Hasan Postacı Yazdı: Savaş Yükü

18.03.2022

Rusya’nın Ukrayna işgali ile başlayan savaşın 3. Dünya savaşına dönüşme riski bu günlerde yürütülen diplomatik çalışmalarla kısmen azalmaya yüz tuttu. Savaş sürecindeki iki önemli açıklama tüm yeryüzü için nasıl bir tehdit potansiyeli taşıdığını yeniden tüm dünya toplumlarına kendini hatırlattı.

Putin’in nükleer silahları kullanma sürecinin ilk etabına dönük talimatları, Rusya’nın sıkışınca veya savaşın ağır yenilgi ihtimallerine karşı nükleer silah kullanımına başvuracağının çıplak gerçekliği, başta ABD ve İsrail olmak üzere tüm dünyayı birkaç defa yok edebilecek bir nükleer silah deposuna dönüştürmenin her an tüm yeryüzü için hala en büyük risklerin başında geldiğini bir kez daha gündeme taşıdı.

Güncellenmiş verilere göre dünyada en fazla nükleer silaha sahip ülke 6 bin 850 adet nükleer başlığa sahip Rusya var. İkinci sırada 6 bin 450 adet ile ABD yer alıyor. Ardından sırası ile 300 başlıkla Fransa, 280 başlıkla Çin, 225 adet başlıkla İngiltere ve İsrail, Hindistan, Kuzey Kore ve Pakistan bu tür silahlara sahip diğer ülkeler. Toplamda 20 bini yakın nükleer başlıkla tüm yeryüzü için korkunç bir risk oluşturduğunun altını çizmek gerekir.     

Bu ülkelerin birçoğu hala bu silahlarla özellikle okyanus sularında periyodik denemler yaparak ekolojik imhalarına devam ediyor.

 Nükleer silahların üretimi, teknoloji ihracı vb. huşuları yasaklayan uluslararası anlaşma 2021 yılında ancak yürürlüğe girebildi. 122 ülkenin onayladığı nükleer silahların yasaklanmasını öngören uluslararası anlaşmayı nükleer silah sahibi ülkeler ile beraber nükleer başlık bulundurmayan Almanya imzalamadı. Dolayısıyla anlaşma imza atmayan ülkeler için bir bağlayıcılığı bulunmuyor. 

Benzer bir durum üretilmesi çok daha kolay olan kimyasal ve biyolojik silahlar için de geçerli. İkinci önemli açıklama da bu konuyla ilgili geldi. Rusya ve Çin ABD’nin Ukrayna’da kimyasal ve biyolojik silah laboratuvarlarının bulunduğunu ve bunu finanse ettikleri iddiasında bulundu. ABD kısmen bunu kabul etti. Ukrayna’da bulunan kimyasal ve biyolojik silah depolarının hedef alınması durumunda sivil kayıplarının kitlesel boyutlara ulaşma tehlikesine dikkat çekildi.

Kimyasal ve biyolojik silah kullanımı Suriye iç savaşında da gündem gelmişti. Daha önce hafızalarımızda hala kanayan bir yara olarak duran İran-Irak savaşında Saddam Hüseyin’in sözüm ona muhalif Kürtleri cezalandırmak ve İran’a gözdağı vermek üzere Halepçe’de katliama, kitlesel ölümlere yol açan kimyasal silah saldırıları oldu. Enfal(!) Operasyonları olarak bilinen ve bağımsız kaynakların verilerine göre 150 binin üzerinde sivil ölümlerin gerçekleştiği saldırılarda kimyasal silahlar kullanılmıştı.

Bu operasyonların sekizincisi ve en acımasızı olan kimyasal hava saldırılarında Kürtlerin yaşadığı yaklaşık 30 bin nüfuslu Halepçe şehri hedef alınmıştı. Resmi kayıtlara göre 7 binin üzerinde sivil bu saldırılarda hayatını kaybetmişti. Tarihin adil şahitliği bu saldırılarda kullanılan kimyasal silahlar ABD, Fransa, İngiltere gibi ülkeler tarafında verilen destekle üretilmiş ve saldırılarda MİG-23 rus yapımı savaş uçakları kullanılmıştı. Yani Küresel istikbarın savaş suçu işlediği, suç ortağı olduğu bir jenosit olarak tarihe geçti.

Üretilmesi kolay olduğu için her an her ülke için potansiyel risk oluşturan silahların üretilmesi ve kullanılması da yine uluslararası anlaşmalarla yakalanmasına rağmen kullanılması hala yüzde yüz önlenemediğinin de altını çizmek gerekiyor.

Bu alanda faaliyet gösteren ve 1997 yılında Hollanda’nın Lahey kentinde kurulan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (Organization for Prohibition of Chemical Weapons– OPWC), küresel çapta faaliyet gösteren bir örgüttür. Görev ve faaliyetlerini yine 1997 yılında imzalanan ve ilk çok taraflı silahsızlanma anlaşması olarak tanımlanan Kimyasal Silahlar Sözleşmesi (Chemical Weapons Convention) yükümlülüklerinin yerine getirilmesinin koordinasyonu ve takibini yürütmeye odaklanmıştır. Sözleşmenin temel prensipleri kimyasal silahların geliştirilmesi, üretimi, stoklanması, transferi ve kullanımını sonlandırmak, tekrar ortaya çıkmalarını önlemek ve genel olarak kimyasal savaş tehdidini ortadan kaldırmak olarak tanımlanmaktadır.

Biyolojik silahlarla ilgili sözleşmelerin tarihi daha eskiye dayanır.  Biyolojik ve Silahların Geliştirilmesi, Üretimi ve Depolanmasını Yasaklayan Sözleşme (BTSS) taraf devletler, mikrobik ya da diğer biyolojik zehir çeşitlerinin koruyucu olarak barışçıl amaçlar için gereken miktardan fazlasını geliştiremez, üretemez, depolayamaz ya da edinemezler. Taraflar düşmanca amaçlar için veya silahlı çatışmalarda kullanılmak üzere zarar vermek amaçlı ya da daha sonra barışçıl kullanıma çevirmek için (sözleşme yürürlüğe girdikten en geç 9 ay sonra) zehirli veya diğer biyolojik silah çeşitlerini geliştiremez, üretemez, depolayamaz ve elde edemezler. Bu silahları, zehirleri ve donanımları herhangi bir alıcıya aktaramaz ve hiçbir şekilde onlara yardımcı olamaz, onları teşvik edemez ya da üretim için ikna edemezler. Sözleşmenin tarafları kendi toprakları üzerinde bunları engellemek için gereken önlemleri almakla yükümlüdürler. Sözleşme 26 Mart 1975’te yürürlüğe girmiştir.

Her iki sözleşmeye de Türkiye taraftır ve imzalamıştır. Yani Türkiye bu bağlamda bir insanlık suçu olan silahların üretimini ve kullanımını yasaklayan sözleşmeleri bağlı kalacağını taahhüt etmiştir. 

Rusya-Ukrayna savaşı bir kez daha göstermiştir ki silah teknolojileri insanlık için en büyük risk alanlarının başında gelmektedir. Hiroşima, Nagazaki ve Halepçe gibi insanlık suçu olan, jenoside varan trajik sonuçların oluşmasını ve hatta yerküreyi tümden yok oluşuna yol açabilecek bu tür silahların insanlığın evrensel bir ortak paydası olarak, şartsız, koşulsuz, gerekçesiz ivedilikle imha edilmesi ve tekrardan buna dönüş yapılmamasının koşullarını üretecek ortak bir insanlık bilinci oluşmalıdır.

Halepçe jenosidinin 34. Yılında tüm sivil mustazafları rahmetle anarken, bir daha benzer insanlık trajedilerinin yaşanmayacağı bir dünyanı oluşması duası ile vesselam..

Hasan Postacı’nın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.