15.03.2024
Doğanın değişim sancılarının ürettiği frekanslar insana yansır. İnsanın anlam arayışının şekillenişinde doğa ile yaşanan senkronizasyonun kuşkusuz sarsıcı etkileri vardır. Eskiler buna tabiat kitabının okunması veya kevni olanın ürettiği titreşimlerin bevni oluşa derinlik katması olarak tanımlar. Yani insan varoluşunun yatay düzlemde anlamlandırmada kendi dışındaki maddi alem ile olan buluşma ve ilişilenimin doğru koordinatlarına ulaşma menzilini yakalayabilmesi çabasının sancıları olarak görülür.
Mart ayları mevsimsel devinimlerin zamanın akış periyotlarındaki kritik duraklara ev sahipliği yapar. Bu nedenle Mart sancıları tüm çığlıkları ile yaşamın seslerine ve nefeslerine alışılmadık bir seremoni katar. Güneşin ayın, yıldızların, toprak, suyun canlı ekosistemi ile vecd halinin zikirleri sarar tüm evreni.
Ölüm Mart ayına yakışmaz adeta. Ancak ölümün varoluşa dayattığı aşkın boyutlar ile yüzleşmelere en çok Mart ayları karşılık veriri insan olmanın anlam arayışlarına. Bu nedenle hafızalarımızın en kanayan yanlarına Mart ayaları şahitlik eder inadına.
Elma kokulu ölümlerin hafızamıza kazındığı izler yine bir Mart ayında geçmişten geleceğe taşır benliğimizi. Son nefesini elma tadında solumanın tebessümleri kalmıştır Mart sabahı Halepçe’nin yoksul sokaklarında öylece bedenlerini düşürmüş masum çocukların dudaklarında.
Halepçe jenosidi tüm dünyanın suç ortaklığını tescil etmek için, hiç kapanmayacak bir dosya olarak duruşmalarına her Mart ayında aksatmadan gelir. Tüm yerküreyi ifsat eden istikbarın batılı kibir dolu yüzüne ölümün kansız soğuk yüzlerini çarparcasına tanıklığını yapar.
2024 Martı bir başka jenoside ev sahipliği yapamaya devam ediyor. Yine tüm dünyanın suç ortaklığında. Filistin’de, Gazze’nin taş taş üstünde kalmamış sokaklarında ağır çekimli ölümlere şahitliklerini tarihe not düşerken Mart sancılarının çığlıklarını duymaya davet eder adeta yeryüzünün varoluşsal gerçekliğinde kendi fıtratını karartmamış vicdanlı yüreklere.
Ölümlerin niceliksel göstergelerinin bile karartıldığı bir sanal gerçeklikte matematik alçakça zulümlere hiç bu kadar aracı kılınmamıştır zamanın hiçbir kesitinde. Hiçbir kutsalı tanımayan, merhameti şehvetin ve acımasızlıkların kazanlarında eriten bir çağın şeytani zafer çığlıkları gibi düşer evrenin Mart sancısı ile gürleşmeye çalışan adalet, özgürlük ve rahmetle yoğrulmuş kalbine.
Gazze’de ölümler artık açlıklarla geliyor bir Ramazan ayının mazlumluğunda. Tüm yeryüzü sakinlerinin tüm inançlar ve tarihler boyunca içsel yolculuk azıklarını gürleştiren oruçlu zamanların bir Mart ayı ile kucaklaşmasının hıncını alır küresel zülüm masum ölümlerini takdis edilmiş toprakların Kudüs’ün eteklerine tutunmaya çalışan Gazze’de.
Silaha bile gerek duymuyor yeryüzünün zalimleri. Sözün bittiği yerde görkemli riyakârlıkların küresel palavralarına dönüşüyor İsrail soykırımına karşı söylenenler. En çokta İslam kardeşliği üzerinden halkı Müslüman olan ülke muktedirlerinin sığ, anlamsız, göstermelik tepkisellikleri acıtıyor yüreklerimizi.
İktidar belamlarının ayet ve hadisler üzerinden, maslahat ve dünya düzeni gerçeklilikleri üzerinden bu söylemleri meşrulaştırma çabaları ise bir kez daha kendi sosyopolitik çürümüşlüğü, izzetsizliği, mustazaaf korkaklığını ve alçaklığını tescil ediyor tüm zaman ve coğrafyalara.
Artık Halepçe ve Gazze kardeştir. Mazlumiyetlerinin şahidi Kudüs, Mekke, Kahire, İstanbul ve Tahrandır. Şahitliklerinin çaresi yeter mi Halepçe ve Gazze’ye yeni kardeşler eklenmemesine? Bu soruyu Mart sancısı yaşayan her yürek kendine sormalıdır.
Mart Newroz’un müjdecisidir aynı zamanda. Demirci Kawa’nın zalim Zahhak’a başkaldırdığı ve devirdiği bir özgürlük destanının yazıldığı gün 21 Mart Newroz günü olarak Mart sancısının özgürlük çığlığını taşır çağlar ötesine. Dağlarda yakılan ateşler, fıtratın evrensel mesajlarını tarih boyunca vahyin adalet ve özgürlük mesajının mücadelesini, ahitlerine sadık erlerinin yolunu aydınlatmaya devam edecektir. Evrensel Mart sancısı ile havaya, suya ve toprağa düşen cemre erdemli yüreklere düşürecektir çağrısını bir özgürlük manifestosu olarak.