18.11.2023
Musa, Firavun için çifte gafleti, ölümcül yanılgıyı ifade etmektedir. Bunun sebebi Firavun’un, Allah’ı gereğince tanımaması ve algılarını altüst eden kibridir.
Eğer Firavun yanılmasaydı, Musa’yı görünce, onun, Allah tarafından, kendisini kör kuyulardan çıkarabilecek, azgınlıklarını dinginleyebilmesine imkan sağlayabilecek bir uyarıcı olduğunu anlayabilirdi.
Haydi kibri ve küfrü gözlerini kapattı ve bu hakikati ıskaladı; o zaman, bunca yılın zalimi, her zulmün bir sonu olacağını bilmenin korku ve teyakkuzu ile Musa’nın, kendisine kurulmuş büyük bir tuzak olduğunu farkedebilmeliydi. Fakat sebepler boyutunda, kibri, Musa’yı, kekeme, zayıf ve profilsiz gibi görmesine neden oldu. Oluşların hakikat boyutunda ise bütün bilmelerin, anlamaların, farketmelerin ancak Allah’ın müsadesi ile olması gerçeği buna engel oldu.
Firavun büyük tuzağa düştü. Musa’nın, ona meydan okumasını kabul etti ve en büyük sahte gücünü oyuna soktu. Firavun, büyücüleri ile illüzyonlar oluşturuyor, insanların aldanarak korkmasını ve itaat etmelerini sağlıyordu. Meydan okumaya maruz kalınca, bir an kendisi de illüzyonların büyüsüne kapıldı ve bunların gerçek bir güç olduğuna inanarak, meydan okumaya bunlarla cevap vermeye kalktı. Oysaki Musa’nın asası bir illüzyon aracı değil, bütün illüzyon enstrümanlarının etkisini ortadan kaldırabilecek güce sahip bir gerçek imkandı.
İşin aslını bilen büyücüler/illüzyonistler, gerçeği görünce hemen farkettiler, uyandılar ve hakikatin gücünü gönderen Musa’nın Rabbine iman ettiler. İllüzyonun etkisinden henüz kurtulamamış ve düştüğü tuzağın da farkına varamamış olan Firavun, kör kibrinin ateşlediği öfkesi ile işin şiddetini artırdı ve gidebileceği kadar ileri gitmeye karar verdi. Kibrin körlüğü ona, uzun zamanlardır, büyük bir ihtişamla saltanatını sürdürmesine vesile olan bütün illüzyon sistemini, Musa’nın, davarlara yaprak silkelediği bir değnek ile yıktıran Rabbin, devamında neler yapabileceğini kestiremedi. Dedim ya buna; kibrinin körlüğü, aslında kurtuluşuna vesile olacak bir fırsatı eliyle itip, bunu helakına vesile olacak bir duruma çevirmesi ve Allah’ı gereğince bilmemesi sebep oldu.
Musalar, asalar ve Firavunlar, kıyamete kadar tekrarlayacak semboller gibi düşünülürse; görüntüler değişebilir fakat neticeler hep aynı kalır. Zira mülkün, hükmün, bütün oluşların Rabbi; tek güç sahibi olan Allah’tır. Tek güç sahibidir zira tek yaratmak gücüne sahip olandır. Bütün varlıklar, olgular, oluşlar ve ilişkiler yaratılır. Yaratılmak, yokluktan, varlık sahnesine çıkmaktır. Allah her an yeni bir yaratıştadır. Yaratılmamış yani henüz yok olan birşeyin gücünden bahsedilebilir mi? Tek yaratabilen de Allahsa, Allah’tan başka birisinin gücünün olabileceğinden söz edilebilir mi?
Bunu ancak “Yaratan Rabbin ismiyle okuyabilenler” bilebilirler. Allah’ı gereğince tanımayanlar ve yaratılış özelliklerini yani hakikatleri bilmeyenler, bu tuzaklara hep düşeceklerdir. Görüntüler kimseyi aldatmasın. Bu aldanma da aslında bilmemenin, insanın ve hayatın asıl hikayesini bütünü üzerinden okuyamanın sebebiyle oluşur. Bu aldanma, insanın hikayesinin doğumla başladığı, ölümle biteceği ve Dünya’daki oluşların etki ve bedellerinin bu zaman sınırları içerisinde sözkonusu olacağı yanılgısıdır. Oysaki bu boyuttaki hayatın anlamı, tamamıyla insanların hayatlarının hakikatini oluşturan bütüncül sürecin niteliğini; gerçek ve nihai boyuttaki yaşama ilişkin liyakatlarını belirlemek içindir.
Firavun tabiatı, illüzyonlarla insanlara numara çekerken, gerçekte kendilerine de numara çekmektedir ve illüzyonların muhayyel dünyalarında, hakikati ifade etmeyen zanlarının tesirinde karar verip, yaşamayı tercih etmektedir. Ancak illaki bu boyutta yaşarken Asayı Musa’ya rast gelip, illüzyonlardan kurtulma imkanı bulacakları anları olacaktır. Bu anlar kurtuluşun fırsatı ya da düşülen tuzaklar biçiminde tezahür edebilir. Fakat bütün insanlar için kaçınılmaz ve adil biçimde görülecek olan Asayı Musa ise ölüm olacaktır. Bir dokunacak, bütün illüzyonlar ortadan kalkacak, yakin hasıl olacak ve bu boyuttaki bütün karar ve davranışların, bu boyutla ilgili karşılık ve bedelleri olduğu gibi, asıl karşılık ve bedellerin olduğu bir boyutun olduğu da şüphe götürmez ve inkar edilemez biçimde görülecektir.
Allah, Firavunlara, Musalar gönderince, Firavunların, bunun bir fırsat kapısı ya da kendilerine kurulmuş ve asla kurtulamayacakları bir tuzak olduğunu bilmeleri gerekir. Zira bundan sonra illüzyonlar ortadan kalkacak, sihirbazlar, Musa’nın Rabbine iman edecekler, insanlar uyanıp, hakikati görecekler, Firavun ve avanesi de helak olacaktır.
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.