Sait Alioğlu Yazdı: Bürokratik İktidar

09.02.2023

“Yükselen bir bürokrasi, toplumsal inisiyatifin zayıflaması, sınıfların kemikleşmesi, bilimsel merakın engellenmesi… ve bunlara benzer binlerce etken bu çöküşe hız kazandıracaktır.”

(Isaac Asimov, Vakıf,  sayfa 42)

“Bürokrasinin dili mevzuattır ve bürokrasi yazı ile konuşur. Bürokrasi, siyasetin ve iş sahiplerinin önüne mevzuat engeli çıkarmak ve işi engellemekle eleştirilir; hatta suçlanır. Esas eleştirilecek bürokrat, mevzuata uymayan bürokrattır. … Bürokratik unsurların varlığı bizatihi problem oluşturmaz. Hiçbir siyasal iktidar bürokrasi olmadan iş üretemez. … Oligarşik ve sivil siyasal bürokrasiyi ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Sivil siyasal bürokrasiyi oligarşik olmakla eleştirmek yanlış hedefe ateş etmektir.”

Yukarıda, aynı yazıya ait ve birbirlerini tamamlayan paragraflardan alıntıladığınız ifadeler, yıllarca devlet kademelerinde çeşitli pozisyonlarda bulunup kamu görevi icra etmiş olan Dr. Ali Osman Sali’nin, Çıra Yayınları arasında yayınlanmış bulunan “Bürokratik İktidar” adlı eserinden, onun kaleminden konuya giriş babında okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır.

Yazar, yıllarca kamu hizmetinde çeşitli kademelerde, bürokrasi içerisinde bulunduğundan, oradan elde ettiği tecrübelerin, deneyimlerinin ve konu ile ilgili olarak yapmış olduğu okumaların, araştırmaların sonucu olarak, Bürokratik İktidar” adlı esere imza atmış…

Yazar, işin ehli her insanın yaptığı üzere, işin içerisinden gelen birisi olarak, ele aldığı konuya binaen, kitabının iskeletini oluştururken, kitabını üç ana ve her ana bölümü de ana bölümlerle uyumlu alt bölümlere ve onları da mes’eleyi tamamen anlatabilmek için maddeler halinde sıralayarak, “giriş, gelişme ve sonuç” şeklinde tamamlamaya çalışmış bulunmaktadır.

Yukarıda da değindiğimiz üzere eser üç ana bölümden oluşmaktadır; 1)İlk Bölüm(Bu bölüm aynı zamanda konuya ‘giriş’ bölümüdür.); 2)Sivil Bürokratik İktidar, 3)Oligarşik Bürokratik İktidar/Vesayet bürokrasisi…

Eser, bu üç bölüm üzerinden var olan konuyu açığa kavuşturma gayretini, baştan sona taşımaktadır.

Bürokrasinin aslında kötü, zararlı ve gereksiz bir şey olmadığı, bir yerde bir yapı/devlet varsa, orada, halkın yönetilmesini demokratik çerçevede üzerine almış olup iktidarda bulunan ya da muhalefet saflarında yer alan siyasi partilerin, siyasilerin hizmet etme usullerinin yanında, siyaset dışında bulunan ve devletin omurgasını oluşturan bürokrasinin varlığının mahiyeti, bu eserde izah edilmeye çalışılıyor.

Yazar, yukarıdaki ifadeyle örtüşük bir şekilde, bürokrasiyi de işin içerisine katarak, devletin vücuda gelmesi konusunda, “egemenlik ve otorite” bahsinde iki kişi ile bir devletin kurulabileceğini, iki kişiden birisi diğeri üzerinde kabul edilmiş ve meşru bir otoriteye sahip ise, artık basit de olsa, bir devletin kurulabileceğini belirtmektedir.(34)

Yazarın ifadelerinden siyasal kurum olarak devlet için beş kalemin öngörülmesi gerektiğini anlıyoruz. Bunlar; vatan, millet, siyasal sistem, egemenlik ve otorite. Egemenlik ve otorite konusunda, yazarın yaklaşımını yukarıda ifade etmeye çalışmıştık. Siyasal iktidar başlığı altında; İktidar ve siyasal iktidar bahsi ile iktidar ve güç mücadelesi bahsine yer verilmiş…

Bu bahsin konu bağlamında son maddesinde bürokrasi ile siyasetçilerin birbirlerine yönelik bakış açılarına yer verilmiş; “Bürokrasi siyasetçileri işe yaramaz, işten anlamaz asalaklar olarak değerlendirir. Bu değerlendirme siyasal unsurların kendi arasında da vaki olabilmektedir. Ankara bürokrasisi kökenli siyasetçiler her zaman avantajlıdır.  Taşra kökenli ve sistemi bilmeyenler gerçekte çok zorlanır ve bir kısmı olan biteni anlayamadan dönemini bitirir”(41).    “Siyasetçi ve bürokrasi arasında güvensizlik söz konusudur. Siyasetçi, bürokrasinin kendini aldattığını ve yanlış işler yaptırdığını düşünürken,  bürokraside siyasetçinin anlamadığı işlere burun soktuğunu, bakan baskı yaparak, kendilerini zor durumda bıraktığını düşünür.” (44)

Sivil Bürokratik İktidar

Kitabın ikinci bölümü olan “sivil bürokratik iktidar” kısmı,  bürokrasi tanımından başlayarak, onun ne/liği, niçin/liği, mahiyeti ve yapısallığını konu almaktadır. Bir açıdan, bu bölüm eserinde bel kemiğini oluşturmakta olup kitabın esas yükü, bu bölümde kendini göstermektedir.

Sivil bürokratik iktidar konusunda; anayasal açıdan, yasama yetkisinin TBBM’ye, yürütme yetkisinin ve görevinin Cumhurbaşkanlığı tarafından anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanıldığı, yerine getirileceği hüküm altına alınmış olup yargı yetkisinin ise,  Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmektedir. (47)

Burada, karşımıza kavramlar ve tanımlar çıkmaktadır. Bunlarda, var olan bütünün birer parçası olarak görülen/gördürülen işler, makamlar  ve şahıslar olarak iki grupta değerlendirilebilir.. Bunları; “devlet, egemenlik, iktidar/otorite, siyasal iktidar, bürokrasi/kamu yönetimi/kamu idaresi, bürokrasi/kamu görevlileri, bürokratizm/bürokrasicilik, bürokrat, bürokratik, bürokratik makam, bürokratik iktidar, oligarşi, bürokratizm/bürokratçılık, bürokratist ve bürokratik yargı” olarak  sıralayabiliriz.

Bürokrasi, sebepleri ve ya da demokrasi

“Bürokrasi, mevzuatta tanımı olmayan, ancak yaygın kullanımlı bir kavramdır. Bürokrasinin kelime anlamı büronun/masaların hakimiyeti ve gücüdür. Kamu yönetimi, tüzel olarak bir güçtür. Devletin unsurlarından saydığımız otorite/iktidarın oluşması ile bürokrasi de oluşmaya başlar. Bürokrasisi kurulmamış bir devleti, mütekamil bir devlet sayamayız.” (53)

Bürokrasiye hakim olan gücün, kendi gücünü kullanabilmesi için, kendi demokrasini de hayata geçirebilmesinin önemi söz konusudur; “Gücü eline geçiren gurup, kendi demokrasisini hayata geçirir. Demokrasi oyununun kaybedeni her zaman ahalidir.. Ahali adına iktidara gelenler dahi bir zaman sonra sermaye, bürokrasi gibi etkin bir gücün temsilciliğine soyunabilir.”(57)

Bürokrasinin sınıflandırılması mevzuuna gelince, bürokrasiyi “oligarşik/vesayet”, “sivil-siyasi” ve “idarî” olarak üç gruba ayrılmak mümkündür.. (58, 59)

Bürokrasinin kapsamı, konumu ve işlevi söz konusudur. Bürokrasi, bunları bir türlü aşmak istediğinde siyasal iktidara ortak olmaya kalkışması kaçınılmaz olur; “Bürokrasi, fonksiyonunu, hizmet ve geçim yeri olmanın ötesine taşır, siyasal iktidara karşı mücadeleye başlar ya da siyasal iktidara ortak olmaya kalkışır ise bürokratik iktidar ve türevleri ile mücadele etmek, siyasal iktidarın görevidir ve deruhte ettiği mesuliyetin kapsamındadır.” (65)

Bürokrasinin, yani kamu yönetiminin unsurları şu şekilde sıralanabilir; teşkilat, personel, mevzuat/normlar hiyerarşisi, bütçe ve mali imkanlar ile kurum için yönetim kültür ve davranışı…

O halde bürokratik yapı ve kültüre bir göz atalım.

“…devletin demokratik niteliğini sadece anayasalardan ve diğer mevzuattan tespit etmek kolay değildir. Bürokratik kültür ve gelenekler ile yazılı olmayan bürokratik fonksiyonlar bilinmeli ve anlaşılmalıdır. …bürokratik kültür ve gelenek, bürokrasinin görevinin hükümet programlarını uygulamak olduğunu kabullenmemiş ise, anayasal düzenleme bizi yanıltır.”(70)

Bu kültüre sahip olan bürokrasinin, iktidar karşısındaki tutumunu belirlemede çok becerikli olduğu; şartlara uyma hususunda enseliğin her zaman koruduğunu; bürokrasi bilene karşı bilgiçlik  ve güçlüye karşı da efelik taslamadığı söz konusudur.(91)

İktidar, siyasi partilerin başa geçip yönetimi üstlendikleri bir iş, uğraş olduğundan dolayı kendine özgü bir dil kullanır. Bürokrasiye karşılık olarak siyasetin elindeki güç sözdür, millete vaat ettikleridir. Bürokrasinin ise, elindeki yegane güç ise mevzuattır, ki, bu özelliğine binaen bürokrasinin, iktidarda olan ya da ona yakın bulunan siyasi partiler üzerinden halkın, vatandaş edilen vaatlerin yerine getirilme görevini iktidar üzerine almış olmaktadır. Yukarıda da belirtmeye çalıştığımız üzere, siyasetçi söz ile yürür, halk/vatandaş adına bir şeyler yapmaya çalışır.

Onun, siyasetin özelliği gereği yol ve yöntemleri, kuralı ve kendine uygun olarak hazırladığı bir hareket alanı ilişki biçim vardır. Bürokrasinin de, haliyle elinde bulundurduğu mevzuattan dolayı, onunda bir kültürü, iş tutuş tarzı ve ilişki biçimi vardır.

Siyaset kurumu üzerinden vatandaş olgusuna binaen, çoğu kez esneklik de katılık bağlamında bürokrasinin vatandaşa, giderek topluma karşı tehdit algısı ve güvensizlik duygusu öne çıkabilir. Aynı zamanda, bürokrasinin, her şeyden önce devleti dikkate aldığından ötürü kendi yapısını muhafaza ermesi göze çarpar. Bu da bürokratik kültür içerisinde değerlendirilebilir. (277)

Tabii ki, buradaki muhafazakarlı, kendini var olan devlete, onun resmi ideolojisinden kaynaklanan reflekslerine karşı oluşan bir muhafazakarlık olmayıp, bürokrasinin korunmuşluğunu, dolayısıyla da devleti vatandaşa, topluma karşı koruma içgüdüsüyle oluşan bir muhafazakarlık olarak okumak gerekir. Bir resmi uğraş olan, kendine has bir kültüre sahip bulunan ve mevzuattan yola çıkan bürokrasinin, içerisinde boy attığı kültür saikinden dolayı, ideolojikleştiği kabul görecektir.

Bu durum, her hal ve şartta, ondan elden edilmek istenen faydaya bağlı olarak, işlevselliğe yönlendirilen her olgu için geçerlidir. Burada; Tanrının, insan oğluna hiçbir şahıs ve kurumun etkisi olmaması gerekeni direkt bir elçi tarafından insana teklif edilen din adına zamanla oluşturulan ve ona neredeyse asliyetini yitirten, adına “din bürokrasisi(kilise vb.) olgusu örnek verilebilir. O zaman bürokrasi adına oluşan/oluşturulan ideolojik hal, kendini iki farklı şekilde ortaya koymaktadır; Bürokrasizm ve bürokratizm… Bürokrasizm, bürokrasicilik olarak tercüme edilir. Bürokrasizmi, evrakçılık ve hantallık olarak, bürokratizmi ise, daha üst bir durum içre “bürokrat sevicilik” olarak özetleyebiliriz.

Oligarşik bürokratik iktidar, ya da vesayet bürokrasisi…

Yazar bürokrasi konusunda vesayeti hukuki vesayet ve fili vesayet olarak iki madde halinde sunuyor.  Fiili vesayeti ise iki kısma ayırıyor;  Bürokratik Yargı ve >Bürokratik Askeriye.

Bu konuların işlendiği bölüm, kitabın üçüncü ve son bölümü olarak mes’elenin daha net anlaşılmasını kolaylaştıran ve pratik anlamda çoğumuzun mahiyeti itibarıyla belli oranda aşina olduğunuz konuklara dayanıyor. Konuya dair; darbecilik sadedinde, “1960n darbesi, 12 Mart 1071 muhtırası, 1980 darbesi ve 28 Şubat süreci, 27 Nisan 2007 E muhtırası, irtica ile mücadele, 28 Nisan’da hükümete yönelik sivil muhtıra bildirisi ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi bildirisi gibi olanlar, bitenler işleniyor.

Yazar, kitabın son kısmında, vesayetçilik ve bundan güç alınarak yapılan darbeler üzerine genel bir değerlendirme sadedinde şu ifadelere yer vermektedir; “Fiili vesayetçiler, yani darbeciler; genelde tek başlarına darbe yapmazlar. Yedeklerinde, bir siyasi parti veya siyasal gurup bulunur. Seçimle ve demokratik yollarla iktidara gelemeyen siyasi parti veya siyasal düşünce guruplar darbeler yoluyla iktidardan pay almaya çalışırlar.” … Yazar, burada gayet çarpıcı bir şekilde zihinsel olarak darbe yapanlarla birlikte darbeleri destekleyenleri “sivil” kesimleri de belirtirken, bunları sevdiği generallerin kendilerinden olmasını arzuladıklarına işaret ediyor; “Dindarlar dindar general özlemi, sağcılar sağcı,  solcuklar solcu, lakikler laik general özlemi duyar” …  Yazar, bu tepsini yaparken, şu gerçeğe de parmak basıyor; “Genel kanı, millete demokrasinin fazla geldiği ve “kızılcık şerbeti demokrasisi”nin, daha uygun olduğudur.” (337)

Hani denir ya; “ne gülüyorsun; anlattığım senin hikâyen” diye Yazarda, eserin bütünlüğü içerisinde konu bütünlüğünde birçok tespitte bulunup yaraya parmak basarken, mevzuu çok çarpıcı bir şekilde, bu toprakların hikâyesi sadedinde Fitne Fesat ve Anadolu’da Yaşamak” başlığıyla sonuçlandırmaya çalışmış. İyi de etmiş. “Kalemine, tecrübesine, müktesebatına ve en önemlisi de yüreğine sağlık olsun.” diyelim…

Dr. Ali Osman Sali, “Bürokratik İktidar”, Nisan 2022, 1. Baskı, Çıra Yayınları İST.

cirakitap.com

 

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Sait Alioğlu’nun Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.