ derslerle sağlanamayacağını, ancak devrimle iktidarı ele geçirdikten sonra tepeden inme bir şekilde, devlet eliyle ve zorla sağlanabileceğini’ dile getirdiler.
Ancak bu ‘Devrimin’ nasıl olacağını anlatmadılar!
Kısaca yıllardır mücadele ettiklerini söyledikleri Kemalizm’in Kürt versiyonunu savundular.
Irak, İran, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürtlerin her dört ülkede de siyasi, ekonomik, kültürel, demografik… şartlarının farklı olduğunu, bu nedenle çözüm reçetelerinin de ülkeden ülkeye değişik olması gerektiğini göz ardı ederek esip gürlediler.
Yarıdan fazlası Türkiye’nin batısında yaşayan, Türkiyeli Kürtlerin sosyolojilerinin bugün hangi durumda olduğundan habersiz ve hepsinden de önemlisi;
Kürt halkının ezici çoğunluğunun istek ve arzularını hesaba katmadan ahkam kestiler.
Halka rağmen halkçılıkla,
Hiç bir zaman kaldıramayacakları ağır taşlara yöneldiler.
( Kürt atasözü ‘Kavgada büyük/ taşlara yönelmek atmamaya alamettir’)
Diyarbakır Mehmetçik İlkokulu’ndaki Edirneli öğretmenimiz rahmetli Hasene Emiroğlu; ‘Evladım bir problemi çözebilmek için önce anlamak gerekir’ der ve tahtada çözmeden önce anlayıp anlamadığımızı test etmek için önce problemi bizlere anlattırır, anlamışsak ‘devam et, çöz derdi’
Anlamamışsak kendisi bir kez daha anlatırdı.
Siyaset; tarih, sosyoloji ve ekonomi bilinmeden, hele hele de sınıfsal okumalar dikkate alınmadan yapılırsa felaket olur.
Kürt sorununu çözmeye talip Kürt, Türk…herkese duyurulur!
Öncelikle, aklı başında (tabi ki varsa ve sözleri dinlenilecekse!) sosyolog ve siyaset bilimcilerine görev düşüyor.