Murat Fırat Yazdı: Klasik Kürt Literatüründe Hz. Muhammed Algısı

09.02.2021

İslam’ın 610 yılında Mekke’den başlayarak tüm dünyaya yayılması sonucu Araplardan sonra Kürtler, Persler ve Türkler de 7. ve 9. yüzyıllar arasında Müslümanlığı kabul etmeye başladılar. İslam’a giren her milletin tarihinde Hz. Muhammed’in de özel bir konumu bulunmaktadır. O dönemlerde yazılan birçok eserde Allah’a, Hz. Muhammed’e ve Hulefa-i Raşidin’e yönelik sevgi, saygı ve methiyeler içeren bölümler mevcuttur. Bu eserlerdeki Hz. Muhammed bölümleri incelendiğinde o milletlerin, eserin yazıldığı dönemdeki Hz. Muhammed’e yönelik bilgi düzeyi ve algısı daha net bir şekilde anlaşılmaktadır.

İslam’ın kabul edilmesinden ve Kürtlerin kitlesel olarak İslam’a geçişlerinden sonra din hayatın her alanında en etkin konuma gelmiştir. Kürt tarihi ve eğitim sistemi medrese kültürünün güçlü olduğu bir gelenekten gelmektedir. Medreselerde eğitimin ana kaynağı dini eğitimdir. Medrese hocalığı da yapan birçok Kürt uleması eserler yazmış ve medreselerde öğrencilerine bu eserleri okutmuşlardır.

Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in hayatı, mevlit ve İslam tarihi kitapları Kürt ulemasının medreselerinde okutulan en önemli kaynaklardır. Peygambere olan muhabbet, sevgi ve bağlılığı gösterebilmek adına birçok âlim ve şair divanlarında mutlaka bir naat veya konuyla ilgili birkaç dize görmek mümkündür. Klasik Kürt edebiyatının şair ve ulemasında da bunu görmekteyiz. Bunların başında 16. yüzyılda Botan bölgesinde yaşayan bir alim olan Melayé Ciziri, yine 16. yüzyılda yaşayan ve Melayé Cizire’nin öğrencisi olduğu da rivayet edilen Faqiyé Teyran, klasik Kürt edebiyatının en önemli temsilcisi olan 17. yüzyıl şair ve mütefekkiri Ahmedé Xani, 18. yüzyıl başlarında yaşayan ve bilinen en yaygın Kürtçe mevlidin yazarı olan Melayé Baté ve 18. yüzyıl sonlarında yaşayan Molla Halilé Siirdi gelmektedir.

Bilinen en ünlü Kürt alim ve şairleri olan Ahmedé Hani Mem u Zin, İman Akidesi ve Divan isimli eserlerinde; Melayé Cizire Divan’ında; Faqiyé Teyran Şexé Sen’an isimli eserinde; Melayé Baté şiirlerinde ve yazdığı Mevlidinde ve Molla Halilé Siirdi de Mahsûlü’l-Mevâhibi’l-Ahadiyye adlı eserinde Hz. Muhammed’in nübüvvetine ve kişiliğine yönelik bölümlere yer vermişlerdir.

  1. MELAYÉ CİZİRÉ’DE PEYGAMBER ALGISI

Molla Ahmed-i Ceziri veya Molla-yı Ceziri, 16. yüzyılda Osmanlı döneminde yaşamış olan Kürt alim ve mutasavvıfıdır. Bohtan aşiretine[1] mensuptur. Âlimin doğum tarihi hakkında kesin bilgiler mevcut değildir. Kendisinin şiirinde belirttiğine göre Hicri takvime göre 974’te Cizre’de dünyaya gelmiştir. Miladi takvime göre 1566’a denk gelir. Dindar bir ailede büyümüştür. Diyarbakır, Bingöl, Hasankeyf gibi farklı yerlerde eğitim alan âlim, imamlık görevini Diyarbakır’da yapmıştır. Diyarbakır’dan sonra Sırba, Hasankeyf ve Cizre’de imamlık yapmıştır ve hayatının sonuna kadar Cizre’de kalmıştır.[2] Bazı kaynaklarda Nakşibendi tarikatından olduğu ve Kırmızı Medrese’de (Medresa Sor) müreddislik yaptığı kaydedilmektedir.[3]

Çok derin bir tasavvuf bilgisi, edebiyat kültürü ve büyük bir muhakeme ile ifade gücüne sahip olduğu gözlenen Melayé Ciziré’nin yazmış olduğu Divan isimli eser, doğudaki medreselerde ve önemli ilim meclislerinde yüzyıllarca okunan eserlerin başında gelmiştir.[4] Divanı ilk kez Von Hartman tarafından 1904 yılında Berlin’de bastırıldı.[5] Şiirlerini genellikle Kürtçe yazmıştır.

Mela, her ne kadar divanın kimi dizelerinde peygamberlerin görevlerine ve Hz. Muhammed’in Peygamberliğinin evrenselliğine göndermede bulunmuşsa da o, daha çok naat diliyle Hz. Muhammed’i betimlemeye çalışmıştır. Molla Ahmed el-Cizîré divanın “İsmê Te Ye Mektubî di Diwana Qidem Da” adlı gazelinde Hz. Peygamber’i tavsif etmiştir. Mela bu dizede hakikati Muhammediye’ye işaret ederek, Allah’ın kıdem divanında ilk yazdığı ismin Muhammed ismi olduğunu söyler. Mela’nın düşünce felsefesine göre Allah’ın ilim kâlemi, ahsen-i takvimde ve en mükemmel şekilde tek bir harf yazdı ve o tek harf da Hz. Muhammed’in ulvi ismi idi. Çünkü bütün âlem sonradan onun mukaddes nurundan yaratılmıştır. Beyitler şunlardır:

İsmê te ye mektubî di dîwanê qidem da

Herfek qelemê ‘ilmê bi teqwîmê reqem da[6]

 

(Kıdem divanında yazılı olan adındır senin

Kâlem en güzel şekliyle yazmıştır adını senin)

 

Mela bir başka beytinde Hz. Muhammed’in ismini Mim harfi ile sembolize ederek onun zatının hakikatte Allah’ın ehadiyet güneşinin bütün ihtişamıyla tecelli ettiği ayna gibidir, der. Bu Muhammedi-nur Arap diyarında parladı ve şimşek gibi Arap olmayan ülkeleri parlattı, aydınlattı. Molla bu dizelerde Hz. Muhammed’in evrenselliğine de göndermede bulunmaktadır. Bahsedilen beyitler şunlardır:

Mîm metle’ê şemsa ehed ayinesîfet kir

Lami’ ji ‘ereb berqê li fexxarê ‘ecem da

 

(Ehadiyet güneşine ayin sıfat kıldı Mim adını

Acemde göründü Arap diyarında parlayan nurun tecellisini)[7]

Şefaat konusunu da Divan’ında dile getiren Melayê Cizîrî, kendisini dünya zindanına hapsedilmiş bir esir olarak görmektedir. Melayê Cizîrî, bu esaretten kurtarması için Hz. Peygamber’den Allah katında şefaatçi olmasını ister. Beyitler şunlardır:

Nûrê ji nura Ahmedê sirra sifatên sermedi

D’ayîneya zatê xwe dî keşfa kemalatê xwe da

 

(Nûr-i Ahmedî’den çıkan nur, sermedi sıfatların sırrıdır

Zatının aynasında görüp açığa vurdu kemâlâtının sırlarını)[8]

Melayé Ciziré bir diğer beytinde Kadir gecesine atıfta bulunur. Melayé Ciziré beytinde tüm mukaddes olan ruhların, Peygamber’in Kadir gecelerinde tecelli etmesini arzu ettiğini söyler. Beyitler şunlardır:

Erwahé muqeddes şebé qedran te dixwazin

(Mukaddes ruhlar Kadir gecelerinde hep seni arzular)

            Nura te ye misbah di qindilé Herem da

            (Haremin kandilindeki çıra senin nurundur.)[9]

  1. FEQİYÉ TEYRAN’DA PEYGAMBER ALGISI

Asıl adı Mir Muhammedé Ertuşi olan Feqiyé Teyran’ın 1590-1660 yılları arasında yaşadığı sanılmaktadır. Van’a bağlı Bahçesaray ilçesinde doğmuştur. Ustası Ciziré’nin ölümü üzerine bir ağıt yazmıştır.[10] Cizre’de Kırmızı Medrese’de (Medresa Sor) uzun yıllar öğrencilik ve müderrislik yapmış olan Müküslü Feqeyé Teyran’ın yazmış olduğu Hespé Reş ve Şexé Senan isimli eserleri çok bilinmektedir.[11] Diğer eserleri de Ber Sis, Helbesteke Dırej bı Navé, Hey av u av’dır.[12]

Feqiyé’nin eserlerinin konusu genel olarak Allah ve peygamber aşkı, tasavvufi konular, önemli tarihi olaylar ve ahlaktır. Zembılfıroş isimli eserinde Peygamber’i Mim ve He harfleriyle sembolize onun edip ümmeti için efkârlanan kişiliğine ve şefaatçi yönüne vurgu yapılmıştır. İlgili bölüm şöyledir:

Ya Muhemmed xemxwarê ummetê    (Ümmetine efkârlanan ey Muhammed)

Her çi ji min bawer ne tê

Ne musteheqqê şefa’etê (Şefaate layık değildir)

Mexreb dûr e roja axretê

Ey ‘Mîm û Hê’ xweş defter e   (Hey! “M” ve “H” iyi bir rehberdir)

Her çi ji min ne bawer e            (Bana inanmayanlar her kimlerdir)

Ne ji ummeta pêxember e        (Peygamber ümmetinden değillerdir)

Her musteheqqê şefa’etê[13]         (Şefaat edilmeyi hak etmeyenlerdir.)

 

Şexé Se’nan destanında ise Feqiyé Teyran şöyle demektedir:

 

Dê nûr ji nûrê hilbitin      (Bir nurdan başka nur yükselecek)

Ji meş’ela nibuwwetê      (Peygamberlik nurudur buna meşale)

Qelbê ku hal lê rabitin      (Bir kalp ki hal kalkmış kendisinden)

Yan ji Resûl peyda bitin   (Bu meydana gelmektedir elçiden)

Ew bê mecaz qet nabitin    (Mecaz olmadan hal meydana gelmez)[14]

  1. AHMEDÉ XANİ’DE PEYGAMBER ALGISI

Dedeleri Hakkâri Çukurca’ya bağlı Han (Xan) köyünden Doğubayazıt’a 1592 yılında göç etmişlerdir. Kendisi 1651 Doğubayazıt doğumludur.[15] Beyazıt’taki Muradiye Camisi’ne imam olmuştur. Ömrünün sonlarında kendi adını taşıyan Xani Medresesi’nde dersler vermiştir. 1706 veya 1707 yılında vefat etmiştir.[16] Ahmed-e Hani klasik Kürt edebiyatının en büyük şairidir.

Henüz yirmi yaşında iken Doğubayazıt’a Divân Kâtibi olarak tayin edildi. Daha sonra o görevden ayrıldı ve kendisini ilme adadı. Bir süre bu bölgenin kültür merkezi olan Cizre’de yaşadığı ve Mem-u Zin adlı eserini orada kaleme aldığı, İran, Mezopotamya, Ahlat, Bitlis, Bağdat, Şam, Halep, Mısır medreselerinde eğitim gördüğü, İslâm Tasavvufu ve Felsefesi ile Yunan Felsefesi ve İşrakilik Ekolünün görüşlerini bu medreselerde öğrendiği, astronomi, şiir ve sanat tekniğini öğrendiği belirtilmektedir.[17]

Ahmedé Hani’nin de eserlerindeki en önemli vurgu Allah ve Peygamber sevgisidir. Birçok şiirinde peygambere övgüler dizmektedir. Özellikle onun ümmetine mensup olmakla iftihar etmekte, kurtuluş yolunun onun yoluna tabi olmakla mümkün olduğunu ve âlemin yaratılış sebebinin o olduğunu vurgulamaktadırlar. Bunu Aqidaye İmane isimli eserinin şu dizelerinde görmek mümkündür:

Resûlê di wî cumle heq in temam    (O’nun bütün elçileri haktır ve tamam)

Xisûsen Muhammed eleyhîsselam   (Hususen Muhammed Aleyhisselam)

Ku ser defterê cumle aalem ew e      (Cümle âlemin defterinin baş (ism)i odur)

Nibuwwet xwe mektûbe, xatem ew e (Peygamberliği zaten mektup, mühür (ise) odur.)

Xwedê aferandîn ji bo wî felek        (Allah O’nun için yarattı felek)

Ji bo xidmeta wî şihandîn melek      (O’na hizmet etsinler diye gönderdi melek)

Ku qura’n ji eerşan digel wî hinar    (Ki meleklerle beraber arştan Kur’an’ı etti nazil)

Ji bo wîy h’ebîbê xwe yê bextiyar    (O bahtiyarlık sahibi Habibi için, (kadrini iyi bil)…[18]

Ahmedé Hani, Newbihar isimli çocuklar için yazdığı eserinde dört Raşit halifeye de yer verir:

Xwedê Elleh’e qasit Resûle ey Xwedê zan   

(İlah Allah’tır elçi Resulullah’tır ey Allah’ı tanıyan)

Xelîfe çarin her çar îmamin ey müsliman.

(Halife dörttür, her dördü de önderdir ey Müslüman!)

Ji çaran yek Ebû Bekr, Umer, Usmane, ê dê

(O dörtten biri Ebu Bekir, diğeri ise Ömer ve Osman)

Elî’ye bê tekellüf, ku bu xatem ji bo wan…[19]

(Sonuncusu Ali’dir hiç bir şüphe olmadan!)

Ahmedé Hani’nin beyitlerinde Peygamber’in ümmetinden olmayı makam ve mevkilerin, şan ve şereflerin en büyüğü olarak kabul eden bir anlayış görülmektedir. Muhtelif şiirlerinde dünyadaki şah ve padişahların Hz. Muhammed karşısında sadece ümmet olma açısından değer kazandıklarını, aksi takdirde fani mal ve makamlarıyla herhangi bir değer sahibi olmadıklarını belirtmiştir. Ona göre Hz. Muhammed’in ümmetinden bir fert olmak, cihana padişah olmaktan daha efdaldir.

  1. MELAYÉ BATÉ’DE PEYGAMBER ANLAYIŞI

Melayé Baté olarak tanınan Molla Huseyin Baté, 1680’de Şırnak ilinin Beytüşşebap ilçesine bağlı Baté köyünde dünyaya gelmiş ve 1760’da vefat etmiştir.[20] İsmindeki Baté köyünün adıdır. Ertoşi aşiretine mensup olan Mele Mir Hesené Veli’nin medresesinde öğrenim görmüştür. Bilinen üç eserinden biri olan divanı kayıptır. Diğer eserleri Mevluda Pexember Selat u Wesselam (1903’te Berlin’de Albert von Lecoq tarafından yayınlanmıştır) ve Destana Zembilfıroş’tur.[21] Kürtlerin çoğunlukla okuduğu mevlit Baté’nin yazdığı mevlittir.

Baté, Hz. Peygamber’e olan hasretini dile getirirken sahabe neslinden olan, Kur’an’ı cem eden Hz. Osman’a olan muhabbetini ve sahabenin fedakârlıklarını dillendirmiştir. Baté, Hz. Osman dönemindeki Kur’an cem’i ile ilgili çalışmalara “Kân Me’dena Sıdq û Sefa” adlı kasidesinde şöyle zikretmiştir:

Kânê emîrunel zemân

Kân câmi’ê cümle Qurân

Kânê ‘Usman binî ‘Efân

Kânê Muhammed Mustefâ

(Hani Nerde Zamanın emiri

Hani Nerde Kuran’ın Cami’i

Hani Nerde Osman Bin Affan

Hani Nerde Muhammed Mustafa)

Baté, Necm sûresinde geçen yukarıdaki ayeti iktibas ederek Mevlidinin sonunda Hz. Peygamber’e (s.a.s.) hitaben şöyle demiştir:

Ehmeda çavê te mâ zâğel besar

Yek îşarata te înşeqqel qamer

(Ey Ahmed! Senin gözün kaymadı

Tek işaretinle kamer ikiye yarıldı)[22]

Baté, “Hılo Rabe Ebu’l-Qasım” adlı kasidesinde peygamberlerin imamı sıfatıyla Hz. Muhammed’in Kur’an’ı muhafaza ettiğini ve bu konuda ümmete rehberlik ettiğini şöyle ifade etmektedir:

İmamê enbiyani tu

Li Qur’anê xudanî tu

Pez in em xweş şivanî tu

Şivanê ûmmetê yekser

(Enbiyaların imamısın sen

Kur’an’a sahip çıkanısın sen

Biz sürü ne hoş çobansın sen

Tüm ümmetin çobanısın sen)

Baté, Mevlidi-i Şerifinde Hz. Peygamber’in dünyaya gelişini anlatırken O’nun Kur’an’ı Kerîm’in sahibi olduğunu vurgulamış ve şöyle demiştir:

Hat xudanê seyf û Qur’ana mûbîn

(Geldi kılıç ve Kur’ân-i mübin sahibi)

Yine Bateyi, “Muhemmed Seyyide ‘Âlem” adlı kasidede “vahiy” ve “Furkan” kavramlarını ele alarak Kur’an’ın Hz. Muhammed’e vahyedildiğine işaret etmişlerdir:

Muhemmed seyyîdê ‘âlem

Şefî’ê roja mîzanê

Xwedanê wehy û Furqanê

(Muhammed âlemlerin efendisi

Mizan günü şefaatçisi

Vahiy ve Furkan’ın sahibi)[23]

  1. MELA HALİL’É SİİRDİ’DE PEYGAMBER ANLAYIŞI

Molla Halil Siirdi, Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı ‘Gulpik’ köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Molla Hüseyin, dedesinin adı Molla Halit’tir. Kaynaklarda doğum tarihiyle ilgili birbirinden farklı tarihler olmasına rağmen 1750 tarihinde doğduğu ve 1841 tarihinde vefat ettiği tahmin edilmektedir.[24] Tanınmış bilginlerden Mela Hüseyin’in oğludur. Siirt’te eğitimini tamamlamış ve 25 kitap yazmıştır.[25] Kürtçe yazdığı mevlidi ve Kürtçe şiirlerinin bulunduğu eserleri vardır. Siirt’te kurduğu medresesinde uzun yıllar müderrislik yapmıştır.

Onun “Mahsûlü’l-Mevâhibü’l-Ahadiyye fi’l-Hasâisi ve’ş-Şemâili’l-Ahmediyye” adlı eseri yakın dönemde hasâis ve şemail alanında yazılmış önemli eserlerden biridir. Molla Halil, bu eserinde Allah’ın sadece Hz. Peygamber’e lütfettiği “Hasaisün Nebi” denilen özellikleri yanında “Şemail” denilen fiziki ve ahlaki özelliklerini konu edinmiştir. Eserin ismine bakılırsa, Hz. Peygamber’e verilen vehbi özelliklerin bir hülasası niteliğinde olduğu akla gelir. Molla Halil, bu eserinde Hz. Peygamber’in hasais ile şemailini bir arada vermek suretiyle onun resul ve beşer vasıflarının birbirinden ayrı düşünülemeyeceğini anımsatmıştır.[26]

Molla Halil, Hz. Peygamber’in Allah katındaki yüce makamına ve ona verilen ikramlara işaret eden bazı faziletlerini zikretmiştir. Misal olarak, Hz. Peygamberin sesi üzerine seslerin yükseltilmesi, “Ya Muhammed” diyerek onun ismiyle çağrılması yasaklanmıştır. Böyle bir davranış ona hem bir saygısızlık hem de ayete muhaliftir. İsmiyle hitap etmek yerine “Ya Resûlallah, Ya Nebiyyellâh Ya Ebu’l-Kâsım” gibi hitap tarzları kullanılmalıdır.[27]

Molla Halil es-Siirdî’ye göre mucizeler Allah’ın yüceliğinin ve nurunun yansımalarıdır ve Hz. Peygamber’den sayılamayacak kadar mucize sadır olmuştur. Dolayısıyla o, mucizeleriyle de diğer tüm peygamberlerden üstün kılınmıştır. Siirdî’ye göre Hz. Peygamberin mucizeleri, nübüvvetinden önce görülmeye başlamıştır. Ona göre Fil suresinde anlatılan kıssa, onun nübüvveti öncesinde gerçekleşen harikulade olaylardan biridir. Buna göre Ebrehe ve ordusu Hristiyan olduğundan, putlara tapan müşrik Mekkelilerden daha çok yardıma layık idiler. Allah’ın Fil olayında Ebrehe ordusunu mağlup etmek suretiyle Mekkelilere yardım etmesi Hz. Peygamber’in irhasatındandır.[28]

SONUÇ

İslam, toplumu bir bütün olarak ele aldığından ve dini kurallarını hayatın her alanında uygulatan bir din olduğundan dolayı İslam’a geçen toplumların sosyal, kültürel ve edebi faaliyetlerinin genelinde dinin etkinliğini görmekteyiz. Araplardan sonra İslam’ı kabul eden Kürtler, Farslar ve Türkler’in tarihleri incelendiğinde de bu görülmektedir.

Kürtlerin sözlü ve yazılı tarih ve edebiyatlarında Allah’ın, Kur’an’ın ve Peygamberin çok önemli bir yeri oldu. Melayé Ciziré eserlerinde tüm alemin Peygamberin mukaddes nurundan yaratıldığını söylemiştir. Peygamber’i tarif ederken genellikle ‘Mim, Ahmed, Elçi, Nebi ve Resul’ kelimelerini kullanmıştır. Faqiyé Teyran peygamber aşkına tasavvufi olarak eserlerinde sıklıkla yer vermiştir. Peygamberden bahsederken ‘Mim u He, Muhammed, Nebi, Resul, Péxember’ gibi kelimeleri kullanmıştır. Klasik Kürt edebiyatının en önemli şairi olan Ahmedé Xani eserlerinde Peygambere olan muhabbetinden birçok yerde bahsetmektedir. Genellikle ‘Resul, Nebi, Muhammed, Nübüvvet, Habib ve Elçi’ kelimelerini kullanmıştır. Melayé Baté mevlidinde Peygamber’i anlatırken genellikle ‘Muhammed Mustafa, Ahmed, İmamı Enbiya, Kuran-ı Mübin’in sahibi,  beyaz bir inci’ gibi ifadeler kullanmıştır. 25’e yakın eser sahibi olan Molla Halil Siirdi de Peygamber’den bahsederken ‘Ya Muhammed’ demek yerine ‘Ya Resûlallah, Ya Nebiyyellâh Ya Ebe’l-Kâsım’ demenin daha doğru olduğunu vurgulamıştır.

 

KAYNAKÇA

AKTAŞ Mehmet Nurullah, Molla Hüseyin Bateyî’nin Çalışmalarında Kur’ân’ın Kaynaklığı Üzerine, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6.cilt, sayı 12, Şırnak, 2015

BULUT Faik, Ehmede Xani’nin Kaleminden Kürtlerin Bilinmeyen Dünyası, Berfin Yayınları, İstanbul, 2011

BURKAY Kemal,  Geçmişten Bugüne Kürtler ve Kürdistan, Cilt 1, Deng Yayınları, Diyarbakır, 2008

ECE Abdurrahman, Molla Halil es-Siʿirdî’nin Hz. Peygamber Tasavvuru (Mahsûlü’l-Mevâhibi’l-Ahadiyye Adlı Eseri Çerçevesinde), e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, c.10, sayı 4, 2018

ERDOĞMUŞ Hatip, ‘Molla Mehmed Demirtaş ve Melayé Cıziri’de Naat’, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, cilt 2, Sayı 1, Muş, 2014

GECİT Mehmet Salih, Hoca Ahmed Yesevî İle Şeyh Ahmed-İ Hânî’nin Divân-I Hikmet ve Mem u Zin Eserlerindeki İtikadi Esasların Mukayesesi, Din bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt 13, sayı 3, 2013

KAVAK Abduccebbar, Melayê Cizîrî ve Tasavvufî Kürt Edebiyatının Gelişim Dönemi, Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi, Yıl:1, Cilt 1, Sayı 2, Bingöl, 2015

KAYA Bülent, Feqîyê Teyran’ın Şêxê Sen’an Şiirinin İçerik Açısından İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır, 2017

KAYA Hakan, XVII. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Nakşibendilik (İstanbul, Diyarbakır, Bursa), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011

MEM H., Üçüncü Öğretmen Hânî, İstanbul Kürt Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 2005

MENEK Abdülkadir, Kürt Meselesi ve Said Nursi, Nesil Yayınları, İstanbul, 2012

MINORSYK Vladimir F. – BOIS T., Kürt Milliyetçiliği, çev. E. Karahan – H. Akkuş -N. Uğurlu, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2008

ÖZ Ruhullah, Molla Ahmed el Ciziri’nin Divanında Kelami Konular, Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa, 2013

ÖZ Ruhullah, Sufinin Akidesi – Molla Ahmed el Cizire Örneği, Şırnak Üniversitesi Yayınları, No:21, Seri 14, Mardin, 2019

ÖZTÜRK Özgür, ‘Melayê Cizîrî Divanı ve Kürt Tasavvufu’, Yaşama Uğraşı, 2014 <http://www.yasamaugrasi.com/kultursanat/melaye-ciziri-divani-ve-kurt-tasavvufu.html> E.T:10/06/2019

YARDIMCI Mehmet, 6000 Yıllık Kürt Direniş Tarihi, Karahan Kitapevi, Adana, 2012

YILMAZ İsa, Zembilfıroş Hikayesi Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muş, 2016

ZEKİ BEG Mehmed Emin, Kürt ve Kürdistan Ünlüleri, çev. M.Baban-M.Yağmur-S.Kutlay, Özge Yayınları, Ankara, 2005

< http://www.siirtliler.net/torunun-agzindan-molla-halil-es-siirdi-2105h.htm > E.T: 14.4.2017

[1] Mehmet Yardımcı, 6000 Yıllık Kürt Direniş Tarihi, Karahan Kitapevi, Adana, 2012, s.502  

[2]Özgür Öztürk, ‘Melayê Cizîrî Divanı ve Kürt Tasavvufu’, Yaşama Uğraşı, 2014 <http://www.yasamaugrasi.com/kultursanat/melaye-ciziri-divani-ve-kurt-tasavvufu.html> E.T:10/06/2019

[3] Hakan Kaya, XVII. Yüzyılda Osmanlı Toplumunda Nakşibendîlik (İstanbul, Diyarbakır, Bursa), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011, s.43-44  

[4] Abdülkadir Menek, Kürt Meselesi ve Said Nursi, Nesil Yayınları, İstanbul, 2012, s.37  

[5] Kemal Burkay,  Geçmişten Bugüne Kürtler ve Kürdistan, Cilt 1, Deng Yayınları, Diyarbakır, 2008, s.204  

[6]Ruhullah Öz, Sufinin Akidesi – Molla Ahmed el Cizire Örneği, Şırnak Üniversitesi Yayınları, No:21, Seri 14, Mardin, 2019, s.310-312

[7] Ruhullah Öz, Molla Ahmed el Ciziri’nin Divanında Kelami Konular, Yüksek Lisans Tezi, Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Şanlıurfa, 2013, s.251

[8] Abduccebbar Kavak, Melayê Cizîrî ve Tasavvufî Kürt Edebiyatının Gelişim Dönemi, Bingöl Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Dergisi, Yıl:1, Cilt 1, Sayı 2, Bingöl, 2015, s.55

[9] Hatip Erdoğmuş, ‘Molla Mehmed Demirtaş ve Melayé Cıziri’de Naat’, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, cilt 2, Sayı 1, Muş, 2014, s.192

[10] V.Minorsky-T.Bois, Kürt Milliyetçiliği, çev. E.Karahan-H.Akkuş-N.Uğurlu, Örgün Yayınevi, İstanbul, 2008, s.189-190  

[11] Abdülkadir Menek, a.g.e., 2012, s.38  

[12] Mehmet Yardımcı, a.g.e., 2012, s.507  

[13] İsa Yılmaz, Zembilfıroş Hikâyesi Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muş, 2016, s.160

[14] Bülent Kaya, Feqîyê Teyran’ın Şêxê Sen’an Şiirinin İçerik Açısından İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Diyarbakır, 2017, s.16-17

[15] Faik Bulut, Ehmede Xani’nin Kaleminden Kürtlerin Bilinmeyen Dünyası, Berfin Yayınları, İstanbul, 2011, s.50  

[16] Faik Bulut, a.g.e., 2011, s.52  

[17] H. Mem, Üçüncü Öğretmen Hânî, İstanbul Kürt Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 2005, s. 22

[18] Mehmet Salih Gecit, Hoca Ahmed Yesevî İle Şeyh Ahmed-İ Hânî’nin Divân-I Hikmet ve Mem u Zin Eserlerindeki İtikadi Esasların Mukayesesi, Din bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, Cilt 13, sayı 3, 2013, s.137-138

[19] Mehmet Salih Gecit, a.g.m., s.140

[20] Mehmet Nurullah Aktaş, Molla Hüseyin Bateyî’nin Çalışmalarında Kur’ân’ın Kaynaklığı Üzerine, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 6.cilt, sayı 12, Şırnak, 2015, s.152

[21] Mehmet Yardımcı, a.g.e., 2012, s.501

[22] Mehmet Nurullah Aktaş, a.g.m., s.156

[23] Mehmet Nurullah Aktaş, a.g.m., s.157-158

[24] < http://www.siirtliler.net/torunun-agzindan-molla-halil-es-siirdi-2105h.htm > E.T: 14.4.2017 

[25] Mehmed Emin Zeki Beg, Kürt ve Kürdistan Ünlüleri, çev. M.Baban-M.Yağmur-S.Kutlay, Özge Yayınları, Ankara, 2005, s.150

[26] Abdurrahman Ece, Molla Halil es-Siʿirdî’nin Hz. Peygamber Tasavvuru (Mahsûlü’l-Mevâhibi’l-Ahadiyye Adlı Eseri Çerçevesinde), e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, c.10, sayı 4, 2018, s.1516

[27] Abdurrahman Ece, a.g.m., s.1521

[28] Abdurrahman Ece, a.g.m., s.1523

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Murat Fırat’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.