01.02.2022
İnsanlık tarihinin kadim mesleklerinden biri terziliktir. Felsefe tarihinde Hermes olarak bilinen kişinin İdris (as) peygamber olduğu ve terzilik mesleğinin de ilk temsilcisi olarak kabul edildiği yaygın bir rivayettir.
Terziliğin kuşkusuz en önemli aracı makastır. Makas olmadan terzilik mesleğini icra etmek nerdeyse mümkün değildir. Makas din/felsefe düşünce ve siyaset tarihinin etkileşimlerinin incelenmesinde, anlaşılmasında da bir sembol olarak kullanıldığı görülür. Özellikle değişkenler arası ilişkilerin korelasyonunda. Örneğin deneysel bir olayla ilgili ölçülen değerlerle hesaplanan değerler arasında önemli bir makas var denilir. Sosyal olguların istatistikler karşılaştırılma yöntemlerinde benzer tanımlamalardan yararlanılır.
Terziler toplumun politik nabzının attığı önemli mekânlar olagelmiştir hep. Şehrin en seçkin, en mahir terzileri eşrafın elbise ihtiyaçları için tercih ettiği yerler olarak öne çıktığı görülür. Yaşamın değişen koşulları ile beraber giyim-kuşam kültüründe hazır giyime yoğun bir geçiş yaşanması terzilik mesleğinin kaybolmaya yüz tutmasını beraberinde getirmesine rağmen çok fazla değil 2000’li yıllara kadar bu mesleğin kasabalarda, kentlerde önemli bir yeri olduğu gerçekliğini görmek gerekir. Hala bu hassasiyetle yaşayan sayılı insanlar var sanırım.
Tabi hazır giyim kültüründen farklı olarak terzilerde sipariş edilen bir elbise için ölçülerin alınması, onlarca kez provaların yapılması gibi zorunlu durumlar terzi dükkânlarını eşrafın uğrak yeri kılarak önemli bir sosyalleşme mekân işlevi görmesini de beraberinde getirmiştir. Terziler toplumun elit kesimleri, zenginler, bakan, milletvekili, belediye başkamı, bürokrasideki yöneticiler gibi seçkin kişilerin tercih edildikleri oranda ünleri ve dolayısıyla politik etkileri de artıyordu. Yaşanılan çeşitli sorunlar veya talepler bu tür terzilerin referansları ile ilgili yetkin ve seçkin kişilere ulaştırılıyordu. Ayrıca siyaset dünyasında yerelde ve merkezde olup bitenler ile ilgili haberlerin gündeme geldiği, konuşulduğu ve hatta servis edildiği önemli kulisler olarak terziler kilit roller üstlenmişlerdi.
Terzi dükkânları da bu misyonuna uygun tasarlanır. Vitrinlerinde kumaşların özenle dizildiği, gelen müşterilerin iyi ağırlanmasına ve rahat ettirilmesine özen gösterildiği, karşılaşması sorun olabilecek kişilerin randevuların dakikalık hassasiyetlerle belirlendiği, geniş bir galeri alanının bulunduğu, provalar için çırak ve kalfaların söz dinlemesinin önlendiği ayrı bir soyunma odası üzerinden dizayn edildiği, ikramların kolonyadan başlayarak çay, kahve ve yemek-tatlı ikramlarına kadar özenle belirlendiği seçkin mekânlardı elit kesime hitap eden üne kavuşmuş terzi dükkânları.
Ülkenin yakın tarihinde terzilerin birikmiş öyküleri bu dönemlerde yaşamış kişilerde oldukça büyük bir müktesebat oluşturur sanırım. Bununla ilgili akademik düzeyde araştırmalar yapılsa yeridir. Bu bağlamda birikmiş anılarımızın öykülerini başka bir çalışmaya bırakalım.
Dinlerin, ideolojilerin ve genel olarak felsefi ekollerin odaklandığı erdemli insan, erdemli toplum ve erdemli yaşam arayışlarının temel problemi sanırım teori le pratik arasındaki açıklıktır. Vahiy iklimindeki insan tanımının, acelecilik, nankörlük, aldanabilirlik, çoğunlukla zan üzere karar verme ve davranış geliştirme, yalana yatkınlık, korku, kurulu düzene teslimiyet gibi zaafları erdemli yaşamın inşasında teori ile pratik arasında bir makasın var oluşunu kaçınılmaz kılıyor.
Özellikle toplumsal değişimin sosyopolitik iklimde kırılmaya yüz tuttuğu, kaçınılmaz olduğu dönemlerde teori ile pratik arasında oluşan bu kaçınılmaz makasın nasıl kapanacağına veya minimize edileceğine dair arayışlar bu alandaki yazın müktesebatına yansımıştır. Fransız devrim sürecinde, Kant’ın, ‘Aydınlanma aklını kullanma cesareti göster-mektir.’ İle toplumsal değişime yönelik kaçınılmaz hesaplaşmanın pratiğe yönelik kodlarına vurgusu, Rousseau’nun Nutku ve Toplum sözleşmesi manifestosu, Bolşevik devrim sürecinde V.İ Lenin’in ‘İki İleri Bir Geri’ ile pratiğin gerçekliği ile yüzleşmesi, İran İslam Devriminin öğretmeni olarak tanımlanan Ali Şeriati’in ‘Dine Karşı Din’, devrimci islam kadına vurgusunu ifade ettiği ‘Fatıma Fatımadır’ı ile ‘Ne Yapmalı’ gibi manifesto niteliğindeki eserler hep teori ile pratik arasındaki makasın minimize edilmesi çabaları olarak tarihe not düşülmüştür.
Kitabı Kerim’de bireysel boyuttta saf suresi 2. ayette, ‘niçin yapamacağınız şeyleri söylüyorsunuz’ şeklinde kınanırken toplumsal boyutta rad suresi 11. ayette,’Bir toplum kendinde olanı değiştirme iradesi/kararlılığı ortaya koymadıkça Allah onların durumunu değiştirmez2 şeklinde sosyopolitik bir yasa olarak karşımıza çıkar. Ayrıca bahçe sahipleri kıssası, cumartesi yasağını çiğneyenler gibi kıssalar üzerinden de bu değişimin dinamiklerini teori ile pratik arasındaki minimizsayon bağlamında okunabilir.
İçinden geçtiğimiz süreç toplumsal değişim ihtiyacını her alanda kendini kaçınılmaz kıldığı bir vasata seyrini sürdürüyor. Erdemli yaşam inşasının ancak bireysel ve toplumsal boyutta vahiy ikliminde hatırlatılan dinamikler üzerinden yürütülmesi ile ancak mümkünlük katsayısını arttırır. Değişim yönünü belirleyen makasın hak ve özgürlükler odaklı erdemler, talepler ve bunlara yön verecek güçlü bireysel ve toplumsal iradenin arayışları ile gerçekleşebileceğinin altını çizmek gerekir.