23.03.2022
Siyasette olgulardan ziyade algılar önemlidir.
Onun içindir ki kendini usta zanneden politikacılar olguları bir kenara bırakarak işi algı operasyonları üzerinden götürmeye çalışırlar.
İşin aslı ne olursa olsun polemik ve demagojiyle istedikleri hedefe varmaya çabalarlar.
2023 Haziran’ında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için kıran kırana bir taktik savaşı başlamış bulunuyor.
‘Sürüyor’, ‘Yaşanıyor’ yerine daha ihtiyatlı bir dille ‘Başlamış bulunuyor’ dememin nedeni gerçekten de henüz işin başında olmamızdan dolayı.
Esas hamleler seçimler yaklaştıkça ortaya konulacak.
Şimdi topçu tabiri ile salvo atışları yapılıyor, ‘Yukarı mahallede söyledim, aşağı mahalle de inandım’ misali tersinden bir yöntemle algılar üzerinden olgular oluşturulmak isteniyor.
Herkesin kabul ettiği bir durum var ki önümüzdeki seçimde Kürt oylarını alamayan başkan olamıyor.
Onun için AK Parti de, başını CHP’nin çektiği muhalefet bloğu da Kürt oylarının peşinde.
Sizin anlayacağınız, Malazgirt’ten, Çaldıran’dan, Milli Mücadele’den… bu yana bilmem kaçıncı kez Kürtler tekrar kıymete bindi!
Ancak ne yazık ki siyaset bezirganları geçmişte şehirli cambaz tüccarların köylülere yaptıkları gibi malın gerçek değerini ödemeden malı ucuza kapatmak;
Hele hele bazıları hiç bir şey ödemeden malı kapatıp üstüne üstlük bir de köylüyü borçlu çıkarmak istiyorlar!
AK Parti’nin bu süreçte yapabilecekleri ile ilgili henüz ciddi bir hamlesi yok.
HDP’nin kapatılması ve İmralı’nın müdahil olması ile ilgili senaryolar dillendiriliyor.
Bunların ne kadarı doğru, ne kadarı spekülasyon, olur mu olmaz mı, nasıl olur bilmiyoruz.
Bekleyip göreceğiz.
Muhalefete gelince hiç bir şey söylemeden her şeyi söylemiş gibi bir algı oluşturma peşindeler.
Şu ana kadar AK Parti’nin mevcut seçmeli Kürtçe ders hakkı, Kürtçe dergi gazete, TV yayınları serbestiyeti… ötesinde bir şey söylemiş değiller.
‘Ben senin için çok güzel şeyler düşünüyorum, ama bugün söyleyemiyorum’
‘Gözlerimin içine bak, anlarsın’ havasındalar.
Somut ifadeler yerine umut pompalıyorlar.
Kılıçdaroğlu’nun son Diyarbakır ziyareti üzerinden de aynı algı operasyonu devam ettiriliyor.
Kürtlerin ikinci adreslerinin artık CHP olduğu söyleniyor.
Daha birkaç ay öncesine kadar bu ‘ikinci’ adresin DEVA Partisi olduğu iddia ediliyordu.
Anlaşılan DEVA Partisi’nden umut kesilmiş gözüküyor.
Aslında en büyük sorun Kürtler!
Boşa koyuyorsun dolmuyor, doluya koyuyorsun almıyor!
100 yıldır asimile ediliyorlar, bir türlü bitmiyorlar!
Değirmen 10 çuval buğdayı öğütünceye kadar, bir 20 çuval daha, 20 çuvalı öğütünceye kadar bir 50 çuval daha geliyor.
Bu iş Türkiye’de bitti, entegrasyon sağlandı diyorsun;
Suriye ve Irak’taki Kürtler sahne alıyor!
Vel hasılı kelam;
Taledo’nun ‘Ne seninle ne de sensiz’ şarkısında dillendirdiği gibi;
‘Ne Kürtlerle ne de Kürtlersiz’ olmuyor.
Aslında iş bu kadar karışık ve karmaşık değil.
Bunun en kestirme yolu;
‘Alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete’ kısır döngüsünü kırarak ortaya somut bir şeyler koymak.
Bundan başkası çıkmaz sokak.
Çünkü Kürt Mehmet artık bu dek u dolapları yutmuyor.