28.11.2023
Hakikat orijinal varoluş özellikleridir. Sabittir, değişmez, kaynağı yaratılışı gerçekleştirendir. Hakikate karşı suikast yapılabilir. Bunlar, hakikati tahrip etmek teşebbüsü biçiminde oluşabileceği gibi, “sahte hakikat” imalatı girişimi şeklinde de tahakkuk edebilir.
Hakikat karşısında üç farklı duruştan söz edilebilir. Hakikatin tarafında olmak, hakikatin muhalifi olmak, hakikatin taraftarı olmak iddiasında olmak.
Bunlar içerisinde en zor durumda olanlar, hakikatin taraftarı olmak iddiasında olanlardır. Zorluk; niyetten, bilgiden, karardan, yaklaşımdan, usulden kaynaklanabilir.
Bu halde olanlar için iki potansiyel durumdan söz edilebilir. Birincisi, gerçekten hakikate taraf olmak isteyip, henüz tamamıyla başaramamış olmak. Diğeri ise, hakikate taraf olmak niyetinde olmayıp, böyle görünmek istemektir.
Birincide, samimi niyet ve yaklaşımla; sabır ve istikrarla; doğru istikamet ve usulle hakikate ulaşmak ihtimali yüksektir.
İkincide olay biraz karmaşıktır. Hakikate taraf olmak niyeti olmaksızın; hesabilik, korku, kaygı, çıkar gibi basit nedenlerle böyle görünmek çabası içine girilebilir. Ya da böyle görünmeye çalışmanın altında; aldatmak, zarar vermek gibi, kasta dayalı nedenler olabilir.
Hakikate taraf olmak; gerçek bilincin, yüksek idrakin, sahici sorumluluğun, bütüncül yaklaşımın, gücün hakikati ile yakın temasta olmanın, güvenliğin esasına ilişkin yaklaşımın, kaybetmemenin, sürdürebilirliğin, hür olmanın ve kalmanın, aldanmamanın, aldatmamanın, zulme maruz kalmamanın ve zulmetmemenin, emniyetin, etkili olmanın, tatminin, kemalin zorunlu koşuludur.
Hakikate karşı her türlü duruş; sonunda, boşluğa, istenmeyen neticelere, kaybettirecek yola ulaşmanın mukadder olması demektir. Aynı zamanda sürekli tahripkar teyakkuz haline; hata ve çelişkilerin perdelenmesi stresine; enerji israfı ve yönetilmesi zor, yüksek riskler anlamına da gelir. Yani ciddi handikapların yönetilmesi için kaynakların önemli kısmının sarf edilmesi söz konusudur. Oysa ki, hakikate taraf olarak süreçleri yönetenler; maksimum verim, güvenlik, denge, başarı ihtimali ve yönetim kolaylığı ile çalışırlar. Bu, oluşların doğasının tabii gereği olarak böyledir.
İfade edilen hususların spekülasyon değil de, hakikatin doğal tezahürleri ve çıktıları olduğunu bilebilmek, ancak gerçekten hakikate taraf biçimde süreçlere dahil olmak tecrübesi ile mümkün olabilir. Elbette bu tecrübe aynı zamanda, hakikatte, ne kadar büyük bir güç ve imkan potansiyeli olduğunu bilip, tanımayı da sağlayacaktır.
Hakikate tarafmış gibi görünmek süreçleri, her alan ve ölçekte büyük stres yaşanmasını zorunlu kılar. Bunun bir nedeni, yukarıda ifade edildiği gibi, çelişkilerin yönetilmesi ve örtülmesi için gösterilecek çabalardır. Diğeri ve bence en önemli olanı ise, hakikatin hüküm ve kuralları ile kendi oluş ve süreçlerini yöneten varlık ve olguların; hakikate tarafmış görüntüsüyle süreçlere vaziyet etmeye çalışanlar karşısında, asimetrik büyüklükte etkiye ve çeşitliliğe, dolayısıyla belirleme gücüne sahip olmaları nedeniyle; hakikate tarafmış görüntüsü keyfiyetiyle tasarlanan, planlanan, sürdürülmeye ve yönetilmeye çalışılan bütün sistem, süreç ve ilişkilerle değiştirilmek istenen her parametrenin, gevşetilen vidalarını sürekli sıkmak temayülünde olmalarıdır.
Bunun nedeni, bütün hâl ve parametreleri kontrol edip, yönetebilmek gücünün ancak bunları Yaratan ve Yönetende olmasıdır. Yani bütün merkez ve muhit unsurlarının kendi varoluş doğalarına yani hakikate uygun çalışmaları esastır. Bunu bozmaya yönelik her teşebbüsü boşa çıkartıp, asli hâl ve işleyişlerine dönmek çabaları, onlar için yaşamsal mecburiyettir. Hakikate tarafmış görüntüsü ile süreçlere vaziyet edenlerin durumu ise cüzi istisnadır. Bu nedenle, cüzi istisnanın, asli ve bütüncül hakikati, bütünüyle ve sürdürülebilir biçimde manipüle edebilmesi veya kendi doğası dışında yönetebilmesi gücü yoktur.
Bu gerçek, hakikatin, bütünüyle ve sürekli biçimde yönetilemez, değiştirilemez, manipüle edilemez ve karşısında durulamaz bir olgu olduğunu ortaya koymaktadır. Bu hakikat aynı zamanda, gerçek anlamda hakikate taraf olup, bütün karar ve davranışların bu çerçevede belirlenmesinin, bütün yüksek ideallere ulaşabilmenin lazım şartı olduğu idrakinden oluşan, yüksek stratejinin de tabii gereğidir.
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.