01.06.2024
İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin ve Dışişleri Bakanı Emir Abdullahiyan ile beraberindekilerin Azerbaycan- İran ortak yapımı ‘Kız Kalesi Barajı’nın açılış töreni dönüşü bir helikopter kazasında yaşamlarını yitirmeleri, Molla rejiminin kâğıttan kaplan olduğunu ortaya çıkardı.
Reisi’nin bindiği helikopter 40 yaşında ABD yapımı. İran İslam Cumhuriyeti Kızılay Cemiyeti tarafından işletildiği söylenen Bell 212 tipi helikopter, 1970’li yıllarda üretilmesinden dolayı günümüz teknolojisinden oldukça uzakta bir ulaşım aracı. Şahlık rejimi döneminde satın alınan bir helikopter. Şah Muhammed Rıza Pehlevi İran Hava Kuvvetlerine dev yatırımlar yapmasıyla tanınırdı.
İran’da 1979’da gerçekleşen İslam Devriminin ardından Velayet-i Fakih teorisi devreye sokuldu. Devlet, Şiilerin beklediği Kurtarıcı Mehdi’ye vekaleten bir din adamı (rehber) tarafında yönetiliyor. Devrim’in lideri ve rehberi Humeyni, “imam” unvanını kullanırken, kendisinden sonra ruhani lider olarak seçilen Ali Hamaney, “rehber” unvanını kullanıyor. Ayetullah Humeyni’nin vefat ettiği 1989’dan günümüze değin ülke, Rehber Ali Hamaney tarafından yönetiliyor.
İran’da cumhurbaşkanlığı, parlamenter sistemlerdeki başbakanlık makamına denk bir konumda. Reisi prostat kanseri olan 85 yaşındaki Hameney’in yerini alabilecek en güçlü aday olarak görülüyordu. Reisi’nin beklenmedik ölümü taşları yerinden oynattı.
Humeyni’in ölümü sonrası Ali Hameney döneminde devlet makamlarında hızla yükselen Reisi, 1989-1994 yıllarında Tahran Başsavcılığı görevinde bulundu. 2004 yılında Yargı Erki Başkanı Birinci Yardımcılığı görevine atandı. 2014 yılında İran Genel Başsavcılığına atanan Reisi, 2016 yılında Hameney tarafında Meşhed kentindeki İmam Rıza Türbe ve Külliyesi Vakfı Başkanlığına getirildi –ki bu görev çok önemli bir görevdir. Şu anda bu görevi kayınpederi Alam el- Huda ifa etmektedir.
2017 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de aday olan Reisi, Hasan Ruhani’ye karşı seçimi kaybetti.
İran’da cumhurbaşkanlığı seçimi dini liderin onayladığı adaylar arasında yapılıyor. Hameney, Dini Lider tarafından atanan hukukçulardan oluşan ve seçim adaylarını incelemekle görevli olan ülkenin Koruyucu Konseyi aracılığıyla seçimler üzerinde nihai söz sahibi.
2021 başkanlık seçimlerinde Konsey, Reisi dışındaki reformist adayları eleyerek, diğer muhafazakâr adayları da Reisi için saf dışı bırakarak onun başkanlığa giden yolu açtı. Katılımın % 48 olarak gerçekleştiği seçimde Reisi, oyların % 62’sini alarak seçimi kazandı.
Rekor bir oyla Uzmanlar Meclisi’ne seçilince de yapılan çıkarım şuydu: “ Sistem Reisi’yi Hameney’in yerine hazırlıyor.” Hameney’in bu göreve cumhurbaşkanlığı makamından gelmesi bu tarz yorumları güçlendiriyordu.
Reisi, iktidara gelmesiyle birlikte Çin ve Rusya ile devam eden ilişkileri güçlendirme yoluna gitti. Ayrıca Arap ülkeleriyle de ilişkileri geliştirmeyi öncelik verdi. 2021 Nisan ayında, İran ve Suudi Arabistan diplomatik ilişkileri kestikten beş yıl sonra, Çin’in arabuluculuğunda yeniden doğrudan görüşmelerde bulundu. Hatta BAE ve Bahreyn’in Abraham anlaşmaları ile İsrail’i tanımalarının yarattığı gerilime rağmen bu iki ülkeyle ilişkiler rayına girdi. BAE ile İran arasında ticaret hacmi 24 milyar doları buldu. Reformcu cumhurbaşkanlarının hayata geçiremediği bazı açılımları gerçekleştirdi.
Reisi ne bir teorisyendi, ne de önemli bir din adamı. Refsancani gibi eli kolu uzun biri değildi, Hatemi gibi entelektüel birikime sahip olmadığı gibi Ahmedinejat gibi kitleleri sürükleyen polülist bir politikacı da değildi. Sadece bir görev adamıydı.
2022 yılında 22 yaşındaki Kürt kızı Mahsa Amini, başı açık olduğu gerekçesiyle ahlak polisi tarafından gözaltına alındı. Amini gözaltı sırasında yaşamını yitirdi.
Bu ölümün ardından ülke karıştı. İran’ın birçok bölgesinde, üniversiteler başta olmak üzere insan hakları savunucuları ile rejim muhalifleri protesto gösterileri düzenledi. Protestoların ilk 3 ayında aralarında 71 çocuğun da olduğu 524 protestocu rejim güçleri tarafından katledildi. Yaklaşık 20 bin kişi gözaltına alındı. 7 kişi idam edildi.
“Jin, jiyan, Azadi” protestolarına yönelik ölümcül baskı politikasının baş sorumlusuydu.
Reisi yönetimi protestoları çok sert bastırma yoluna gitti. Öyle ki, eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani’nın kızı Faezeh Haşimi, hükümet hakkındaki olumsuz yorumları nedeniyle beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Mart ayında yapılan yasama seçimlerine katılım oranı % 41 ile rekor düzeyde düşüktü. Tahran’da ise katılım % 8 olarak gerçekleşti. Kitleleri sandıktan uzaklaştıran, rejimin İslami karakteriyle sorunu olmayan reformcu/ılımlı muhafazakarları dışlayan, sokaklara taşan özgürlük taleplerini polisiye güçlerle bastıran rejimin meşruiyeti sorgulanır hale geldi. Rejim ile genç nüfus arasındaki köprü daha da açıldı. Molla rejimi bu tablodan bir ders alacaksa, reformcu kanadın önünü açması gerekiyor.
Reisi’nin yaygın lakabı “Tahran kasabı” ve “ katliam ayetullahı” idi. Reisi 1988 yılında tutuklu siyasi mahkumları bir dakikalık mahkeme süreçlerinde idama göndermiş bir kişilik. Dört kişilik idam komitesinin üyelerinden biriydi. Reisi, bu lakabı Tahran Başsavcısı olduğu dönemde binlerce siyasi ismin idam edilmesi nedeniyle aldı.
Hameney’in yerine en güçlü aday olarak gösteriliyordu. Reisi’nin ölümü üzerine ikinci güçlü aday, Hamaney’in oğlu Mücteba Hameney’in önünün açıldığı yorumları yapılsa da monarşi rejimini çağrıştırdığı ve öyle bir gelenek başlatacağı için ihtimal dahilinde görmüyorum. Zira Humeyni’nin 1989’daki ölümünden önce onun özel kalemi Ahmet Humeyni’ydi. Ahmet Humeyni bugün Hameney’in bulunduğundan çok daha güçlüydü. Cumhurbaşkanı Rafsancani ile birlikte İran’ı yönetiyordu. Bu denli tecrübeli ve vasıflı olmasına rağmen babasının yerine getirilmedi. (1995 yılında 49 yaşındayken kalp krizi sonucu öldü). Ayrıca Humeyni babadan oğula geçen yönetimi gayrimeşru bir monarşiyle eşdeğer görüyordu. Ayrıca dini rehberin halefinin belirlenmesinde yerleşik bir prosedür bulunmuyor.
1979 İslam devriminden bu yana iş başında olan Mollalar rejiminin, İran’ın binlerce yıllık devlet yapısını işleyemez hale getirdiği görülüyor. Mollalar rejimi binlerce kilometre öteye uçan roketler yapabiliyor ama Cumhurbaşkanı helikopterini modernize edemiyor, kaybolduğunda yerini tam olarak tespit edemiyor.
Mollaların gücü başörtüsünden saçı göründüğü için Mahsa Amini’nin dövülerek öldürülmesine, yüzler muhalifin idam edilmesine yetiyor.
Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve Filistin’de oynadığı rolü etkin kılmak için, Hizbullah, Haşd el Şaabi, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Hamas ve Nasrullah/ Husi hareketi gibi birçok örgüte milyarlarca dolar aktaran, balistik füze ve nükleer silah üretme projesini finanse eden İran’ın, Rus ve Çinli dostlarından yeni bir helikopter almamasına akıl erdirmek zor.
Reisi’nin ölümüyle büyük bir değişim olmadığı sürece İran’da insan hakları konusunda bir değişiklik beklenmiyor.
Despotik molla rejiminin Rusya çarlığının akıbetiyle yüzleşip yüzleşmeyeceğini bilmek için henüz erken ama devrimim sallantıda olduğunu söylemek kehanet olmaz.
Bu satırları kaleme alırken daha önce adaylık başvurusu veto edilen ılımlı muhafazakâr kimliğiyle tanınan eski Meclis Başkanı Ali Laricani’nin 28 Haziran’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminde adaylık başvurusunda bulunduğu haberleri medyaya düştü.