Hasan Postacı Yazdı: 31 Mart Seçimleri ve Geleceğe Dair

14.04.2024

31 Mart yerel seçimlerin yapılması ile bir seçim döneminin sonuna gelindi. Başkanlık ve milletvekilliklerinin seçildiği genel seçimlere oranla son yerel seçimlerde partiler açısından önemli sarsıcı sonuçlar oluşturduğu görülür.

Genel Olarak üç ayrı durumdan bahsedilebilir. Ak parti oylarında genel seçimlere göre düşme, CHP oylarında artma ve seçime katılma oranlarında gözle görülür oranda azlama. Yani seçimlerin kayda değer bir yüzdelikte protesto eden yeni bir seçmen kitlesini varlığı. Bu orana ayrıca sandığa gidip de bilinçli bir şekilde geçersiz oy kullananları da eklemek gerekir. Bu durumda protest seçmen sayısının daha fazla bir oranda olduğu görülür.

İttifaklar açısından bakıldığında merkez sağa hitap eden DEVA, GP ve SP beklenenin aksine sandığın altında kaldı dense yeridir. Ak partiden umudunu kesmiş muhafazakar kesimlerin verdiği iki güçlü mesaj var. Birincisi yerel seçimler üzerinden kendine çeki düzen ver. Yani toplumcu siyasetin beklentilerini özellikle ekonomi ve dış politika başta olmak üzere karşıla. İkincisi Fatih Erbakan’lı YRP üzerinden de yeni bir alternatifin oluşumuna sinyal verilmesi olarak okunabilir.

CHP Özgür Özel’in yeni liderliği üzerinden uzun zamandır ilk kez bir seçimde iktidar partisinden daha fazla oy alarak seçimin açık kaznanı oldu. İstanbul ve Ankara büyükşehirlerini tekrar kazanmasının yanısıra beklenmeyen Manisa, Bursa, Balıkkesir gibi büyükşehir belediyelerini de elde etti.Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş başta olmalk üzere bir çok genç siyasetçi ile CHP bu fırsatı bir iktidar yüryüşüne dönüştürbilmesi için önemli bir performans ortaya koyması gerekir.

Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP’de başlayan statöko merkezli siyasetten toplumcu siyasete doğru değişimin Özgür Özel tarafından da devam ettirileceği görülüyor. Seçimlerde Afyon CHP adayının DEM partisini ötekileştiren söylemine Ekrem İmamoğlu ve parti yönetiminin sahip çıkmayarak dışlaması, Uğur Dündarın ajitatif söylemlerine Kılıçdaroğlunun verdiği derinlikli yanıtlar CHP’de elitist, jakoben siyaset anlayışının terkedilerek toplumun tüm kesimleri ile buluşmaya çalışan, siyasi polarizasyon üreten söylemleri dışlayan, kuşatıcı, toplumcu siyaset arayışlarına yöneldiğini gösteriyor. Türkiye siyasetinin geleceği açısından önemli ve umut verici bir değişimin çıkışları olarak değerlendirmek gerekir.

CHP’deki değişimin özellikle Kürt meselesi merkezli açılımlara odaklanması siyasal değişimin geleceğe dönük yapısal, niteleiksel döüşüm imkanlarını beraberinde getirecektir.

YSK’nın seçim itirazları ile ilgili çelişkili kararları Van büyükşehir seçimleri ile ilgili krizde olduğu gibi bir çok yerde gereksiz gerilimlerin oluşumunu ve daha da önemlisi bağımsız yargının güveni ile ilgili var olan eleştirilerin bu alanda da gittikçe derinleşmesine katkı sağladı.

MHP ve İyi Parti milliyetçi seçmen tabanın yerel seçimlerle önemli oranda erimesi bir başka önemli sonuç olarak değerlendirilmelidir. Bu durum yerlilik ve millilik, beka sorunu gibi güvenlikçi, politize edici, içe kapanmacı ve devlet üzerinden statöko kutsayıcı anlayışın toplumsalda karşılık bulmadığını gösteriyor.

İyi Parti lideri Meral Akşener yenilginin sorumluluğunu üstlenerek genel kurula gidileceğini ve aday olmayacağını açıkladı. İyi parti için Akşener’siz yeni bir dönem başlayacak gibi görünüyor. Mecliste bulunan İyi parti milletvekillerinin bu yeni dönem değerlendirmeleri ve özeleştrileri sonrası yeni siyasal söylemlerinin ortaya koyacağı preformans İyi partinin geleceğini şekillendirecektir.

15 Temmuz sonrası iktidar müttefikliği üzerinden ülkenin ana siyasal rotasında etkili olan Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP için yerel seçim hezimeti Türkiye açısından yeni bir siyasal iklimin ilk işaretleri olarak görülebilir. Bahçeli bu ülke sandıkta kurlmadı üzerinden yaptığı anti demokratik açıklamalar ve millet iradesinin yok sayıldığı söylemler MHP’deki tepkiselliğin tüm toplumsal kesimleri artık bıktıran ve yorgun düşüren kutuplaşma söyleminin bir devamı ve daha militarist düzeyde bir tepkiselliği beraberinde getirdiği düşünüldüğünde gelecek Türkiye’sinde bir karşılık oluşturamyacağının altını çizmek gerekir.

Türkiye siyasal ikliminin fay hatlarından birinin öznesi olan ve Kürtlerin hala siyasi adresi olmayı sürdüren DEM partisi açısından önemli bir değişimin olmadığı söylenebilir. Kürdistan coğrafyasında uzun süredir oyların kahir ekseriyetini aldığı yerleri yeniden kazandı. Van Büyükşehir krizinde olduğu gibi kimi yerlerde YSK üzerinden yapılan müdahaleler örgütlü toplumsal kesimlerin sivil tepkileri üzerinden sonuç alınamyan bir girişim olarak kaldı.

Van seçimleri üzerinden yaşanan toplumsal sivil sahiplenmenin bir sosyopolitik dinamik olarak Türkiye siyasal mücadele geleceğine umut taşyıan önemli bir değişimin habercisi olarak görmek mümkün.

31 Mart yerel seçimlerinin, yerel yönetimleri aşan gündemlerin tartışıldığı bir süreci berberinde getirdiği görüldü. İktidar politiklarının Cumhur İttifakından öte Ak parti üzerinden eleştirildiği iki ana konu öne çıktı. Bunlardan ilki emeklilerin beklentilerinin karşılanmaması üzerinden tartışılan ekonomik politikaların eleştirisi. Ekonomik alanda toplumun yoksul kesimlerine yönelik iyileştirmeler yapılmaz ise iktidar açısından bu siyasal tabanın hızla erimesini kaçınlımaz kılar.

Özellikle pandemi sonrası dönemden başlayan yoksullaşmanın etkili yönetilemediği ve her geçen gün yoksullaşmanın kitleselleşmeye evirildiğinin altı çizilmelidir. İlk dönem faiz karşıtlığı üzerinden ısrarla devam ettirilen ekonomik politikalar gittikçe daha derin sorunlar üretmeye başlayınca küresel neoliberal ekonominin ezberlerine dönüş yapıldı. Mehmet Şimşek ve batı referanslı transfer isimler üzerinden acımasız kapitalizmin kutsadığı politikalara sarılmaktan öte bir çıkış bulunamadı. Özellikle krizden çıkışın yükü KDV’yi arttırma, ek MTV vb. vergiler gibi dar gelirli kitlelerin sırtına ek yüklerin getrilmesi kitlesel yoksulluğun derinleşmesine neden oldu. Seçim öncesi emeklilerin durumu üzerinden sıcak gündem konusu haline gelen hayat pahlılığı ve açlık sınırının altında yaşayan kitlelere hergün yeni kesimlerin katılması seçimlerin sonucunu iktidar aleyhine etkileyen en önemli faktötlerden biri haline geldi.

İkinci önemli kırılma noktası Filistin meselesi üzerinden izlenen çelişkili politikaların özellikle bir çok farklı ideolojik kesimin gençlik örgütlenmeleri tarafından oluşturulan ortak platforumlarla sokaklara gösteriler olarak taşınması oldu. Özellikle 31 Mart seçim mitinglerinde islami kesimden gençlerin gerçekleştirdiği korsan çıkışlara polisin sert tepkiler göstermesi, çok sayıda eylemcinin göz altına alınması toplumsal tepkinin artmasını beraberinde getirdi.

İktidarın İsrail ile ticarete yönelik sürdürdüğü çelişkili tutum bu eylemler sonrası hükümetin bu alanna yönelik kısıtlamalara gitmesini beraberinde getirdi. İsraile ile ticarete getirilen bu kısıtlamanın yeterli olmadığı daha üst düzey yaptırımlara dönük talep ve beklentilerin toplumsal kesimler tarafından sürdürüleceğine dair tepkiler devam edecek gibi görünüyor.

Ak parti tabanının islami mücadeleden gelen kesimleri açısından Gazze direnişi tam bir kırılma noktası oluşturduğunun altını çizmek gerekir. Seçimlerin protesto edilmesinin ve sandığa gitmemesinin önemli bir kesiminde 90 yıllarda var olan oy vermeme duruşunun yeniden siyasi mücadelede bir temel itiraz alanı ve tutumu olarak ortaya çıkmasını beraberinde getirdiği söylenebilir.

Bu arada aletrnatif mücadele şekillerinin her geçen gün artarak yeni bir toplumsal itiraz zemini ürettiğini gelecek açısından not düşmek gerekir. Her kesimden bir grup aydının öncülük ettiği vicdan mahkemesi bu sivil itiraz şekillerinden biri olarak tarihe geçti.

Yine İsraili açıktan destekleyen firma ve ürünlerin sistematik bir şekilde deşifre edilerek toplumsal kesimlerde yaygınlaşması daha kalıcı bir tüketici tepkisi olarak toplumsal bir davranışa dönüşme kıvamı kazandığını söylemek mümkün.

31 Mart seçimleri 20 yılı aşan Ak Parti iktidarı ve bileşenleri için geleceğin Türkiye’sinde artık yeni arayışların, siyasal söylem ve duruşların her geçen gün daha etkil bir şekilde kendini hissettirmeye başladığını gösteriyor.
Ak parti sürecinin kendi iç dinamikleri bağlamında etkili bir özeleştiri ve derinlikli okumalar yapmasının kaçınılmazlığı başta R. Tayyip Erdoğanın seçim sonuçları ile ilgili değerlendirmesinde öne çıkan bir söylem olduğunu belirtmek gerkir. Bu özeleştri mesajının Ak Partinin bundan sonraki siyasal sürecine nasıl yansıyacağını zaman gösterecek.

Değişimi önceleyen toplumcu siyaseti merkeze alan, kendi medeniyet ikliminde değer ve ilke merkezli siyaset arayışlarına odaklanmanın kaçınılmazlı Ak Parti dahil diğer tüm siyasi aktörlerin ana ekseni olması gelecek açısından umut verecektir.

 

Hasan Postacı’nın Tüm Yazıları 

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.