Faysal Mahmutoğlu Yazdı: Hamas’ın Başlattığı Savaşın Faturasını Filistinliler Ödüyor

14.10.2023

Künyede kayıtlıyım sayfanın ta başında/ Kaydet Arabım. Bu kimliğimin numarası belli değil/ Çocuklarımın sayısı sekiz/ Dokuzuncusu da yolda/ Yaz sonunda burada/ Kızıyor musun/ Kaydet Arabım taş ocağında çalışıyorum/ Emekçi yoldaşlarımla/ Sadaka bekleyecek değilim kapında/ konağının önünde küçülecek değilim/ Kızıyor musun/ Kaydet Arabım adım var yalnız. Yoktur soyadım/…Bana ve torunlarıma hiçbir şey bırakmadın/ Şu kayalıklardan başka/ Ve diyorlar ki hükümetiniz bunları da alacakmış/ öyle mi/ Öyleyse kaydet/ Kaydet birinci sayfanın en başına/ Nefret etmem insanlardan saldırmam hiç kimseye/ Ama aç korlarsa beni yerim etini toprağımı gasp edenin/ Kolla açlığımı kork benim açlığımdan/ Kork benim öfkemden kolla kendini.” Mahmut Derviş

Hepimiz yine Filistinliyiz. Ancak bugünkü Filistin, Leyla Halid’lerin, Yaser Arafat’ların, Ebu Cihad’ların Filistin’i değil.  2007 yılından beri Hamas tarafından bölünmüş, parçalanmış toprağının yüzde yetmiş beşini kaybetmiş bir Filistin var.

Gücün, şımartılmışlığın esiri olmuş İsrail, kadın çocuk ayırımı gözetmeden Gazzelilerin üzerine bomba yağdırıyor.

Bugün Filistin’de yaşayan halkın tamamına yakını, işgal altında dünyaya gelmiş, işgal altında büyümüş ve işgal altında ölüyor. Öyle bir işgal ki, uygar dünyanın gözü önünde, katliamların ve işlenen diğer savaş suçlarının eşliğinde genişleyerek devam ediyor.

Yahudiler insanlık tarihinde en çok mağdur edilmiş, yok olmakla karşı karşıya kalmış bir halktır. Soykırımlardan birinin, belki de en büyüğünün kurbanı olmuş bir halktır Yahudiler. Filistinlileri en çok onların anlaması gerekirken tam tersine anlamak istemiyorlar.

İsrail’in Filistin’e karşı işlediği savaş suçlarını, yaptığı insan hakları ihlallerini belgeleyen yüzlerce BM raporu var.

İsrail, kurulduğu 1948’den günümüze değin sırtını Batılı devletlere dayayarak, onlardan güç alarak savaş suçu işlemeye devam ermektedir. Filistinlilerle gerçek bir barışa yanaşmamaktadır. ABD ve diğer Batılı devletler de İsrail’in Filistin’e karşı tutumunu değerlendirirken çifte standart uyguladıkları için bu sorun yetmiş beş yıldır çözülemiyor, kalıcı bir barış sağlanamıyor.

Çözümsüzlük uzadıkça doğal olarak devreye radikal örgütler girer ki, Hamas da bu yetmiş beş yıllık çözümsüzlüğün ürünüdür. Bununla birlikte, Hamas üslubu, mücadele tarzı ve ilişkileri dolayısıyla kurulduğu günden beri Filistin mücadelesini bölmek ve itibarsızlaştırmakla suçlanmıştır. Filistin devletini ikiye bölmeyi başarmış bir organizasyon olmasına karşın, İsrail yayılmacılığına karşı da mücadele eden, savaşan bir yanı var. Ancak eylemleri genel olarak dünyada, özel olarak Müslümanlar arasında sürekli tartışılmış ve kimi zaman savaş hukukuna uygunluğu, bazen de yol açtığı sonuçlar açısından ciddi eleştirilere muhatap olmuştur. Çünkü Hamas’ın, Gazze’yi kontrol ettiği 2007 yılından beri, Gazze’de yaşayanların yaşamlarında bir iyileşme olmamıştır. Tam tersine, yaptığı her şey, Gazzelilerin hayatlarını daha da zorlaştırmıştır.

Esasen Filistin ile İsrail bundan tam otuz yıl önce, 13 Eylül 1993’te anlaşmaya varmayı başarmışlardı. Yaser Arafat’ın temsil ettiği FKÖ ile İzak Rabin’in temsil ettiği İsrail, Oslo’da birbirini tanıyan iki devletli çözümde karar kılmış ve Clinton’ın önünde Barış Antlaşmasını imzalamışlardı. Bu antlaşmaya rağmen İsrail işgale devam etti ve Filistin halkı da haklı olarak topraklarını savunmaya devam etti.

Hamas, FKÖ’yü ihanetle suçlamıştı. Buna karşın Yaser Arafat, Oslo barışını Filistin devletine giden tedrici bir yol olarak tarif etmişti. Bunu Hz. Muhammed’in Mekkelilerle yaptığı Hudeybiye Antlaşmasına benzetmişti.

Filistin şair Mahmut Derviş, bir dönem Hamas ve El Fetih arasında çıkan çatışmayı: “olmayan bir Filistin devletini kontrol için birbirleriyle mücadele ediyorlar. Gazze açık hapishaneye çevrildiği için iş, ilaç ve yiyecek bulamayanlar kiminle savaşacaklarını bilmediklerinden çaresizlikten birbirleriyle savaşıyorlar” diyerek karşı çıkmış, eleştirmişti.

Cumartesi sabahı dünya, Hamas’ın askeri kanadı İzettin el Kassam Tugaylarınca İsrail’e yönelik “Aksa Tufanı” adını verdiği büyük bir operasyon haberiyle uyandı. Gazze’den İsrail’e 5 bin roket atışıyla başlayan saldırının karadan da yüzlerce El Kassam militanının sınırı geçerek, çok sayıda sivil İsrailliyi öldürdüğü, çok sayda asker ve içinde çocukların da olduğu sivili rehin aldıkları bildirildi. Alınan insanlarla ölü ve yaralıların, İslam’ın yasakladığı ve modern savaş hukukunun suç olarak tanımladığı pek çok muameleye maruz kaldığına ilişkin pek çok fotoğraf ve video medyada paylaşıldı.

Hamas’ın bu yaptıkları uzun yıllar baskıdan, ölümlerden bunalmış bir halkın doğal tepkisi olarak değerlendirilemez.

Hamas’ın bu eylemini terör olarak nitelemek doğru olmayabilir. Devam eden bir savaş hali söz konusu. Ancak Hamas’ın sivil hedeflere yönelmesi, sivilleri alıp götürmesi, kaçırdıkları kişilere yaptıkları insanlık dışı muamele, çocukları IŞİD tarzı yöntemler kullanarak kafese koymaları savaş suçu kapsamın girer.

Festival baskınında 260 kişinin öldürülmesi ve 40 bebeğin kafasının kesildiği iddiası İsrail’in kara propagandası olabilir, bağımsız kaynaklarca teyit gereklidir. Doğru olsaydı İsrail görüntülerini mutlaka yayınlardı diye düşünüyorum.

Buna cevaben aynı gün İsrail güçleri Gazze’ye havadan, karadan ve denizden saldırdı. Binlerce insan şimdiden yaşamını yitirdi. Bu aynı zamanda büyük bir katliamın habercisi. Hatta Gazze’yi insansızlaştırma harekâtına dönüşebilir ki, İsrail’i durdurma gücüne sahip ülkeler de İsrail’in yanında olduklarını ilan ettiler. Daha ilk günden ABD, AB, Kanada ve Azerbaycan destek açıklamalarında bulundular. ABD en büyük savaş gemisini Doğu Akdeniz’e gönderdi. Hamas’a da İran ve Hizbullah destek açıklamasında bulundular.

İsrail’in verdiği karşılık zihinlerde soykırım kavramını çağrıştırıyor.

Suudi Arabistanlı yazar Abdullah Utaybi’nin tespitiyle; “    Bir günlük kahramanlık Filistinliler için uzun süreli bir felakete dönüşecek. Bir kez daha Filistinliler, kendilerini İsrail askeri silah makinesine altın tepside sunan “Direniş”in kurbanı oluyorlar. Gazze’deki Filistinli vatandaşın füzelerin, uçakların, bombaların hedefinde olacağını, altyapının büyük zarar göreceğini bugün herkes biliyor.

Hamas, İran projesine hizmet etmek ve bölgedeki kartları karıştırmak adına bir kez daha kendi evini kendi eliyle yakıyor.

Filistin davası tüm Arap halkları için önemli bir dava.

Ilımlı Arap ülkeleri davanın önemini inkâr etmiyorlar ve Filistin halkına desteklerini kesmiyorlar.

Önümüzdeki günlerde tanık olacağımız şey şu; direniş söyleminin ve siyasi İslam ideolojisinin yükselişi, ardından teslim olup boyun eğme, yeniden mağduriyet söylemini başlatma, Arap ülkelerinden dayanışma ve yardım isteme. Gazze’yi yakıp yıkanların ise imarına tek bir kuruş katkısı olmayacak.” (Independent Türkçe, 09 Ekim 2023)

Durup dururken Hamas neden böyle Kamikaze eylemine imza attı?

Öncelikle Filistin davasının baş aktörlüğüne soyunmuş olabilir. Filistin Kurtuluş Örgütü ve El Fetih’e yani Batı Şeria’daki Mahmut Abbas yönetimine karşı Filistin’in yegâne temsilcisinin kendisi olduğu yönünde bir mesaj olarak yorumlanabilir.

Bir başka etken, Körfez monarşileri ve diğer Arap ülkeleriyle İsrail arasında “Abraham antlaşmaları” ile başlayan normalleşme sürecinden Hamas’ın rahatsız olduğu biliniyordu. İbrahim antlaşmasıyla iyice yalnızlaşan Filistinlilerin böylelikle kendi davalarını dünya kamuoyuna taşıma niyetiyle bu eylemi yapmış olabilirler. Bu antlaşmayı inkıtaya uğratma amacı gütmüş olabilir ki bu kuvvetli bir ihtimaldir.

Ayrıca dünyanın ilgisi uzun zamandır Filistin’de değil. Dünya, Ukrayna-Rusya savaşıyla meşgul. Filistin’deki seçimlerle de ilgili değil. Kamuoyunun dikkatini Filistin’e çekmek isteği de seçenekler arasındadır.

Öte yandan Hamas, bu eylemle İsrail’in yenilmez olmadığını ispatladı. Apartheid rejimi uygulayan kibirli İsrail’e unutamayacağı bir ders vermiş oldu. Eski İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Eran Etzion Aksa Tufanı’nı “uzun yıllar askeri okullarda okutulacak bir başarı” olarak yorumlandı.

Bu eylemin tarihsel referansı 50’nci yıldönümü anılan Bedir operasyonuydu. 7 Ekim 1973 yılında Yahudi bayramı (Yim Kipur) günü bir baskın hareket olarak başlamış, kısa bir süre içinde Mısır ve Suriye orduları Kudüs yakınlarına kadar ilerlemiş ve İsrail, mutlak bir yenilgiden ABD’nin müdahalesiyle kurtulmuştu. O savaş İsrail ordusunun yenilmezliği efsanesine son vermişti.

Bu arada İsrail’deki faşist yönetim, sadece Hamas’ı değil tüm Gazzelileri cezalandırıyor.  İsrail Savunma Bakanı Yaov Gallant’ın Gazzeliler için “Gazze’ye tam abluka uyguluyoruz. Elektrik, su, gıda, yakıt olmayacak. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket ediyoruz.” ifadelerini kullanması, ontolojik bir arka planın yansımasıdır.

Siyonist rejim çizilen karizmasını kısa sürede onarma gücüne sahiptir. Netanyahu da zaten “vereceğimiz cevap Ortadoğu’yu değiştirecek” iddiasında bulunmuştu.

İzlenen şiddet politikası Filistin halkına ölüm ve sefalet getirdiği gibi İsrail halkına da acılar yaşatmaya devam edecektir.

Ne var ki, İslam ülkelerinin yöneticilerinin, Filistin meselesini kendi siyasi çıkarlarına alet edip bir gün aşırı hamasetle kitleleri özellikle seçmenlerini konsolide etmek amacıyla coştururken, ertesi gün İsrail ile iş birliği arayışına girdiklerine tanıklık ediyoruz.

Gündüz Hüseyin’in yasını tutup akşam Yezid’in sofrasında oturmaktalar.

Uluslararası siyaset çıkarlar üzerinden oynanan bir oyun; adalet duygusu hiçbir zaman belirleyici bir faktör olamıyor.

Filistin elbette her zamanki gibi İsrail saldırganlığına karşı direnecektir. Hamas da sivillere yönelik saldırılarla bu haklı davaya gölge düşürmemelidir.

Filistin sorunun muhatabı Hamas değil, Filistin halkıdır ve çözümü de İsrail’in işgal ettiği bölgelerden çekilmesidir.

“Son Filistinli etkisiz hale getirilene kadar” diyenlerle “İsrail’i yok etme” peşindekiler sahnede olduğu sürece çözüm mümkün olmayacaktır.

Son olarak Ortadoğu’daki temel iki mesele olan Filistin ve Kürt meselesi çözülmeden Ortadoğu’da sorunların çözülemeyeceğini yıllardır acı bir biçimde tecrübe ediyoruz. Kürt ve Filistin halklarının istemleri kabul edilmeden Ortadoğu’da barış ve insanca yaşam sağlanamaz.

Faysal Mahmutoğlu’nun Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.