14.10.2023
Hayatın tümden mektep; yüzleşmelerin en güçlü öğrenim usulü; can yakan musibetlerin en müessir yüzleşmelerin belki de başında olması; kesif ve katmanlı gafletin, bütün bunlara rağmen çok yaygın biçimde varlığını göstermesi ve sahiplerini, yanmaya elverişli kuru ve çıralı odun kıvamına ulaştırması, yaşayageldiğimiz zamanların, gözlerimize soka soka, kafalarımıza vura vura öğrettiği şeylerdendir.
Bence bir de bu zamanlar, bağıra çağıra, tellal misül şunu söylemektedir. Bundan böyle insanlar beş sınıftan birinde yer alarak hayatlarını sürdüreceklerdir. Oyun çocukları, oyun ablaları, reşitler, adanmışlar ve düşmanlar.
Bu sınıflandırmada; yaş, cinsiyet, sosyal, kültürel ve ekonomik statü, aidiyetler, biyolojik, fizyolojik gelişim vb. hususlar belirleyici olmayacak; ancak hayata karşı zihni, ruhi ve fiili duruşun niteliği bu kategorileri belirleyecektir.
Oyun çocukları, varlık hakikatine dayalı bir hayat tasavvurundan kaynaklanan; hayatın anlamına, amaçlarına, bundan doğan hedeflere sahip olmaksızın; sahih bir köke istinat etmeyen, bütüncül, adil, üretken, çatışmasız, özgür, paylaşımcı ve bütüncül tatmini sağlayacak manalardan ve çerçevelerden uzak; sorumluluk almadan, sadece nefsi hazlara odaklı ve her şeye, olgunlaşmamış benlik penceresinden baktıran, imal edilmiş bir hayat tasavvuru ile yaşayan insanlardır. Bunların oyun çocukları olmaları, hayatın, hakikatten uzak bir oyun ve oyalanma kıvamında yaşanması; bunların da, henüz hakikati fark etmemiş; gerektirdiği sorumlulukları, yaklaşımları ve rolleri üstlenmekten uzak ve hatta bilinçli bir kaçışla, hayatı yaşamaya çalışıyor olmalarından dolayı dahil oldukları sınıflandırmadır.
Oyun ablaları, kadın veya erkek, her yaşa, titre sahip ve statüdeki kişiler olabilirler. Oyun ablası olabilmek için öncelikle, hakikat esasına ve hikmete tamamıyla dayanmayan, oyun mahiyetli bütün fikirlerin, bakış açılarının, tarzların, önerilerin, faaliyetlerin, usullerin tanıtılması, yaygınlaşması, propagandası, öğretimi, rehberliği, organizasyonu için öne çıkan, görünür olan, şöhret kazanmış, istihdam edilmiş veya gönüllü faaliyet içerisinde olmak gerekmektedir. Bunlar; bir yönden, kökten başlayarak kurulmuş, bütüncül bir hikayeye ya da tasavvura sahip olmamaları; bir taraftan, parça, bütün ilişkisini kuramamaları ve genelde kesitte sıkışmış olmaları; diğer yönden, düşük farkındalık, yüksek retorik üretmek yeteneğine sahip olmaları; sorumluluk almaktan imtina ederken, öne çıkmayı, beğenilmeyi, övülmeyi sevmeleri; akletmek yerine, kolaĵcı bir nakilcilik ve slogancılığı tercihleri; etkili, özgür, otonom olmaktan ziyade, cari normların normalleri konformistliği gibi özelliklere de sahip olmaları ile bilinirler. Oyun çocukları, bunları rol modeli gibi görürken, aynı zamanda onlara yönelik bir özenti, hayranlık ve yönelime de sahiptirler. Zira bunlar pek çok söz sarf edip, faaliyet yaparken; hakikatten doğan sorumlulukları hatırlatmadıkları, yüzleşmelere neden olmadıkları, teklif götürüp, tekellüf altına sokmadıkları, kısaca pek çok şey söyleyip, yaparken, suya sabuna dokunmadıkları, oyalayıp, eğlendirdikleri için tercih nedeni olurlar. Çoğunlukla iyi niyetli olmalarına rağmen böyle davranmaları, küplerindekinin dışa sızmasıyla ilgilidir.
Reşitler, hakikati yaratanın, bu hakikat üzerinden her şeyin yaratıldığının; yeryüzü hayatında; anlamın, dengenin, adaletin, tatminin, üretimin, barışın ancak bu çerçevede yaşamakla mümkün olabileceğinin farkına varmış olanlardır. Bu farkındalığın gereği olan bütün sorumlulukları doğasına uygun biçimde yüklenmekten, bütün görevleri de bu nitelikte yerine getirmekten imtina etmeyenlerdir. Hedeflerini ve ilişkilerini buna göre belirleyip, yönetebilenlerdir. Bunun için gerekli olan; zihni, ruhi, fiziksel, sosyal olgunluklara ve yetkinliklere sahip olanlardır. Benliklerini, doğasına uygun bir olgunluk mertebesine getirebilmiş ve özgürleşebilmiş olanlardır. Sahih, olgun ve bütüncül; varlık, hayat ve oluş tasavvurlarına sahiptirler. Her an en doğru kararı alıp, davranış sergilemek mücahedesi içerisindedirler. Güzel ahlakları, güçlü şahsiyetleri vardır. Zulmetmezler, zulümlere ve zalimlere taraf olmazlar. Boş işlerle ve boş sözlerle uğraşmazlar. Cesurdurlar, kararlıdırlar, etkilidirler. Bozmazlar, tahrip etmezler, inşa ederler.
Adanmışlar, reşitlerden, kendi ayırt edici özelliklerinin farkında olan ve bu çerçevede, hayattaki inşa alanlarını ve rollerini bilenlerdir. Bunlar, hakikatin sahibiyle yaptıkları ahdin gereğini eksiksiz yerine getirmek cehdi içerisindeyken, aynı zamanda keskin bir güncel farkındalığa sahip olmak halinde ve bu tabloda kendisine düşen görevleri de yerine getirmenin açık bilinci içerisindedirler. Bu farkındalık ve bilinç onların, kendi paylarına düşen sorumlulukların gereğini yerine getirmeye adanmalarını sağlar. Bu adanmışlık; bilmesi, görmesi, yapması ve olması gereken şeylere kesin bir odaklanma ve oradan hiç ayrılmamak kıvamını ifade etmektedir.
Düşmanlar ise, hakikate nispetle, olmuş ve olacak her şeye; bilerek, isteyerek, gafletle veya aldanmış olarak saldıranlar, yok etmeye, zarar vermeye, engellemeye, saptırmaya, vaz geçirmeye, düşman etmeye çalışanlardır. Bunlar için inşa yoktur imha vardır, üretim yoktur tüketim vardır, adalet yoktur zulüm vardır. Zira bunların karar ve davranışlarını belirleyen anlamlar, ilkeler, değerler, ölçüler, sınırlar; varoluşsal bir esasa, köke, sabiteye dayanmayan, hevalarının, o anki isteklerini gerçekleştirmek için imal edilen izafi olgulardır. Onlar imkan bulduklarında, hakikat esasından doğmuş her şeyi tahrip etmek için, çok güçlü ve istikrarlı olarak mücadele içerine girerler.
Yaşadığımız zamanlarda şahit olduklarımız/olacaklarımız, maruz kaldıklarımız/kalacaklarımız, bizleri yeni okumalar, anlamlandırmalar, tasnifler, tarifler yapmaya mecbur bırakmaktadır. Elbette bunlar mutlak sabitler değillerdir. İhtiyacımız olan konjonktürel tespitler ve teklifler olarak ortaya çıkacaklar, doğrulukları ve işe yararlılıkları sabit olduğu sürece kullanılacaklar ve gerektiğinde değiştirileceklerdir. Bunların elde edileceği ve teyit edileceği yegane kök referans, yaratılış sabiteleri ve özellikleri, yani hakikat olacaktır. Aksi takdirde, halihazırda müşahit olmaya başladığımız durumların altında kalmak mukadder olabilir.
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.