16.09.2023
Belki de, farkına varmak, hakikati bulmak, harekete geçebilmek, başarabilmek için; henüz görmediklerimizi görmeye, duymadıklarımızı duymaya, bilmediklerimizi bilmeye, hissetmediklerimizi hissetmeye ihtiyacımız vardır.
Bunlar bizim kesitsel körlüklerimizden kaynaklanan eksiklerimiz olabilir.
Kesitsel körlük; bir halin, duygunun, ilişkinin, algının, anlayışın, düzeyin, perspektifin, sistemin, kurumun, sürecin, olgunun, asabiyenin, grubun sınırları içerisine hapsolup; dışında, ötesinde, bütününde; etkileyen veya etkilenen birşeyler olabileceği fikrine ve farkındalığına sahip olamamaktır. Yani bakışı, görüşü, ufku, inancı, kararı, tutumu ve davranışı, bu kesitte sınırlanmış, hapsolmuş olmaktır. Bu, kesiti, bütün zannedip, mutlaklaştırmaktır.
Oysaki her kesit, bir bütünün parçası/bölümüdür. Yani kesit, bütünden bağımsız düşünülemez, anlaşılamaz ve hatta varlığını sürdüremez.
Bu hakikat çerçevesinde düşünülürse, kesitsel körlük, varlık hakikatine mugayir bir durumdur ve bu körlüğe düçar olanları zor durumda bırakır.
Normal ve doğal olan hâl ise; kesrette-vahdeti/ çoklukta-tekliği; bilmek, bulmak, görmektir.
Bunu anlatabilecek en güzel örnek insan organizmasıdır. Bu organizmayı, mükemmel çalışan bir bütün olarak ifade edersek; her hücre, doku, alt sistem bir kesit/bölüm/parçadır. Herbir kesit/bölüm, birbirlerinden farklı görünüm, özellik ve fonksiyonlara sahipken; hiçbirisi butünden bağımsız, kopuk, bağlantısız değildir. Yani, bir tırnak, dalak ve beyin hücresi birbirlerinden farklıdır. Ancak hepsi aynı genetik materyalden oluşmuş, amaç birliğine, fakat farklı fonksiyonlara sahip, aynı organizmanın varlığını ve işleyişini, uyum ve işbirliği içerisinde sürdüren; hepsi, bütün içerisinde haberleşip, birbirlerinden haberdar olan bir keyfiyette varlıklarını sürdürmektedirler. Bu, çoklukta-birlik/kesrette-vahdet halini tarif etmektedir.
İnsan hayatında genetik materyal, kök hükümlerdir. Kök hükümler, insanların karar ve davranışlarının anlamlarını, ilkelerini, sınırlarını, değerlerini, ölçülerini; kök hukukunu, sistemlerini ve kaynaklarını belirlerler. Bunlar da karar ve davranışların mahiyetini belirler. Karar ve davranışların mahiyeti ise yaşanılan hayatın niteliğini/biçimini/mahiyetini belirler. Yani hayatta kök hükümler, insan organizmasındaki, genetik materyalle aynı fonksiyonları icra ederler.
Kök hükümler hayatın eksenini oluştururlar. Bu eksen etrafında, yatay ve dikey düzlemlere sahip bir hayat yapılanır.
İnsanlar, sahip oldukları şakileye (mizaç, kapasite, zeka ve diğer farklılıkları oluşturan değişken unsurlara) göre, hayatın yatay ve dikey izafiyet alanlarının bir yerinde, izafi bir kesitte yer alır ve hayatlarını sürdürürler.
Hayatı bütün olarak kabul edersek, iki farklı izafiyetten/görecelikten bahsetmemiz mümkündür. Bunlardan birisi eksen izafiyetidir. Yani yaşadığınız hayat kesiti hangi eksene/kök hükümlere göre yapılanmıştır? Diğeri ise referans konum izafiyetidir. Yani aynı eksenden yapılanmış yatay ve dikey hayat sisteminde, hangi koordinattaki hayat kesitinde yaşıyorsunuz?
Eksen göreceliği sözkonusu olunca, kesit körlüğü esasa taalluk eden büyük bir riski barındırmaktadır. Zira insanlar için, fıtratlarına uygun, hayatın gerçek anlamının gerçekleşebileceği ve bütüncül tatmine ulaşabilecekleri yegane hayat, ancak orijinal varoluş kodlarının, kök hükümler olduğu bir eksen çerçevesinde inşa olabilir. Oysaki insanların, eksendeki kök hükümleri de imal edebilmek potansiyelleri olduğu için, neredeyse sınırsız sayıda, izafi eksen imal edip, bunları tercih etmek imkanları da vardır. Ancak imal edilmiş bu eksenlerdeki kök hükümlerin hiçbirisi ile, insan doğasına uygun bir hayat inşa etmek imkanı bulunmamaktadır. Zira varoluş hükümlerini belirleyip, bunlara göre varlıkları, olguları, oluşları yaratan tektir.
Eğer kesitsel körlük, içerisinde bulunan hayat sisteminin hangi hüküm köklerine sahip bir eksen çerçevesinde; kimler tarafından, hangi niyetlerle ve yöntemlerle yapılandırılıp, yönetildiğini görmeyi, bilmeyi, farketmeyi engelliyorsa, bu durum varoluşsal büyüklükte bir riski ve buna uygun bedelleri önümüze çıkartacaktır.
Eğer kesitsel körlük; orijinal varoluş kodlarını esas alan kök hükümlere sahip bir eksen çerçevesinde inşa olmayı hedef almış bir süreç üzerindeyse, handikap; bütünden, amaçtan, hikmetten, işbirliğinden, yardımdan, desteklerden, korunmadan, sahicilikten ve sıhhatten kopuk ve hatta mahrum; zanlara, nefse, cehalete, yanlışlara ve yalnızlığa mahkum bir mağlubiyete düçar olabilmek ihtimalidir. Bedelleri arasında; hüsranlar, kölelikler, körlükler, idraksizlikler, zayıflık ve eziklikler, yoksunluklar, rızadan ve cennetten mahrumiyetler sayılabilir.
Zira oluşların orijinal doğasına uygun tavır ve durum; çoklukta-tekliği esas alan bir hâl üzere olabilmektir. Bunun yolu ise; kişilerin güç ve imkanları nispetinde, bütüne ilişkin bir tasavvur, kesite ilişkin farkındalık sahibi olabilmek; bütünle kesit arasındaki ilişkiyi doğasına uygun ve istikrarla sürdürebilmek; şakilesi nispetinde süreçlerde fiilen yer almak ve bütündeki tüm unsurlarla, haberleşme ve işbirliği içerisinde olabilmektir.
Enam 50.
………. De ki: “Hiç gören ile görmeyen bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?”
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.