Sait Alioğlu Yazdı: 15 Temmuz Havası Üzerinden…

16.07.2022

Bugüne kadar, yaşadığım süre içerisinde olan darbelere ve temelinde İslami hassasiyetlere yönelik olarak elimden geldiği kadarıyla birkaç yazı yazma durumun oldu.  Bunları sıralarsak; 12 Eylül darbesi, 28 Şubat’ın da ayak izlerini taşıdığına inandığı Sivas kumpası ve Başbağlar katliamı ile yine 6-7 Eylül yağması gibi hadiseler sayılabilir.

67-Eylül olayları olduğunda, ben daha dünyada yoktum. 71 Mart muhtırasında ise ilkokul öğrencisi idim. 12 Eylül askeri darbesi döneminde lise öğrencisi olup “bozuk düzen”e karşı “devrimci” bir mücadele içerisinde idim/idik.

Daha sonra, “karanlık ve örtülü darbe dönemi” olarak vasıflandırılabilecek doksanlı yıllar ve özellikle de doksan üç yılı bizler için aynı zamanda bundan sonra darbelerin peşi sıra geleceğini/gelebileceğini işaret ediyordu.

Bunlar olurken, düşman boş durmuyordu, kendi yanında “İslam’a ve Müslümanlara hizmet” düşüncesiyle hareket ettiği halde, yapıp ettiklerinin büyük bölümünün karşı tarafa yaradığını, yaptığı işlerin o karşı taraf için “yarayışlı” olduğunu pek de hesaba katmayan bazı Müslüman çevre ve şahsıları da zikretmeliydik. Ör. Aczimendiler…

Bir soru; darbeciliğe nereden gelmiştik?

Her ne kadar kendi tarihimiz içerisinde darbeciliği tamamen modern Saiklerle Osmanlı son dönemine sabitlemek istesek de, izlerini eskilerde bulabilirdik. Bu izler, gerek İslam öncesinde “bize ait” kültürde aranılabileceği gibi, gerekse de pâk İslam mesajının bulanıklaştırılması süreci ile o sürecin devamında aranabilir.

Bu konuyu, en iyisi işin uzmanlarına bırakmak gerek…

Bununla birlikte, Çırağan Sarayı baskınıyla başlayan “modern” darbe süreci, en son 15 Temmuz’da karşımıza, farklı tonlarıyla birlikte çıkmış oldu.

Çırağan Sarayı baskınıyla başlayan darbe geleneğinin bir devamı ve İTC’nin eseri olan Babıali Baskını ve baskın’ın akabinde kök salan ve koca bir ülkeyi çöküşe, çözülüşe ve yıkılışa götüren bu darbe daha sonra yerini Kemalist sultaya bırakmış oldu.

Kemalistler belki darbe ile iktidara gelmediler, ama gerek birçok konuda “varlıklarını koruma”(*) adına söz verilen işleri yok saymaları ve gerekse de toplumu, kendi arzusu hilafına Batılı bir toplum yapmaya yönelik inkılaplar(devrim) yoluyla bir darbe gerçekleştirmiş oldular.

Bu darbelerin arkasında, madde ve mantık olarak Batılı güçler vardı. Hatta 15 Temmuz FETÖ darbesi sürecinde de.

Nereden mi biliyoruz!

Nerden olacak! 12 Eylül darbesinde ABD’li yetkililerin darbecilere yönelik olarak “bizim çocuklar” ifadesi ile FETÖ darbesi öncesi ve sonrasında yine ABD’li yetkililerin o konuya yönelik beyanları herkes tarafından bilinmektedir.

Bunların hepsi birer darbe idi.

Bazıları salt materyalist saiklerle İslam karşıtlığı adına yapılmış olsa da, bazıları da İslam’ın, toplum üzerinde yürürlükteki düzen adına kullanımına yönelik idi.

İlkine materyalist temelli Türk ulusalcılığı çerçevesinde yapılan darbe ve darbe girişimleri ile “inkılapları sayabiliriz.

İkincisine ise, 12 Eylül darbesini tek başına mes’eleyi anlamak açısından örnek verebiliriz.

Gerçi arada, yine İslam karşıtlığı/düşmanlığı üzerinden 28 Şubat darbe girişimini sayabiliriz.

FETÖ darbe girişimi ise, ilhamını Çırağan Sarayı baskınından almış olsa da, o da çok post modern dönem ürünü olup ö dönemin mantığının ve araçlarının kullanımı ile başlatılmıştı.

Bu darbe girişimi aynı zamanda, Batı ve Batıcı güçler için “İslam karşıtlığı/düşmanlığı” olarak hizmet edecek olsa da, temelde tarafların işine yarayan ve yukarıda da belirttiğimiz üzere İslam’ın düpedüz kullanılmasını içermesi açısından önemli idi.

Darbeler, çoğu kez bir kesimi tedip etmek için ele alınsa da, uygulanması açısından, tedip edilmesi düşünülen kesim/lerle pek bir ilişkisi bulunmayan toplumsal kesimleri de ilgilendirmekte, etkilemektedir.

Buna örnek olarak şunlar söylenebilir; sözde 12 Eylül darbesi bilumum sol güçleri ezmek, yok etmek için “söylende de” o darbenin tüm toplumsal kesimlere yönelik olduğu zaman içerisinde anlaşılacaktı.

28 Şubat darbesinde de, meslek lisesi hüviyetinde olan İmam-Hatiplerin önünü kesmek için uygulamaya konan katsayı zulmü, zamanla sanayi’de yetişmiş eleman eksikliğine yol açmış ve ülke sanayisi az da olsa irtifa kaybetmişti.

Darbe, iki ucu kirli değnek gibi, kiri, pisliği ve pası değdiği yeri doğal olarak kirletiyordu.

Yapılan darbelerle ve devrimlerle mücadele çoğu zaman kolay olmuyordu. Almış darbesi halen pek de sorgulanamadı. 12 Darbesi ise o da AK Parti’nin kendi oluşturduğu özgür ortamda ele aldığı, solun az da olsa ilgi gösterdiği, ama CHP’nin pek de önemsemediği bir vasatta, muhafazakâr kesimler ilgi gösterdi. Ama o ilgi bir yanda da AK Parti’nin de bazı sebeplerden dolayı “devletli” olma dürtüsüyle külli bir hesap sorma noktasına ulaşamadan sönüp gitti.

Zaman içerisinde Mavi Marmara hadisesi gibi Müslüman kesimi ilgilendiren bazı durumlar, kendine özgü sivil zeminlerde ela alınıp “dava” haline getirilebilecekken yine muhafazakârlık saikiyle mevcut iktidarın inisiyatifine terk edilerek dava olmaktan çıkarıldı ne yazık ki.

15 Temmuz darbe girişimi, her ne kadar Batı tarafından desteklenmiş olsa da, salt Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik bir darbe bir darbe girişimi gibi okunsa da, onlar açısından Müslüman kitleyi temsil etiği saikiyle AK Parti iktidarına yönelikti. Bunun böyle olduğunu, laik kesimlerin konu ile ilgili “sessizliğinde” hareketle okuyup yorumlayabilirdik.

Bu olayı AK Parti nasıl okudu/okuyor/okuyacak ayrı bir konu, ama kendi sivilliğini elden bırakmaması gereken Müslümanlar nasıl okudu/okuyor ve okuyacak? O ise apayrı bir konu…

(*) Tüm yönleriyle Kürt Sorunu, Alevilik konusu vb.

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Sait Alioğlu’nun Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.