Şakir Diclehan Yazdı: Ortadoğu Coğrafyasında Lider Yoksunluğu

03.03.2021

Ölümden beter hale gelmiş Ortadoğu insanının coğrafyasındaki paylaşım derdine düşmüş oyunları bozmak için, halkları ayağa kaldıracak düşüncelere ya itibar edilmemekte ya da putlaştırılan ve de tabu haline getirilmiş alanlara girilmesine pek izin verilmeyen bir bölgedir.

Ortadoğu ülkelerinde, aydınlara çok büyük görev düşmekte, bu bölgenin tekrar ayağa kalkması için, özellikle siyasi arenada, klasik slogan ve polemiklerinden çok,  derin düşüncelerle beslenmeli ve yoğunlaşmalıdır gençliğin zihin dünyası… Yanlışların tahlili esas alınmalı, doğruya doğru, yanlışa yanlış deme prensibi öğretilmelidir gençlerimize… Ortadoğu Coğrafyasındaki ateşi söndürecek bir büyük kahramanın gelmesi için ülkeler ve toplumlar,  etkin kuruluşlarla birlikte örgütlenme yöntemlerini tercih ederek çıkış yolları aranmalıdır…

Milletler, kendi kaderleri için devlet adamlarını yoğururlar. Devlet adamları da milletleri… Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizde aydın kesim ve bürokratlar, halkın dini duygularını küçümsemişlerdi hep. Daha sonraki zamanlarda iktidara gelenler ise ne tam Batılı olabilmiş ve ne de tam Asyalı… Cami ile kilise arasında kalan bi-namaz misali hep bocalayıp kalmışlardı. Müslümanları hor gören bir zihniyet, hiçbir zaman tasfiye edilememiş, milletin düşünce dünyasına uzak, hatta tamamen aykırı ve yabancı bir erk, iktidarda hâkimiyetini sürdüre gelmiştir her zaman… Özellikle dış politikada bertaraf edilip uzaklaştırılması umulan İttihat ve Terakki anlayışı, günümüze dek egemenliğinin sürdürmüş, halkın istediği bir atmosferi getirememiştir idari yaşama ne yazık ki…

İnsanlar unutuyor. Lider başka, serdengeçti başkadır. İslam ülkelerinde, sözde meclis, şura ve parlamento çatısı altında yer alan yapılar, kürsülere serdengeçtileri değil, Liderleri çıkarmıştır hep… Ortadoğu Coğrafyası, ilk çağlardan başlayarak devletlerin ve liderlerin dikkatini çekmiş ve hemen hemen bu alanda çeşitli eylemler gerçekleştirilmiştir daima… Son zamanlarda öyle bir hava estirildi ki, Ortadoğu’da bir nevi liderlik ve önderlik hayali, hem Türkiye’nin ve hem de İran’ın ruhunu kamçılamış ve bu arada Suudi Arabistan’ın ayranının kabarmasına da neden olmuş ve çıkarılan savaşlar bunu hedef almıştır. Ancak sonuç, bir başarıyı değil kaosu getirmiştir.

Gelişmeleri iyi değerlendiremeyen politikacı, tıpkı bir örümceğe benzer. Kendi etrafında, kendi kaderinin ağını örer. Ama örümceğin ağı, avını avlamak içindir. İleriyi göremeyen politikacının ağı ise, bizzat kendisini avlar ve ağına düşürür.

 Ortadoğu’da egemen politikacıların durumu, içler acısıdır. Öz eleştiri ve tenkide, daha doğrusu, kendilerinin izlediği yolun dışında başka bir yolun bulunduğunu söyleyenlere asla tahammülleri yoktur. Oysaki anti tezleri değerlendirebilmek, toplumun yönetiminde rol alan insanların, en önemli zekâ ve teşhis gücüdür. Anti tezler, iyi değerlendirilmedi mi, artık iktidar sahibi, dikte edemez hale gelir ve kaderin dili konuşmaya başlar.

Çok partili rejim, tek adamlar ve kahramanlar rejimi değildir. Çok partili rejimde bir iktidar partisi, eğer kaderini tek bir adamın veya kahramanın iradesine bağlamışsa, o partinin başında Demokles’ in Kılıcı daima sallanır durur. İnsan için mutlak yalnızlık gibi, ülkeler için de mutlak yalnızlık vardır. Çok acıdır ki, bugün Türkiye gibi, Osmanlı toprakları bakiyesi üzerinde kurulmuş bulunan bir devletin, yanlış politika izlemesi ve yanlış kararlar alması sonucu, adeta kendi kaderiyle baş başa kalma noktasına gelmiştir. Bu durumun ne kadar hazin ve üzücü olduğunu fark eden çok az insan vardır ne yazık ki…

Ortadoğu’da aktif hareket eden Batılılar, pasif davranan ve muktedir olmayan idarecileri iktidara getirmişlerdir her zaman. Bunun açıklaması çok da zor değildir. Aktif olan devletler, pasif olan devletleri boğmak için bir bataklık oluşturmuş, fakat bu plan ve tertipte o kadar ileri gitmişlerdir ki, sonunda genişleyen ve azmanlaşan bataklık o aktif devletleri de, paçasından yakalamış ve kendisine çekmeğe başlamıştır. Bütün Avrupa, adeta diken üzerinde oturmakta ve her an ne tür bir sıkıntıyla karşılaşacağının derin endişesine kapılmış bulunmaktadır.

Önümüzde, öğütleri dinlenecek nice önderlerin ve uygulamalarından ders alınacak nice olaylar vardır İslam Tarihi’nin şanlı geçmişinde… Hazret-i Ömer der ki: “Irak yolunda bir at tökezleyip yere kapansa, yolunu neden düzeltmedin” diye Ömer sorumlu tutarlar bu hatadan. Bugün ise, bazı Müslüman ülkelerin idarecileri, kendi varlıklarını sürdürmeği, başka Müslüman ülkelere karşı savaşmada bulmaktadırlar ne yazık ki… İktidar demek, her şeye hâkim olmak demek değildir. Öyle anlar gelir ki, iktidar bir gün hareket gücünü ve egemenlik ruhunu elinden kaçırmış olur.

Tarih mirası, yüksek düzeyli ve bilinçli toplumlar için, bir nimet, bir deneyimler ambarı, bir imkânlar hazinesidir. Fakat ne yazık ki İslam ülkeleri, dış politikada bunu değerlendirmenin çok uzağında bulunmaktadırlar. Kendi politikalarını, başka gurup, devlet ve oluşumların hezimetinde gören bir zihniyet ve anlayış, tasvip edilebilir ve başarı elde etmesi mümkün mü hiç? İktidarları ellerinde bulunduran erkler, korkmadan bir otokritiğe, geçmişin muhasebesini yapmaya ve yaptıkları hataların neler olduğunu düşünmek zorundadırlar. Peşin hükümler, vehimler, korkular ve düş kırıklıklarından kurtulmalı ve bu enkazın kalıntılarından arınmanın yegâne yolunun da buradan geçtiğini anlamalıdırlar.

Büyük önderlerin yurdudur Ortadoğu… Büyük vizyonların iklimidir… Sürekli bir mucize toprağıdır bu bölge… Onun doğumu, insanlığın doğumu, onun ölümü, insanlığın ölümü demektir daima…

Şakir Diclehan’ın Tüm Yazıları

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Önerilen Yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir