Faysal Mahmutoğlu Yazdı: Şeyhin Ölümü

24.07.2023

Şeyhlik kurumunun tarihsel serüveni incelendiğinde, daha çok ilimle, irfanla ve takvayla anıldığı görülecektir. Günümüzde ise daha çok siyasal etkinlikleri, sahip oldukları şirketler ve müritlerinin kendilerine atfettikleri kerametleriyle anılıyorlar.

Menzil Tarikatı lideri Abdülkadir Erol’un ölümü de bir alimin ölümüne gösterilen tepkiden ziyade bir siyasinin veya bir holding yönetim kurulu başkanının ölümüne gösterilen tepki gibiydi.

Şeyh’in cenaze töreni adeta bir gövde gösterisine dönüştü. Siyasilerin ve müritlerinin yoğun katılımı, cemaat ve tarikatları yeniden tartışma konusu haline getirdi.

1800’lü yılların başında Osmanlı Kürt coğrafyasında Mirlerin isyanı sonrası merkezileşmek adına emirlikler tasfiye edilirken, onun yerine Nakşibendi tarikatının Halidiyye kolu ikame edildi. Köylerinde molla veya Mela olarak anılan kimi dini şahsiyetler şeyh olarak anılmaya başlandı. Maya tutması için de Mirlerde olduğu gibi soyunun bir kutsal kişiliğe dayandırılması gerekiyordu. Bu kişiliklerin Hasan (Şerif) ve Hüseyin (Seyyid) soyundan geldikleri algısı oluşturuldu. Osmanlı devleti Seyyidlere özel imtiyazlar tanıyarak halk nezdinde ayrıcalıklı bir konuma yükseltti. Kürt coğrafyasında tarikatların bu denli yaygınlaşmasının önemli nedenlerinde biri budur.

Nakşibendi tarikatının Halidiyye koluna bağlı olan Menzil Tarikatı, Adıyaman’ın Kahta ilçesine bağlı Menzil köyünde Abdülhakim Erol tarafından kuruldu. “Gavs Bilvanisi” olarak anılan Abdülhakim Erol, “Seyyid” soyundan geldiğini iddia etti ve “Abdülhakim el- Hüseyni” ve “Gavs” mahlaslarını kullandı. 1977 yılına kadar Menzil Köyü’nde Tarikatı yöneten Erol’un ölümünden sonra yerine oğlu Muhammed Raşit Erol geçti.  Raşit Erol “Seyda” olarak anılırdı. Tasavvufi çalışmalara ağırlık vermekteydi. Onun döneminde ağırlıklı olarak kötü alışkanlıkları olan kişiler; içki, kumar, hatta uyuşturucu kullandığı söylenen kişilerin buraya gittiği, tedavi olduğu ve tövbe edip döndükleri yaygın bir söylentiydi. Bunların bazılarının hakikaten tövbekâr bir yaşam sürdürürken, bazılarının bir süre sonra eski yaşamlarına döndükleri görüldü. Nitekim Saygı Öztürk, Radyo Sputnik’te katıldığı bir programda Şeyhe “Uyuşturucu kullananları tedavi edebiliyor musunuz?” diye sorduğunu, “Benim nasıl böyle bir gücüm olabilir? Ben bunları görünce korkuyorum. Üzerlerini jiletle doğramışlar. Onları görünce, ‘Kötü insanlara uymayın, namaz kılın ve kötü düşünmeyin!’ gibi nasihatler ediyoruz. Sözlerimiz bazılarının üzerinde etkili oluyor bazılarında ise tam tersi. Buradan bile çıkmadan alkol ve uyuşturucuya başlıyor.” şeklinde cevap verdiğini açıkladı.

12 Eylül askeri darbesinin ardından 1983 yılında Raşit Erol köyden alınır ve sorgulanmadan Gökçeada’ya sürgüne gönderilir. 18 ay adada bir meyhanenin üst katında bir evde mecburi ikamete tabi tutulur. Anayasa referandumunda evet demesi ve Turgut Sunalp’ın liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisini desteklemesi karşılığında önce Ankara’ya alınır, bilahare Menzil köyüne döner.

Daha sonraki yıllarda devlet tarafından hep himaye gördü. Tarikatın adı hep milliyetçi sağ partilerle birlikte anıldı.

Raşit Erol’un 1993’te vefatını müteakiben yerine kardeşi Abdülbaki Erol posta oturdu. Artık “Seyda”’nın yerini “Gavs” aldı. Abdulbaki Erol tasavvuftan çok dünyevileşmeye ağırlık vererek tarikatı devasa bir yapıya dönüştürdü.

Günümüzde Menzil Tarikatı, tasavvufi bir kuruluştan ziyade siyasi ve iktisadi bir teşekkül görüntüsü veriyor.

Cemaat, Semerkant Şirketler Grubu adı altında ticari hayatta boy gösteriyor. Bu gruba bağlı 17 şirket var. Televizyon yayınından pazarlamaya, gıdadan, özel hastaneye kadar çeşitli alanlarda ticari faaliyetler yürütülüyor.  Hatta cemaatin pırlanta şirketi bile var.

Cemaat, Semerşah Turizm ve Erşah Turizm adlı şirketleriyle hac ve umre organizasyonu da yapıyor. İstanbul’un Pendik ilçesinde bulunan Emsey (Emret Seydam) Hospital ise cemaatin en bilinen sağlık kuruluşu.

Cemaatin propaganda faaliyetleri ise Semerkand Yayın Grubu üzerinden sürdürülüyor. Semerkand TV, Radyo 15, Semerkand Yayınevi, Hacegah Yayınevi ve Semerkand Dergisi cemaate ait yayın organlarından bazılarıdır.

Muhammed Raşit Erol’un oğlu Fevzettin Erol, tarikat içinde şeyh olan amcası Abdülbaki’nin büyük oğlu Saki’nin öne çıkması üzerine 2003 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinde satın aldığı çiftliği bir tarikat merkezine dönüştürdü. Bölgenin adını Buhara köyü olarak değiştirdi.

Fevzettin Erol’un özellikle Ankara, Eskişehir ve Afyon’da etkin olduğu biliniyor. Ankara Pursaklar ilçesinde bir külliyesi de bulunuyor. Amcasının vefatından sonra daha da etkin olması bekleniyor.

Diyanet İşleri Başkanlığının gizli tarikatlar raporunda, Menzil cemaati için şu uyarıda bulunuluyor: “Grubun sıralanan görüşleri, sahih İslam anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Aslında benzer tasavvufi oluşumlarda da görülen bu sakıncalı telakkiler Menzil cemaatinde daha çok vurgulanmakta ve etki sahası daha çok sade halk tabakası olduğu için daha çok yaygınlaşmaktadır. Son zamanlarda Menzil grubunun bürokraside teşkilatlandığı ve kamuda etkinliğini artırdığı yönünde kamuoyunda bir kanaat dillendirmeye başlanmıştır. Doğru olması halinde bu tezahürün orta ve uzun vadede sıkıntılara yol açacağı değerlendirilmektedir.”

Diyanet’in raporundaki “Cemaat bürokraside teşkilatlandı, ileride sıkıntılara yol açabilir” tespiti dikkat çekici.

Türkiye’de pek çok dini yapılanma gibi Nakşibendiliğin bir kolu olan Menzil, klasik cemaatten çok daha fazlası. Devletle iş tutan, kayırılan, kamuda kadrolaşan, toplumsal zeminde dokunulmaz kılınan ve ekonomik imtiyazlarla palazlandırılan bu yapı, bir cemaatin nasıl ayrı bir düzen kurabilecek kadar büyüyebildiğini göstermesi açısından önemli bir örnek.

Gülen cemaati tasfiye edildikten sonra tüm tarikat ve cemaatler oluşan boşluğu doldurma yarışına girdiler. Bu yarışta Menzil cemaatinin bir adım önde olduğu görülüyor.

Cemaatin en güçlü yapılanmasının Sağlık Bakanlığında gerçekleştiği biliniyor.  Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cemaat mensubu olduğu sık sık gündeme gelmekteydi. Hatta Akdağ’ın döneminde bakanlığa ait bir özel jetin adının, Menzil şeyhine atfen “GVS” konulduğu gündem olmuştu.

Menzil cemaatinin son yıllarda TSK, Emniyet, Milli Eğitim gibi kurumlarda “mürit” sayısını artırdığı belirtiliyor.

Yargıda ise şu an Menzil mensuplarının MHP vasıtasıyla etkinlik alanı bulduğu belirtiliyor. Özellikle Yargıtay ve Danıştay üyesi olarak MHP kontenjanından atanan birçok hâkim ve savcının, Menzil cemaatine yakın olduğu yargı kulislerinde konuşulmaktadır.

Geçmişte MHP’yi destekleyen Menzil, bugün AK Parti’yi destekliyor.  AK Parti’ye desteği karşılığında devlet içinde ve sivil alanda kendisine tüm kapılar açılıyor, kadrolaşıyor ve menzile doğru yol alıyor.

Daha önce ikiye bölünen cemaat, Abdülbaki Erol’un ölmesinden sonra da üçe bölündü. Beş oğlu olmasına karşın üçünü “halife” ilan etmiş. Bu isimler Muhammed Saki, Muhammed Fettah ve Muhammed Mübarek.

Gazeteci Alican Uludağ’ın DW Türkçe’deki haberine göre Menzil camiinde açıklama yapan Muhammed Mübarek, vefat eden babasının yerine kendisi dahil üç kardeşine “tövbe” yetkisi verildiğini ve bu üç ismin köydeki üç camide “irşat” faaliyetlerini sürdüreceğini söyledi.

Camideki konuşmada bugüne kadar verilen tövbelerin ve zikirlerin de iptal edildiğini açıkladı.

Tövbe ve zikirlerin iptali konusu benim açımdan bir ilktir. Şimdiye kadar böyle bir hadiseyi ne okudum ne de duydum. Bunun dini yönden değerlendirmesini ilahiyatçılar yapacaktır. Ancak bunun İslam’a aykırı olduğunu düşünüyorum. Zira tövbeleri kabul eden yalnız Allah’tır. Din dışı bir söylemdir. Müritleri müşteri olarak görme anlayışının tezahürüdür.

Menzil’in dışa açılmasında en etkili olan vakıflar ve Semerkand medya grubunun Mübarek Erol’da kaldığı söyleniyor. Büyük oğul Saki Erol’un da “Serhendi” adı altında yeni bir vakıf ve “Dehlevi” ismi altında yeni bir yayınevi kurmaya karar verdiği yayılan bilgiler arasında.

Şu ana kadar tarikat bağlılarının yarıdan fazlasının Saki Erol’a biat ettiği söylenmektedir.

Günümüzde tarikatlar, babadan oğula geçen şirket gibi yönetiliyor. İnsanımızın temiz duygularını, uydurma keramet hikayeleriyle kandırıp istismar ediyorlar.

“Atlas libas senin olsun / Bir dost bir post yeter bana” anlayışı yerine ihtişamla, saraylarla, şatafatla ve kibirle hemhal olmuş bir tabloyla karşı karşıyayız. Bir nevi siyasal iktidarı taklit ediyorlar.

Faysal Mahmutoğlu’nun Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.