02.09.2024
Aşitî-Peace-Barış hepimizin içini ısıtan kelimeler. Ancak bu kelimeler 1 Eylül Dünya Barış Gününde daha çok çatışma barışı için kullanılıyor. Bu kelime üç dilde de yalnızca çatışma barışı için kullanılan kavramlar değil. Günlük hayatta en az kullanıldığı şekil çatışma barışıdır. Bu yüzden Kürdün Barışının “çatışma barış”ına mı yoksa “günlük barış”a mı daha uygun düştüğünü ele almak gerekir. Yoksa ikisini de içine alan iç içe geçmiş bir farklı bir hal mi?
Barış içinde olmak bir ruh halidir, toplumlar için bir auradır. Böyle bakıldığında herkesin savaşını cehenneminde verdiği kanaatine varır insan.
Cumhuriyetin yüzyılı içinde “çatışma barışı”nı gerektirecek zaman dilimleri olsa da bu çatışma dönemleri ortadan kalktığında da gelen bir barıştan söz etmek mümkün değil. Peki “çatışma barışı”nı gerektirmeyen çatışmasızlık dönemlerinde Kürdün barışından bahsetmek mümkün müdür! Tüm çatışma deneyimleri sona erdikten sonra bir barıştan değil daha büyük bir “KÜSLÜK-SUSKU”ya evirildiğini görmekteyiz.
Çatışma kendi içinde bir ilişkiyi ifade ederken “küslük” gerçek anlamıyla bir zıtlığı, ilişiksizliği ifade eder. Cumhuriyet tarihi boyunca “küs-suskun” kalmış bir halktan bahsediyoruz. Topyekün savaşan olmasa da topyekûn küsen-susan bir halktan.
Kürdün Barışını “Çatışma Barışı”na indirgemek tarafların(devlet-PKK) işine gelse de bunun böyle olmadığını çatışma sonrası uzlaşıya denk gelmeyen yenmek-yenilmek denklemleri ile yürüdüğünü görmekteyiz. Barış süreci dediğimiz zaman diliminde her iki tarafında barışı Kürdün barışı üzerinden değil, çatışan tarafların barışı üzerinden değerlendirdiğini gördük. Nitekim çatışan tarafların Kürdün barışını yine kendi üzerlerinden Kürdün savaşına çevirdiğini yaşadık. Hatta on yıldır Türkiye sınırları içinde bir çatışma olmadığı halde devletin çatışmayı Allah’ın bir lütfu olarak varmış gibi devam ettirdiğini, bunun üzerinden Kürdün Barışının tüm kalıntılarını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.
Çözüm sürecinde devlet erkanı ile görüşen PKK’den ayrı örgütlenmiş STK’ların Kürtler yalnızca PKK’den ibaret değil, Kürt halkını daha geniş bir muhatabiyet ile muhatap alın demelerine rağmen devlet PKK’yi muhatap alacağını beyan ederek Kürdün barışını “çatışma barışı”na indirgemek istediğini göstermiştir.
Tarafların Kürdün barışını indirgemeci bir anlayış ile “çatışma barışı”na indirgemelerini nasıl önleyeceğiz.
Yeni bir barış dili geliştirmek mümkün mü?
Çatışma barışından insanca bir arada yaşama barışına nasıl geçeceğiz?
Devlet ve PKK onlarca yıl daha çatışmaya karar verse ne olacak?
Kürt halkı barış ile hiç tanışamayacak mı?
Çatışma barışından çıkıp gerçek bir barışın yol haritasını nasıl ortaya koyabiliriz?
Belki de yeni bir pencere açmanın zamanı gelmiştir. Öğretilmiş çaresizlikten yeni bir konuşma dili ile çıkış sağlayabiliriz.
Barış masası kurmak bu kadar zor ise masasız çözümlerle yol almak gerekir…
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.