16.03.2021
Hayat hem çok uzun hem çok kısa!
Çok kısa, çünkü Şark Bülbülü Diyarbekirli Celal Güzelses’in dediği gibi neler yaşarsanız yaşayın sonunda ‘Geldi geçti şimdi yalana benzer’ misali ömür gelip geçiyor ve geride sadece gerçek mi hayal mi olduğu birbirine karışmış bir yığın ‘rüya’ kalıyor.
Mal mülk, mevki, şatafat, güzellik, gençlik, kuvvet… her şey fani.
Allah insana, canı da dahil; verdiği her şeyi bir müddet sonra geri alıyor.
Onun için bu yalan dünyada hayat çok kısa.
Bir diğer yönüyle ise hayat çok uzun!
Çünkü ‘kısacık’ ömründe insanın başına gelmeyen kalmıyor!
Açlık, yoksulluk, hastalık, iflas, dostluk, düşmanlık, ihanet, hapis, sürgün, aşk, nefret…
Ve geride kalan bir yığın pişmanlık.
Hayat, büyük usta Aşık Veysel’in tabiriyle
‘İki kapılı bir handa
Gündüz gece gittiğimiz
Uzun ince bir yol’
Öyle ‘uzun ince bir yol’ ki;
‘Ömür biter yol bitmez!’ misali;
Ömür bitiyor ancak yol bitmiyor!
‘Bitti’ denilen her noktada, yeni bir yol başlıyor.
Ömrü tüketen yolda insan çoğu kez bıkıp usanır, yorulur.
Yüreği daralır, efkarlanır.
Mümin Sarıkaya’nın;
Ben yoruldum hayat gelme üstüme,
Diz çöktüm dünyanın namert yüzüne,
…Ben yanıldım hayat vurma yüzüme… yakarışı ile
‘Yollar seni gide gide usandım’ türküsü diline dolanır.
Gittiği yolun aslında gitmesi gereken yol olmadığını fark ettiğinde ise insan derin bir hayal kırıklığı yaşar;
Karacaoğlan gibi;
‘Bağlandı yollarım kaldım çaresiz’ der.
Diyarbekir tabiriyle ‘Her küçe çıkmaz’ (her çıkmaz sokak) aynı zamanda yeni bir yolun da başlangıcıdır.Bütün ‘Aşık-ı sadıklar’ gibi;
‘Aşıka Bağdat sorulmaz!’ misali; biraz soluklandıktan sonra; menzile varmak için; yeni yollar aramaya başlar ve tekrar yeni bir yola düşer!
Cefakar Kürtler de Ahmed-i Xani günlerinden beri ‘Uzun, ince, dar ve binbir bela ile dolu çıkmaz bir sokaktalar.
Bir türlü menzile varamıyorlar ve bugün yine yeni bir yol ayrımındalar.
Diyarbekir’de 4 yol,
Van’da 5 yol,
Kadıköy’de 6 yol var!
Kürtler ise ‘Ankara’da 3 yol ağzındalar!
Bu yollardan biri menzile, diğer ikisi ise çözümsüzlüğe gidiyor.
Birinci yol geçmişte ‘Devlet’in, bugün ise ‘devlet’ ile özdeşleşen AK Parti’nin yolu.
Bu yolda hükümranların ‘verdikleri’ ile yetinecek, vermediklerinin ise peşine düşmeyeceksin.
AK Parti ne yaparsa yapsın tüm politikalarını koşulsuz destekleyecek ve asla sorgulayıp, eleştirmeyeceksin.
Reis her hal ve ahvalde haklıdır diyeceksin.
AK Parti’den önce bu yola ‘Siyasi Koruculuk’ deniliyordu, bugün ise ‘Yandaşlık’ deniliyor.
İkinci yol PKK’nin yolu!
Bu sefer de PKK ne yaparsa yapsın asla eleştirmeyecek, her yanlışına bir kılıf giydirecek/bulacak, her hal ve şartta itaat edecek, zinhar ayrı bir yol tutmayacaksın.
Sekter ve otoriter ideoloji çağ dışı kaldı demeyeceksin.
Üçüncü yol ise her iki yoldan da ayrı bir yol, çok uzun ve zahmetli olsa da er veya geç menzile varacak bir yol.
‘Herre dur, were xweş’ yolu! (Uzun (bildiğin) yoldan git, rahat dön)
Bu yolun başlangıcında öncelikle; Kürtlerin (aslında sadece Kürtlerin değil; etnik, dini mezhebi…her kesimin) insani, vicdani, İslami, demokratik… haklarını ortaya koyarak belirlemek, sonrasında ise adım adım demokratik, açık, legal, meşru yollarla bu hakların elde edilmesi için mücadele etmek gerekiyor.
İç savaş, şiddet ve terör ise bu yolun kırmızı çizgileri.
Bu yolda etnik, dini, mezhebi, sınıfsal, ideolojik… tüm kesimlerin barış içinde birlikte yaşayacakları ‘Demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti’ şaşmaz hedef olmalı.
Sonrasında ise tüm Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasları kapsayacak İstanbul merkezli bir bölgesel entegrasyon. Türkiye demokratikleşmeden Kürt sorununu çözmek, Kürt sorununu çözmeden ise bölgeyi demokratikleştirmek ve istikrara kavuşturmak mümkün değil.
Bunun gerçekleşebilmesi için her köşeyi tutmuş ‘Ahmaklar’, ‘Korkaklar’ ve ‘Ahlaksızlara’ değil; öncelikle akıllı, cesur, dürüst ve ahlaklı siyasal önderlere ihtiyaç var.
‘Bize ‘en doğru yol’ diye gösterdiğin yol bu muydu?
Sözde akıllı diye geçiniyorsun, kendine yetmez aklınla bize akıl veriyorsun!
Kürt siyasetçilerin yarısı AK Parti’nin, yarısı da PKK’nin peşindeler.
Sen bizi iki press arasında tost mu yapmak istiyorsun? Dost musun, düşman mısın?
Deli misin, divane misin?
Bizi Köroğlu, Deli Dumrul, Alo Dino mu, yoksa Rüstem-i Zal mı zannediyorsun?’ diyorsanız, siz bilirsiniz!
Yol da sizin akıl da sizin! Ne yapıyorsanız yapın!
‘Yine derin hülyalara daldın’
‘Çok daha kestirme yollar var’ diyen yarım dünya ‘Ahmaklar, korkaklar ve ahlaksızlara’ gelince; siyasetin üç yol ağzında bu zerzevata son söz Aşık Hüdai’den olsun:
‘Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle, ne de yolu incit’