02.11.2023
Hayal kurabilmek insana verilmiş en büyük nimetlerden birisidir. Mevcut hal ve imkanlarla yapılamayacak, görülemeyecek, hissedilemeyecek, denenemeyecek olanları hayal dünyasında gerçekleştirmek mümkün olabilmektedir. Muhtemelen insanların yeryüzünde yaptıkları bütün şeylerin ilk safhası hayal kurmak olmuştur.
Bende bu yazıyı yazmadan önce bir hayale bindim ve gidilemeyecek yerlere gittim, görülemeyecek şeyleri gördüm.
Ateş sağanağının altında çaresizliği, sabrı, öfkeyi, tevekkülü, nefreti, direnmeyi, bilmeyi ve bilenmeyi müşahade ettim.
Oradan, üzerlerine asit atılan ormandaki ağaçların hüzünlü çehrelerini, acıklı feryadlarını müşahade ettim.
Sonra, kesme kristal bardaklarda, yıllanmış şaraplarla demlenenlerin, hayranlıkla baktıkları bardakları yere attıklarını ve cam kırıkları üzerinde çıplak ayakla yürümeye başladıklarındaki hallerini gördüm.
Döndüm, şehre indim, gülleri gördüm. İçe doğru büyümüş dikenlerinin, ruhlarına batmasıyla oluşan muazzeb hallerini ve ruhlarından akanlarla yapraklarını kırmızıya boyama çabalarını… Zira bunların renkleri yoktu, aynı kokularının olmadığı gibi. Bu nedenle sürekli parfüm sıkıyorlardı, bir kokuları olsun diye… Bunların, yani bataklık güllerinin, gül gibi görünmeye çalışmaları, bataklık çamurundan beslenmenin zorunlu sonucu olarak eksik kalmaları, yanlış olmalarındandır. Ruhsuz cenaze çelenklerinde iyi dururken, bir vazoya konulmaya ya da sevgiliye sunulmaya tenezzül edilmezler. Bunlardan; gül reçeli, gülsuyu, gülyağı, gül lokumu olmaz, zira özleri bataklık çamurudur.
Hayal atıyla yaptığım gezmede, gördüklerim sureta değişik olsalar bile esasta hallerinde bir fark yoktu. Görüntüdeki farklılığı oluşturan neden ise; bir bölümünde perde yırtılmış ve arkasındakilerin bütün çıplaklığıyla görünüyor olmasıdır. Yani bu tabloda, olan-biten, mazlum-mücrim, niyet-amel, gizlenemeden, bütün açıklığıyla ortadadır. Bir kısmındaysa, insanlar, varlığı ve hayatı; olanı-biteni, faili ve etkileneni, gerili perdeler üzerinde seyrettikleri ile görüyorlar ve bu filmlerde oluşturulan algıların zanları üzerinden anlamlandırıyor, inanıyor ve hisleniyorlardı. Oysaki perdenin arkasındakiler, oynatılan filmlerdekinden farklıydı ve muhtemelen bu insanlar, gökten ateş yağıp, perdelerin yanmasını bekliyorlardı.
Haller özde aynıydı. İnsanların fıtratlarının/doğalarının anlamlarına, sınırlarına, hukuklarına yapılan ihlallerdi. Görünür fark, birisinin aleni, diğerinin perdeli yapılmasıydı. Çekilen acıda da özde bir fark yoktu. Sadece birisi farkındalık oluştururken, diğerinde, malum mısırları yeyip, malum sıvıları içerken seyredilen filmlerin büyüsüyle daha derin bir uykuya dalınıyordu.
Bu, insanların tümünün işbirliği ile bile değiştirilemeyecek bir hakikati ifade etmektedir. İnsanların doğalarına yapılacak, açık ve gizli tasallutlar acıtır ve tahrip eder. İnsanlar, doğalarına uygun vasatlarda bir hayat yaşamak için yaratılmışlardır ve ancak bu halde tatmin ve huzur bulurlar. Bunun kadar kavi sabiteye sahip bir hakikatte; bu hale sahip olmak ve muhafaza etmenin, ancak insanların talep ve cehdi ile mümkün olmasıdır. Perdeler karşısında uyumayanlar ve gökten yağan ateşin bütün yolları kapatıp, imkanları bitirmediği zamana sahip olanlar için…
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.