Hasan Postacı Yazdı: Haniye’nin Ardından

02.08.2024

Zaman ve coğrafya üstü yaşamların izzetli duruşlarıdır yaşamın hakikate dair anlamını kendi kanlarıyla kalanlara mesajlarını bırakıp şeb-i aruzlarına kavuşan. Özgürlük ve tevhid mücadelesine adanmış bir ömrün en direngen yüzüydü İsmail Haniye.

Gazze’nin beyaz güvercinlerine bir yenisi daha eklendi. Tutsaklığa, sürgünlere, katliam ve ölümlere terk edilmiş bir halkın semaların terk etmeyen beyaz güvercinlere bir yenisi daha eklendi. Aydınlık yüzünde mütevekkil tebessümü ile meydan okuyordu Siyonist zulmün tanklarına, uçaklarına, ölüm kusan tüm silahlarına.

Babamızı kaybettik diyordu yaşlı gözlerle Filistinli bir kadın. Bir halka “Baba” olmak! Tüm çaresizliklere, terk edilmişliklere, vurdumduymazlıklara, modern dünyanın hiçbir değer, erdem tanımayan, zulümleri alçakça alkışlayan yüzüne karşı dimdik, bir izzet abidesi gibi duran bir “Baba”.

Her yalana, her riyakârlığa, her sessizliğe karşı kaybeden sizlersiniz tüm bu kirli hesaplarınızla dercesine tüm İslam coğrafyalarına, ülke ve iktidarlarına kim bu sınırları çizdi hatırlamıyor musunuz? Diyerek inatçı takvasıyla dokunan bir “Baba”.  

Siyonist zulüm artık sadece İsrail devletinin şımarıklıkları üzerinden tanımlanamaz. Küresel istikbarın tüm dünyayı bir sömürge coğrafyasına dönüştürme, köleleştirme paradigmasının ürettiği bir sonuçtur Gazze ve Filistin’de yaşananlar. İsmail Haniye’ye yönelik düzenlenen kalleşçe saldırının İran’da yapılması küresel zulüm paradigmasının bir sonucu olduğunu gösterir. Bu saldırı aynı zamanda küresel zulüm baronlarının, yeryüzünün herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanda, hiçbir hukuk ve sınır tanımadan dilediğimi yapabilirim mesajını tüm dünyaya pervasızca iletiyor.

Bu paradigmanın ürünü olan ulus devletler çizilen sınırlar üzerinden esir alınmış durumda. Ulus devletlerin yöneticileri, halkların iradesini yansıtmaktan uzak bir aymazlık, körlük ve sağırlıkla küresel zulüm sisteminin korku iklimine teslim olmuş durumda. Ancak Siyonist İsrail hiçbir ölçü tanımadan dilediği ülkeye, dilediği müdahale ve saldırıyı yapabiliyor. Tüm bunlar yapılırken uluslararası hukuk, BM kararları vb. dikkate bile alınmıyor. Hiç sayılıyor. Siyonist İsrail, İran, Suriye, Filistin ve Lübnan’da hiçbir sınır tanımadan askeri operasyonlar, suikast vb. her türlü saldırıları düzenleyebiliyor. Gerçek olan ise bu saldırıların, ABD ve Avrupa merkezli küresel İstikbar düzeninin tüm yeryüzünü sömürmek ve köleleştirmek amacıyla takip ettiği stratejinin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Özelde Türkiye genel olarak İslam ülkeleri ve tüm mazlum coğrafyaların bu sisteme ortak, güçlü ve tavizsiz bir itiraz yükseltmeleri hak ve özgürlüklerin korunması bağlamında bir değişim üretebilir. BM, NATO vb. küresel kuruluşları bu düzenin egemenlerden yana birer ideolojik araçlarına dönüştüğünün altı çizilerek belirtmek gerekir.

Küresel İstikbara karşı duracak küresel itirazın kendi prangalarından kurtulması gerekiyor. Küresel sömürü düzeninin bekasını sağlamak için tüm yeryüzüne yaydığı ifsat ve parçalanmışlıklarla yüzleşmek şarttır. Etnik, milliyetçi çatışmalardan, mezhebi asabiyetlerden sömürü düzenin kan emici tüm prangalarından sosyal, siyasal, kültürel ekonomik tüm sistemsel kodlarından kurtulmanın dirençli, cesaretli bilgeliği bu küresel itiraza rehberlik etmelidir.

Yeryüzü musatzaflarının, yeryüzü müstekbirlerine ve onların kurduğu taguti düzene kitleler düzeyinde tüm yeryüzü coğrafyasına dağılmış protestoları değişim için yeterli olmadığı görülmelidir. Mustazaf coğrafyaların iktidar temsilcileri bu protestoların taleplerine daha fazla kör ve sağır kalmazlar. Tüm siyasal taktik ve stratejiler küresel zulüm düzeninin değişimi merkezli talep, duruş, söylem ve yaptırımlar üretmelidir.

Haniye’nin şahadeti bir devlet başkanın küresel zulüm düzenine karşı duruşun şehitlikle taçlandırılmış kutlu örnekliği, öncelikle tüm İslam ülkelerinin ve diğer tüm mazlum coğrafyaların yöneticilerine yol gösteren bir rehberlik olduğunun altı çizilmelidir.

Kutlu şahadetin kanı bile daha kurumadan TBMM kürsülerinde Türkiye İsrail’e kurşungeçirmez cam satıyor iddiasını belgeleriyle sunan muhalefet vekilinin sözleri eğer iddia doğruysa yaşanan ihanet ve riyakârlığı, içine düştüğümüz zillet halini tüm çıplaklığı ile ortaya koyduğunu görmek gerekiyor. Aynı iğrenç ilişki ağının enerji, gıda, petrol vb. alanlarda sürdürülmesinin protestoları dikkatte alınmadığı gibi güvenlik güçlerinin müdahaleleri ile karşılaşıyor, tutuklanıyor ve davalar açılıyor. Hükümetin İsrail terörüne yönelik söylemleri bu bağlamda gerçekçi değil mi? Toplumsal vicdanı tatminden öte bir anlam ifade etmeyen anlamsız, gerçekçi olmayan beyanat ve çıkışlar olarak mı görülmeli? Ne zamana kadar bu ikircikli tavır devam ettirilebilir? Meclise getirilen ve İsrail soykırım zulmüne karşı yaptırım ve düzenlemeler içeren teklif ve çağrıları iktidar unsurları neden dikkate almıyor?

Tüm bu ve benzeri sorular küresel istikbarın sömürü düzeni karşısında, İsrail’in soykırımı ve her tarafa dilediği gibi saldırganlığı karşında içine düşülen içine düşülen çaresizliği ve zillet halini gösteriyor.

Haniye’nin şahadeti diğer tüm şahadetlerin dokunamadığı başka bir şeye şahitlik ediyor. Tıpkı Mursi’nin şahadeti gibi toplumuna devlet başkanlığı düzeyinde yönetici olmuş ve o toplumun izzetini kanları pahasına temsil etmenin aziz temsilcileri olarak tarihe not düşmüşlerdir. Bu aynı zamanda tüm bu konumdaki temsilcilere evrensel bir çağrıdır.

Yaşamı anlamlı kılan varoluşun fıtri duruşlarını her alanda güçlü örnekliklerini her ne pahasına olursa olsun vahiy ikliminde bir bilgelik ve hikmetle ortaya koymaktır. Bunun için zaman ve coğrafya üstü evrensel bir “Ben” olmaya ihtiyaç var. Haniye gibi evrensel “Ben” ancak özgürlük ve adalet mücadelesinin azizi temsilcileri olarak şahadeti bir ikram, Hüseyni mektebe bir kabul olarak hak ederler. Şairin dediği gibi; onlar gitti bir yemin kaldı aramızda, ben şimdi kasılmış bir mermi gibiyim namluda. İsmail Haniye, şahadetin mübarek olsun, aziz şehitliğin tüm zamanların en kutlu örnekliği olarak tüm adalet ve özgürlük sevdalılarının yollarına ışık tutan bir rehber ve öğretmen olacaktır.  

Hasan Postacı’nın Tüm Yazıları 

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir