Hasan Postacı Yazdı: 12. Yılında Roboski

30.12.2023

21 Aralık tarihi güneşin güney yarım küredeki yolculuğun son bulduğu kuzeye dönüşün başladığı tarihi gösterir. Kuzey yarım küre için güneşin sürgününü tamamlayarak geri dönüşünü, yeni umutların yaşama taşınmasını, yeni başlangıçlara kucak açılmasını işaretler. Belkide miladı yeni yılın ehli kitap dünyasında bu günleri içine alan kendi mezheplerinin içtihatlarına göre birkaç günlük farklı zaman dilimlerinde kutlanması böyle bir yaşam enerjisini yeni bir yıl için kuşanma hazırlıklarını tanımlar.
Tüm yeni başlangıçlar etkili bir iç muhasebeyi de kaçınılmaz kılar. Küresel kapitalizmin ajite ettiği tüketim ve eğlencenin her boyuttaki sarhoşluğunu getirdiği tüm çılgınlıklar ise böyle bir iç hesaplaşmayı bastırmayı, unutturmayı veya yok sayılmasını hedefler. Yılbaşı etkinliklerinin eğlence, alkol ve benzeri ritüeller üzerinden kültürel kodlara dönüştürülmesi temelde insanı özne kılan akletme, hikmet üzere tefekkürden uzaklaştırır.
Bir ömüre kaç 21 Aralık sığar? Bu hikmetli tekkerürlerin kaç tanesinde kendi fıtri ontolojik gerçekliğimizle yüzleşme cesareti göstermeyi başarabiliriz. Genelde ömrün sonbaharlarında kalın, bir hüznün kuşatmasında aklımıza ve gönlümüze dokunur 21 Aralıkların sarsıcı akışları. Soğuk bir kış rüzgarının ne zaman her birimizi ebediyete davet edeceğini ömrün bu son demlerinde hatırlarız.
Hangi olayların, kaçıncı yıl dönümlerini geride bıraktığımızın izlerini 21 Aralıklara not düşeriz. Yeni umutları yeşertmeye dair çoşkunluklarımızın paradokslarında. Yaşam ve ölümün zamanın farklı ritimlerinde kimin için nerede, nasıl kesişeceğinin bilinmezliklerinde tüm yazgılar insana dair şekillenir.
Örneğin hafızamın hala kanyayan yanlarından biridir 12 yıl önce yine bir 21 Aralık sonrası Roboski’de yaşananlar. 17’si çocuk 34 masum sivil insanın devletin silahlı güçlerinin tüm unsurları ile karadan top atışları, havadan F-16 savaş uçaklarının 4 planlı sortisi ile kanları yeryüzüne akıtılan.
Devlet denen örgütlü yapı, eğer bir toplum sözleşmesi ise, eğer yaşama dair beş temel emniyetin (can, mal, akıl, nesil, inanç) yaşatılması işlevi üzerine varlığını meşru ve anlamlı kılıyorsa, en azından sorumluların bir yargı süreci olmalıydı.
12 yıl sonra hala görevsizlik, takipsizlik kararları verilen, hazırlanan yüzlerce sayfalık raporlara kasıt ve ihmal yoktur yanıtları devlet gücü üzerinden yansıyorsa yaşamın tüm hücreleride, Roboski hafızamız kanamaya devam edecek.
Devlet konuştukça Roboski sustu, anneler ağıtlarını bağırlarına gömdü. Üç kuruşluk tazminatlarla yetinin denildi. Devlet özür dilemez denildi. Birileri devlet adına konuştukça Roboski daha da kanadı. Oysa beklenen onurluca bir sahiplenmeydi. Bağımsız yargının adaleti tecelli ettiren duruşuydu. Devletin şefkat ve merhamet elinin Roboski’yi kucaklamasıydı.
28 Aralık Roboski’nin kara günü olarak tarihe geçti. Ülkenin hiç bir yerinde Roboski’nin çığlıkları duyulmadı. Bu çığlıklar yılbaşının çılgın eğlencelerinde atılan kahkahalara, hedonistik çığlıklara kurban edildi. Sanki bu coğrafyada Roboski diye bir yer yok, böyle bir olay başka bir kıtada, adı sanı bilinmeyen başka bir diyarda bir alt satır haberi olarak akıp geçmişti ekranlardan.
Empati ruhunun kaybolduğu, anneliklerin, çocuk olmanın hiçbir uyarıcı etki yapmadığı bir katılık çöküvermişti tüm yüreklere. Oysa kara kuru yüzleri, ilkokul, ortaokul fotoğrafları ile yansımıştı azda olsa sağa sola Robaski’li 17 masumu çocuğun. Hayalleri birkaç cümle dökülüvermişti annelerinin gözyaşları eşliğinde, bozuk türkçelerinin elverdiği ölçüde. Kiminin acıyı anlatan türkçe kelimeleri de yoktu, bilinmeyen bir dilin (!) çaresizliğine dökülmüştü kelimeler.
12 koca yıl geçti Roboski’nin üzerinden. Roboski hala adalet için çırpınmakta. Mahkemelerin soğuk kooridorlarında onurlu bir var oluşun çabalarını devam ettirmekte.
Bir 21 Aralık daha geride kaldı. Bireysel ve toplumsal muhasebemiz, geleceğe dair umut dolu yarınların muştusunu, güneş kuzey yarım küreye dönüş sürgününde getirmesi duaları ile başlamalı. Zamanın güçlü akışı, dünya yaşamını ukbaya taşırken, geride adalet ve özgürlük ikliminde bir hoş seda bırakmak tutkusudur yaşamı anlamlı kılan.

  Hasan Postacı’nın Tüm Yazıları 

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.