08.05.2021
Avrupalılar Amerika’yı işgal ettiklerinde dünya nüfusu 600.000.000 (altı yüz milyon) civarındaydı. Katledilen 70.000.000 (yetmiş milyon) Kızılderili dünya nüfusunun beşte birini oluşturuyordu. Günümüzün rakamlarına oranlarsak, sekiz milyarın beşte biri olan 1.600.000.000 (bir milyar altı yüz bin) kişinin karşılığıdır. Oysa Kızılderililerin şu sıralarda yeryüzündeki nüfusu iki milyondur.
Dünya nüfusu henüz 1.000.000.000 (bir milyar) bile değilken ABD, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere sömürgeci Batılı Devletler tarafından öldürülen Afrikalı zenci sayısı 100.000.000 (yüz milyon) olarak hesaplanmaktadır. Yani, dünya nüfusunun onda biri! Günümüzün dünya nüfusuna oranlarsak 800.000.000 (sekiz yüz milyon) kişi. Başka bir anlatımla, Türkiye nüfusunun on katı! İngiltere’nin nüfusu üç milyon, İspanya’nın nüfusu on bir milyonken yüz milyon zenci öldürülmüş, yirmi beş milyonu köle olarak Amerika’ya taşınmıştı.
- yüzyılda sömürgeleştirildiğinde Avusturalya’nın yerlileri olan Aborjinlerin nüfusu 750.000 (yedi yüz elli bin) idi. Soykırım sonucunda yüz yıl sonraki nüfusları 30.000 (otuz bin) kalmıştır. Küçük bir kesim dışında hepsi katledilmiştir.
İkinci Dünya Savaşında ikiye bölünen Kore’de Komünist Blok ile Batı Bloku arasında çıkan Kore Savaşında yaklaşık 36.000 Amerikan askeri, 600.000 Kore askeri, 500.000 Çin askeri öldürüldü. Kore’nin yakılıp yıkıldığı savaşta 3 000.000 (üç milyon) insan öldü.
Stalin dönemi başta olmak üzere, Komünist Sovyetler Birliğinde 50.000.000 (elli milyon) insan katledildi.
1955-1975 yıllarında, Çin Halk Cumhuriyeti ve Sovyetler birliğinin Kuzey Vietnam’ın, ABD’nin Güney Vietnam’ın yanında yer aldığı Vietnam Savaşı’nda 4 milyon kişi hayatını kaybetmiştir.
1992’den 1995’e kadar süren Bosna Savaşında 250.000’in üzerinde Müslüman Boşnak, Sırplar tarafından tüm dünyanın gözleri önünde öldürüldü.
Batılı sömürgecilerin denetimi altında olan Ruanda’da, 1994 yılında 100 gün içerisinde 1.200.000 (bir milyon iki yüz bin) kişinin öldüğü bir soykırım gerçekleşmiştir. 400 bin civarında çocuk yetim kalmıştır. On binlerce dul tecavüze uğramış ve aids hastalığına yakalanmıştır.
Fransa tarafından sömürgeleştirilen Cezayir’de 1954-1962 yıllarında 1.500.000 (bir milyon beş yüz bin) insan öldürüldü.
ABD tarafından Japonya’ya atılan iki bomba 250.000 (iki yüz elli bin)insanın ölümüne yol açtı.
Filistin’de yüz yıldır sayısız katliam yapıldı ve halen devam ediyor. 6.000.000 (altı milyon) Filistinli çeşitli ülkelerde sürgünde yaşıyor. Filistin topraklarının %95’i (yüzde doksan beşi) işgal altında!
1982’de Suriye’nin Hama şehrinde 40.000 (kırk bin) kişi yönetim tarafından katledildi. Aynı Suriye’de 2011 yılından bu yana bu kez 1.000.000 (bir milyon) insan katledildi, 12.000.000 (on iki milyon) kişi yerinden yurdundan edildi.
Saddam’ın yönetimindeki Güney Kürdistan’da işlenen (1986) Enfal Katliamında 200.000 (iki yüz bin), Halepçe’de zehirli gazlarla 10.000 (on bin) sivil Kürt katledildi. Irak’ın ABD ve Batılı devletler tarafından işgal edildiği 2003’ten sonra da 1.500.000 (bir milyon beş yüz bin) Iraklı katledildi.
Yemen’de halen milyonlarca insan ölüm ve açlıkla pençeleşiyor.
Doğruyu söylemek şöyle dursun, sözünü etmek bile çok zor, sıkıntılı ve riskli hale getirilen Kürtler ve Ermenilere yönelik katliamlarla her şeye rağmen yüzleşmek kaçınılmaz bir zorunluluk halini çoktan almış bulunuyor. Çünkü yüzyılı aşkın bir süredir yaşadığımız coğrafyanın geçmişini olduğu gibi geleceğini de bu katliamlar karartmayı sürdürüyor. Bölgenin dengesini altüst ediyor, normalleşmesini engelliyor, ufkunu kirletiyor. Sömürgecileri güçlendirirken Türk, Kürt ve Ermeniler üzerindeki yıkıcı etkisini sürdürüyor.
Tüm katliamların tetikleyicisi olan Milliyetçi/Irkçı dürtülerle hareket eden ve birbirini tetikleyen Ermeni silahlı örgütleri ile İttihat ve Terakki yönetimi iki taraftan da büyük kayıpların yaşanmasına neden oldular. İttihat ve Terakki hükümetinin aldığı akıllara ziyan Tehcir kararıyla yüz yıllardır yaşadıkları topraklardan sürülen sivil Ermenilerin uğradığı kırımın Amerika’ya nakledilirken öldürülen zencilerin başına gelenlerden farkı yoktur.
Kurtuluş Savaşına asli unsur olarak katıldıktan sonra düşman konumuna oturtulan Kürtlere yönelik uygulamalar ve katliamlar da yukarıda sıralananların arkasındaki insanlık dışı, vahşi ırkçı dürtülerle aynıdır. İttihat ve Terakki zihniyetinin günümüze kadar kesintisiz süren iktidarı ve değişmeyen politikaları yıkımı hiç durdurmadı. O günün ırkçı generallerinin günümüzdeki izdüşümleri, küreselci emperyalizmin hedefleri doğrultusunda halklar arasında düşmanlığı büyütmek için her yolu deniyorlar. Kürtlere yönelik nedensiz düşmanlığın ve saldırganlığın altında küreselci emperyalizme hizmet etmekten başka bir gerekçe bulunmadığı şundan belli ki; yüzyılı aşkın süredir bu topraklarda meydana gelenler, bölge halklarına inanılmaz zararlar verirken sadece onlara yarıyor.
Bizi de öldürmenin adının soykırım, katliam veya cinayet olması tartışmasının içine iterek aslında sorunun çözümünden uzaklaştırıyorlar, odaklanmamızı engelliyorlar, nifak sokuyorlar. Böylece, elimizdeki ölçüyü kullanmayı bile bir türlü akletmiyoruz: “Kim, insan öldürmemiş ve yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibidir.” (Maide-32)
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.