Murat Sayımlar: Bana Maruz Kalmamış Ben

14.11.2023

Sana maruz kalmamış sen, Yunus’un halinden ne anlarsın ki, kalkmış bana ukalalık yapıyorsun?

Anadolu’nun neredeyse boşalmış bir köyünde, iki odalı bir evde yaşamaya başlayan üstadı, sözüm ona geri dönmeye teşvik etmek için, tahrik babından, Hz.Yunus’u hatırlatmak istemem üzerine yedim bu zılgıtı. Sonradan düşününce, yeryüzündeki en haklı ve hikmetli azar olduğunu fark ettim.

Sonraları, bana ve Yunus’a maruz kalmış birisi kıvamıyla düşündüm.

İşte o zaman gözümü, kendisinden başka bir yere çevirmeme müsade etmeyen nefsimi farketmeye başladım. Zira sadece kendisinin istek ve arzularının önemli olduğunu zanneden benliğim, farketmem gereken herşeyi ıskalamama vesile oldu.

Saklambaç diye tarif etmeye çalıştığım, aslında korkularımdan saklandığım dolaplar, perde arkalarıydı.

Duymam gerekenlere kulak kapatmak, aldatıcının, sorumluluksavar sahte laflarını dinlememden dolayı idi.

Avare gönlümün, meselesiz, amaçsız yaklaşımlarına, kendimce güzellemeler yapmak yatsıda hükmünü kaybediyordu.

Zaten ulaştım zannettiğim her seferde, yolun bittiğini görüp, boşluğa düştüğümde, bunların sahici hedef, sahici yol olmadığını da anladım.

Mızırdanmalarımın, öfkelerimin, şikayetlerimin de, haksız, sahte ve sahici olmadığını anlamam, bu kıvama ulaşınca oldu. Zira bana bahşedilen hayatı, orijinal esaslarına göre inşa etmek, yaşamak ve korumak mesuliyeti sadece bana aitti. Düşmandan ve dahi dosttan himmet beklemek ne kadar galat bir halse; gereğini yapmadan huzur ve tatmin istemek te bir o kadar adil ve anlamlı değildi.

Dumanaltı tekkelerinde berrak zihin, uyanık bilinç aramak saçmalığından kurtulabilmenin o kadar kolay olmadığını anlamak ta çok kolay olmadı.

Gözlerimi kapatıp tekrar her açışımda aynı dünyayı görmem beni şaşırttı, hep böyle olacak zannettim. Fakat bir seferinde gözlerimi kapatıp, tekrar açtığımda, başka bir boyutun, farklı koşullarında olacağım gerçeğini yakinen idrakimden sonra, şaşırmış hesaplarım düzelmeye, akıl kaidesine oturmaya, anlam tahakkuk etmeye, hakikate hasret duymaya başladım.

Çocukların, oyun ablalarına meyili ile, reşitlerin, yol adamlarına muhabbetini tefrik edememenin acı farkındalığı, aynı zamanda bir yol ayrımını da ifade etti.

İşte üstad bundan sonra ne kadar kendime maruz kalarak yaşadığımı fark ettim. Maruziyetim, istek ve arzuların hadsizliğine, korkularıma, kaçışlarıma, körlüklere, sağırlıklara, anlamaya direnmeye dair idi..

Söylemek istediğini o zaman anladım. Sen bana kızgın ve küs değildin, gaflette olduğuma dikkat çekmek için söylemiştin o sözleri.

Sonra hüsranı anladım. İnsanların ancak amel-i salih işleyip, hakkı ve sabrı tavsiye ederek kurtulabildiği hüsranı. Benim halimin adı buydu.

Bir de melâl ve korkuyu tanıdım. Ben melâle gülen yüz çiziyor, korkulara da ıslık çalıyordum ve bunlar için birşey yaptığımı zannediyordum. Belki de senin sabırla anlatmaya çalıştıkların bu sebeple işe yaramıyordu.

Hayır üstad, çok kolay olmadı, bana, ben’i itiraf etmek; fakat ben fena halde bana (ben’e) maruz yaşadığımı; maruziyetimin, mağduriyetimi oluşturduğunu farkettim artık… Sonrası Allah Kerim…

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir. 

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.