26.02.2022
Artık herkes biliyor ki, evlilik, zor bir konu olarak kendini ortaya koyuyor.
Eskilerin evliliği “İki fidan, bir yorgan” olarak tanımlamaları çok mu çok eskilerde kaldı. Bizim kuşak, “iki fidan…” söylemine yetişmedi, ama mutlu olmak adına, cezvemiz olmadığı için küçük yumurta tavada kahve pişirip içti. Hem de köpüklü kahveleri. Çok değil, bundan otuz, otuz beş yıl önce vs.
Bizim durumda, mutlu olmak, mutlu etmek için adeta “çam sakızı, çoban armağanı” kabilinden idi. Hiç de kötü bir şey değildi.
Annemiz, babamız bizleri “baş göz” ederken, elbette bizi kendi halimize bırakıp “ne halleri varsa, görsünler” numarasına yatmadılar, ama mutluluk denen şey içinse işi oluruna bıraktılar…
Sadece, eldeki imkânlarını bizler için harcadılar, kendi kıt imkanlarıyla bizleri desteklediler ve bol, bol dua ettiler. Günümüzde ise insanların kahir ekseriyeti–var olan toplumsal değişim gereği galiba- mutluluğu birçok şeyden çok önemli görüp işi yokuşa sürüp giderek sarpa sardırıyorlar.
Şu ifadeyi de çok kullanıyorlar; “Kızımı mutlu edebilir mi, kızım mutlu olur mu?” vs.
Tabii ki, böyle bir istek yanlış bir istek değil, ama tek başına iş görmüyor. Bunu da bilmek gerekir.
Çok şey tek taraflı değil. O zaman, mutluluk ta tek taraflı olmamalı, karşılıklı olmalı ve olan şey paylaşılmalı…
Eski bir şarkıda şu ifade geçer; ”Parayla saadet –yani mutluluk- olmaz.” Diye…
Para elbette önemli bir olgu, ama amaç olmamalı; her konuda olduğu üzere evlilikte ve özellikle de kız tarafı için.
Mutlulukta aşırı ısrara bakıldığında iki şey karşımıza çıkıyor;
Biz kızımızı çok büyük imkânlar içerisinde yetiştirdik. Her ihtiyacını zorlanmadan karşıladık. O zaman beklentimize yönelik bir karşılığı olmalı…
Biz kızımızı –imkânımız oldu, ya da olmadı- mutlu edecek bir durum oluştur(a)madan yetiştirdik. Bari kocasının evinde (alabildiğine) mutlu olsun…
Burada, karşımıza iki sorun çıkıyor;
Evlenecek olan kızın geleceğini garantiye alacak bir zenginlik öngörüsü bazı sebeplerden dolayı olmayabilir ve buna binaen çocuğumuz baba evinde alıştığı, ulaştığı ^refah durumunu yakalayamayacağı için hüsran yaşayabilir. Bunun çözümü de zenginliğin yanında, onu daha farklı durumlar konusunda duyarlı kılmak, bazı durumları yaşayabileceği hissini uyandırmak;
Mutlu kılamadık diye onu, kocasının yanında adeta bir sultan/kraliçe hayatı yaşatma psikozuna sokmamak, gereksiz ve anlamsız, hatta zararlı olabilecek bir beklenti içerisine sokmamak en güzel bir yol, tarz olur.
Sadece mutlu olmak kızımız için mi geçerli? Bu soruya da cevap bulmalıyız. Vesselam…
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.