07.07.2024
“Sofi ve molla öyle teviller yaptılar ki, Allah da Cebrail de Muhammed de hayretler içinde kaldı.” Muhammed İkbal
Geçtiğimiz günlerde kendini agnostik olarak tanımlayan Diamond Tema ile şeriat savunucusu Asrın Tok’un bir Youtube kanalında öteden beri tartışılan bir konu yeniden gündeme taşındı.
Hz. Aişe’nin küçük yaşta evliliği tarih boyunca hep tartışılmıştır. Tarihsel bir konu olmasına karşın daha çok ilahiyatçılar tartışmış ve Hz. Peygamber’e atfedilen bir hadis üzerinden kimi mollalar çıkarımda bulunmuşlardır. Bu olayı, kendi cinsel fantezilerini tatmin aracı ve marjinal evliliklerine mesnet olarak kullanmışlardır.
Diamond Tema, konuşmasında birçok hadis kaynaklarında geçen, Kur’an’ın ruhuna ve tarihsel süreç içerisinde yapılan içtihatlara aykırı “Hz. Muhammed’in eşi Aişe’yle 9 yaşında evlendiği” şeklinde rivayet edilen bir hadisi yeniden gündeme taşıdı. Bunun dışında hakaret içeren bir ifade kullanmadı. Buna rağmen, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un, “İslam dini ve sevgili peygamberimizle ilgili kullanılan tahrik edici, çirkin ve provokatif ifadeler asla kabul edilemez” diyerek Tema’yı adeta hedef göstermesi ve nihayet Tema hakkında yakalama kararı çıkartılması, tartışmanın Şeriat- Laiklik eksine kaymasına yol açtı. Sonunda sosyal medyada Tema’ya yönelik bir linç kampanyası başlatıldı, hatta ölümle tehdit edildiği yazıldı.
Adalet Bakanı’nın bu açıklaması, yargı mensuplarınca talimat olarak algılanma potansiyeline sahip.
İfade özgürlüğü bağlamında değerlendirildiğinde, Diamon Tema’ya açılan bu soruşturmanın, son derece haksız bir soruşturma olduğu gayet açıktır.
Diamond Tema daha çok Kemalizm ve laiklik ekseninde şeriatı sorgularken, Asrın Tok şeriat savunuculuğunu yaptı. Videoyu ilk başlarda 700 bin kişi izlerken, tartışmalardan sonra izleyici sayısının 3 milyona ulaştığı söylenmektedir.
Bu arada 23 Haziran 2024 Pazar günü 14 ilahiyatçı “Şeriat, İslam Demek Değildir” başlıklı bir bildiri yayınlayarak Diamond Tema’ya destek verdi.
Bildiride: “Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü, terminolojik açıdan dilimizde hukuk sözcüğünün karşılığıdır. Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir. Bu nedenle şeriatı, din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır. İslam şeriatı denilen kavram İslam’ın kendisi değildir. Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kuran ayetleridir…. İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan ayrılıyor. Büyük İslam bilgini Ebu Hanife’nin dediği gibi din, Hz. Adem’den beri gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şerait değişir.” Bildiri kapsamlı; sadece bir kısmını alıntıladım. Bildirinin ana teması şeriatın İslam olmadığı vurgusudur. Bildirinin son kısmında güçlü bir laiklik ile Atatürk vurgusu, tartışmayı siyasi bir mecraya çekiyor ki, bu da söylemlerini anlamsızlaştırıyor.
Onların söylemine benzer bir söylem Mecelle’de karşımıza çıkıyor: “Ezmanın tagayyürü ile ahkamın tagayyürü inkâr olunmaz.” Bu Mecelle kuralına göre, zamanın değişmesiyle içtihadi hükümler ve yorumlar değişir. Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu hükümler ise sabittir.
Konuyla ilgili olarak Habertürk televizyonunda Mehmet Akif Ersoy’un programına konuk olan DİB Eski Başkanı Mehmet Görmez: “Kimine göre Şeriat İslam’dır, kimine göre de İslam Fıkhı, hata bazıları da Şeriatı salt Miras Hukuku olarak değerlendirir; bizim şu an için önceliğimiz Gazze olmalı” dedi. Kanaatimce bu söylem izleyicileri tatminden uzaktı.
Diğer taraftan Peygamber efendimizin ikinci eşi Hz. Aişe’nin 6 yaşındayken evlendiği ve 9 yaşındayken birleşmenin yaşandığı tarihsel gerçeklerle bağdaşmıyor. Maalesef Sünni İslam’ın hadis geleneğindeki yaygın kabul bu yöndedir. Başta Buhari, Ebu Davut, Nesai ve İbn Mace’de yer alan bu hadis, 8. Yüzyılın ortasında Medine’den Küfe’ye göç eden Hişam bin Urve tarafından rivayet edilmiştir. Bu hadis, Hişam’dan bazı metin değişiklikleriyle ve silsile ekleriyle beraber 8. Yüzyılda Irak’ta çağdaşlarına ve öğrencilerine, oradan da Abbasi Halifeliğinin dört yanına yayılarak sonunda 9. Yüzyıldaki Sünni hadis toplayıcıları tarafından miras alınıp kabul edildi. Özellikle ateist ve İslamofobik çevreler İslam’ı karalamak amacıyla bu örnek üzerinden çocuk yaşta evliliğin meşru görüldüğü tezini öne sürmekteler.
Çocuk yaşta evliliği meşru gösteren herhangi bir dinsel referans yoktur. Hz. Aişe’nin evlendiğinde 18-20 yaş aralığında olduğu hususunda İslam dünyasında bir konsensüs mevcuttur. Ayrıca Kur’an tarafından, “Yüce ahlak üzere olduğu” vurgulanan ve “Alemlere rahmet olarak gönderilen” bir Peygamber küçük bir kız çocuğuyla nasıl evlenebilir?
Orta çağda Araplar, kız çocukları adet gördükten sonraki yaşları ile bilinir. Örneğin 10-11 yaşlarında aybaşı hali gören 19-20 yaşlardaki bir kız çocuğunun yaşı, 8-9 olarak ifade edilirdi. Ayrıca Hz. Aişe, Hz. Peygamberle evlenmeden önce bir müşrik ile sözlüydü. Çocuğun anne ve babası oğlumuz Aişe’yle evlenirse Müslüman olabilir endişesini taşıdıkları için işi ağırdan alıyorlardı. Bunun üzerine Hz. Ebubekir kızını vermekten vazgeçti. Bu da Aişe’nin evlilik çağında olduğunun bir başka ispatıdır. Hadis olarak gündeme gelen Aişe’nin “Ben 9 yaşında evlendim” sözlerini söylemiş olması, gerçekte onun 19-20 yaşlarında olduğunu gösterir. Ömer Rıza Doğrul, Musa Carullah ve birçok İslam alimi bu düşünce doğrultusunda yazılar ve kitaplar yazdılar.
Ve en önemlisi, Kur’an-ı Kerim’de İsra-34, En’am 152 ve Nisa 6 ayetlerine göre farz bir kural, kızların da erkeklerin de ancak ergenlik çağına gelince evlendirilmesi ve bu yaştan önce evlendirilmelerinin yasaklanmış olmasıdır.
Maalesef Kur’an’ın bu açık hükmü ortadayken, günümüzde bile kimi dini çevrelerce bu hadisi mesnet kabul edip çocuk yaşta evlilikler yapılabilmektedir.