Kadir Çiçek Yazdı: İyiliğin Dinamizmi

27.06.2022

İnsanların ekseriyeti çaresizliğin ne denli ağır olduğunu bilmediği için yaptıkları iyiliği başa kakma, iyilik yapmayı benliklerine kabul ettirememe veya iyiliğin anlam boyutunu kavrayamama gibi durumlarda bulunabilmektedirler.

Yeryüzü kötülük sendromuna tutulmuş vaziyette. İyilik sadece anlık olana hapsedilerek anlam yozlaşmasına uğramış ve insanların uzaktan sevdikleri ama dokunmaya tenezzül etmedikleri “yalnızlık” halini almıştır. İnsanlar, iyiliği sadece uzaktan seviyor. İyiliği en etkili cümlelerle tanımlıyor ve ifade ediyorlar. Ancak iyiliği yaşatmak veya iyi hal üzere kalmak gibi daha fazla anlam içeren yönü tercih etmiyorlar. Ve belki de insanlığın yalnızlaşması gibi iyilikler de bugün sanal dünyanın kalabalığı içinde en gerçek tanımından soyutlanmak üzere.

Kim bilir belki de iyilikler artık sadece “bilinsin” ve “takdir edilsin” diye vardır! İyilikler papatya yaprağı gibi bir bir özünden dökülüyor. Nitekim iyilik, yaşantı ile yekpare bir hal alması gerekirken sadece anlık görüntülerin kaydında bilinsin diye yapılmaya başlandı. İnsanlar iyilik üretmek yerine iyiliğin fotoğrafını çekmek ve yayınlamak ile yetiniyor.

Robotlaşan insanlık, iyilik yönünü de duygulardan ve anlamdan sıyırarak mekanik bakış açısıyla tanımlama yanlışını sürdürmektedir. Bak! Gör! Geç! Bütün mesele yapılanın sergilenerek görülmesi ve beğeni toplaması. Yani ruhsuz yaklaşımlar ve anlamsız düşünceler evreninde egonun saltanatını yaşatma mücadelesinden başka hiçbir değerin olmadığı yer… Mekaniğin kalbi olmaz. Duygudan arındırılmış eylemlerin de anlamı olmaz. İyilikler yaşamın anlam çizgisini düzeltsin diye vardır. Aksi takdirde insanlık yıkık dünyalar yükseltmekten öteye gidemeyecektir.

Bugün insanlar iyiliklerini sergilemek için canla başla yarışıyor. İyiliksever ve temiz kişiliğe sahip olduklarını kanıtlamak zorunda hissediyorlar kendilerini. “İyilik yapmak” kimsenin aklından geçmezken; iyi olduğunu  ortaya koyma yarışı, biraz daha içte biriken egonun dıştaki patlamasına benziyor. Oysa iyi olmak için iyilik yapmak, iyilik yapmak için de iyiliği benimsemek gerekiyor. İyilik üzere yaşanılmayan bir hayatta güzelliği yaşatmak ve yeşertmek ne kadar mümkün? İyiliklerinde ruh olmayanların ömürleri, kötü olmadıklarını gösterişli görüntülerle anlatmakla geçer.

Kusursuz olanı elde etmek mümkün değildir. Kimseden kusursuz olması beklenemez. İnsan kusurlarıyla vardır. Ancak kusur iyilik yapmaya engel değildir. Bilakis kusur, eksikliğin farkında olmayı sağladığı için iyiye yöneltir. Eksikliğini gören kibre kapılmadan yolda yürümeyi gaye edinir. Bu yüzden iyilik kibirden uzaktır. Kusur biraz da kibri def eden ve iyiliği çağıran, insana özgü niteliktir. Kendi varlığını kusursuz bir şekilde ortaya koyarak ispata dökenlerden güzellik de iyilik de yansıması zordur.

Bugünün insanları göstermek ve sergilemek için çırpınmakta. İç dünyanın ortaya anlamlı eylemler dökemediği için ilgi arayışına koyulması, ortaya anlamsız davranış yığınını koymakta. İnsan ilgi, iltifat ve bilinmeyi amaç edinmiş durumda. Güzel hayat yaşamamanın ortaya geçici ama sıkılgan yaşantılar çıkaracağı kesindir. Bu yüzden insanlık, anlık yaşamayı, ilkeli ve kalıcı anlama tercih ediyor. Oysa bu kadar mükemmel insanın ve iyilik timsali varlığın olduğu bir dünyada bu kadar çalkantı ve depresyon halinin var olması çok ilginç. Herkes düzenin ikamesini istiyor. Herkes iyilerin ve iyiliğin çokluğuna ilgi duyuyor; herkes yeryüzünde acının ve savaşın yok olmasını, gözyaşların son bulmasını istiyor. Ancak işin gerçeği, dünyada yaşayan insanlar, dünyada var olan kötülüğün kaynağı. Yeryüzündeki ıstırabın mimarı insanlar. İyilik hareketinin sönük olmasındaki tek engel yine insan.

Herkes iyilik istiyor, herkes iyi niyetli, herkes mükemmel kişilikte, herkes dürüst … Oysa dünya yıkılış sürecini içselleştiren bir dönemde. Bu kadar çok yüzlü dönemler yaşanmamıştır herhalde. İnsanlar dışta mükemmel; fakat içte fırtınalar taşıyan varlıklar. İnsanlar dışa karşı insancıl; ancak kendi evinde kıyametler koparan canavar gibiler. Her zaman başkalarının iyiliğini düşünen klavye melekleri gibi herkes. Aslında fotoğraf dünyasında yaşayan cansız bedenler gibiyiz ve hepimiz yapay estetikler uğraşı veren ruhsuz yüzler taşıyoruz. Bütün yüzlerimiz zoraki gülümseyişler taşıyan ağır yük aracı gibi. Ne kadar da iki yüzlüyüz? Üstelik bu durum kişiliğimizi de teslim almış durumda. Şımarık dünyamıza kimseleri almıyoruz. Aldıklarımız da nemalandıklarımız sadece. Menfaat durağını geçtiğimiz gibi atıyoruz dünyamızdan onları. Yani yaşantı dediğimiz bu sürecin ruhsuz kişileriyiz. Ömrümüz görüntüde birilerini memnun etmekle geçerken kendi dünyamızda sahte konuşmalar yapmakla meşgulüz. Fırıldak hayatlarımıza ve yapmacık gülüşlerimize iyiliğin saflığını acımadan kurban ediyoruz.

İyilikler adına resimler çiziyor, şarkılar söylüyor, kitaplar yazıyoruz. İyilerin, dünyanın hakimi olması gerektiğini dile getiriyoruz. Ancak iyilik savaşı vermiyoruz. Tam tersine, iyiliğe karşı başlatılan savaşların kötülük cephesinde bulunmayı tercih ediyoruz. İyilik umurumuzda bile değil. Zira iyiliğin egemenliği, çabayı gerektirir. İyiliği yaşatmak için mücadele etmek gerektiğini bildiğimiz için yerimizden kıpırdamıyor, konforumuzdan ödün vermiyoruz. İyilik, güzeli yaşamakla mümkün. İyilik, insanlığın gülümseyen yüzünü çoğaltmakla dirilir. İyilik insanlığın yürek yıkımlarını sonlandırma azmi vererek gerçekleşir. Geriye dönüp bakıldığında, böyle bir mücadele verildiği görülmüyor. Bu da iyiliğe bir kurşun daha sıkmak anlamına geliyor.

İnsanlar görsünler diye iyi olunmaz. Gösteriş dünyası, samimiyetle irtibatı olmayan yapay duygular dünyasıdır. Bütün eylemler burada kendi olmazlığını terk eden ve orijinalliğini kaybeden bunaltıcı davranışlar halini alır. Yapay yüzler, samimiyetsiz sözler bir müddet sonra insanda kendi kimliğinden bağımsız kişilikler üreten makine halini alırlar. Buradan yüreğe dokunan merhametten ve gözlere sevinç aşılayan içtenlikten bahsetmek mümkün değildir.

İnsan, iyiliği yüreğiyle ayağa kaldırdığında bütün ikircikli eylemler teslim bayrağını çekmek zorunda kalır. İnsanlık için iyilik, eylemin olgun yanıyla yapılanıdır. İçine kirin karışmadığı, saflığın rengiyle can bulan iyilikler, insanlık açısından doğru yolculukların sürdürülmesini sağlar. Yapmacık görüntülerin kamera çerçevesinde yer aldıktan sonra esamesi okunmayan iyilikler ise gönle dokunmayı başaramamış, yüreği okşamamış anlık görüntülerden ibarettir.

İnsanı yücelten temel duygular iyilik tohumunu barındıran duygulardır. Duyguların karışmadığı eylemler en kalın seslenişlerle hayat bulsa da insan yüreğine dokunmadığı sürece etkisiz rolünde can çekişmeye devam edecektir. Bugün insanlar, klavyenin dokunuşları ve anlık yapmacık mutluluk görüntüleriyle insanlığın içindeki duyguları anlamaya çalışmadan, acılarını paylaşmadan, gözlerindeki çaresizliğe bakmadan, içlerinden yükselen çığlıklara kulak vermeden iyiliğin edebiyatı üzerinden konuştukça konuşuyorlar. Onlar belki de iyiliğin konuşulacak bir slogan değil; yaşanılacak ve yaşatılacak bir değer olduğunu bilemeyecek kadar dalgındırlar.

Dünya sistemi iyilik mottosundan iyilik hareketine dönüşebilmelidir. İyilik adına bütün kelimelerin eyleme dönüşmesi vakti çoktan gelmiş durumda. Çünkü ancak bir şeyler yapılınca değişim olur. Söylemekle değişim olmaz; yapmak ve uğraşmak değişimi tetikleyebilir.

İyilik üretmek silah üretmekten daha kolaydır. İnsanlığın ıslahına dönük çaba ile insanlığın yok oluşuna zemin hazırlayan kötülük ameliyesi arasında durulan nokta insan kalitesini belirleyen noktadır. Bundan yola çıkarak, iyiliğin ikamesinin kötülüğe tavır takınmakla gerçekleştiğinin bilincinde olmak gerekir. İyiliğe yakınlaşmak için kötülükten kaçınmak, iyiliği yaymak için de kötülüğe mani olmak gerekir. Gereği yapılmadığı zaman ise sözün uçması kaçınılmazdır. Aslolan eylemin yönünü iyiliğe çevirmek ve bu uğurda kararlılık göstermektir.

İyilik gerçekten de sadece yaşamsallaştırılarak ve biraz da ilkeler çerçevesinde tanımlanarak dinamizmini sürdürebilir. İyilik harekettir, hayattaki güzelliğin inşa edilmesidir. Bu yüzden hiç bir dil, iyiliğin güzelliğini, iyiliği ortaya koyan eylem kadar ifade edemez.

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.