31.05.2021
Gün geçmez ki ülkemizde bir kadın cinayeti işlenmemiş olsun. İnsanlık tarihinde bu tür yüz kızartıcı vahşetlerin işlendiği İslam ülkeleri içinde, Türkiye başı çekmektedir ne yazık ki…
Halkın, her şeyi unuturcasına kendini politikaya kaptırması, kültür konusuna, ahlâka ve manevi alandaki etkinlik ve çalışmalara yeterince değer ve önem vermemesi, hazin olduğu kadar düşündürücüdür de…
Ülkenin yarası derindedir. Yüzeysel birtakım pansuman tedbirlerle tedavisi mümkün değildir. Bu yüzden, sırf politik açıdan yapılan hizmetin sınırlı kaldığını söylemekte bir sakınca yoktur. Hatta politikacılar, körü körüne partizanlıktan ve iktidardayken ellerindeki imkânlar nedeniyle kendilerine gösterilen gayr-i samimi saygıdan öte, halkın gerçek sevgisi ve takdirine dayanan bir saygınlık kazanamıyorlar günümüzde. Politika için politika mesleği, demokrasi rejimini de diğerleri gibi içten yaralayan bir ahlâk sorunu olarak duruyor insanlığın önünde.
Irak Kürdistan’ı içinde yer alan Hewraman, kadınlara karşı şiddetin olmadığı, suç işlenmediği, kendilerine gereken değerin verildiği ve konuyla ilgili olumsuz şikâyetlerin olmadığı hemen hemen tek bölgedir Ortadoğu coğrafyasında.
Herkes, bu dünyada akılcı bir biçimde yaşadığını sanmakta ve bu nedenle de ruhani ve rahmani cepheden yoksun tarzda, kadını ya ticari bir reklam ve şehvet aracı olarak kullanmakta ya da kendi emir ve duygularına itaat edip bunları yerine getirmediğinden, ona karşı şiddet kullanarak kadın canına kıymanın bir çare olduğunu düşünmektedir.
Hewraman, Irak/Halepçe vilayetinin kuzey kesiminde, doğası ve güzellikleriyle adeta cennetten bir parçadır. İran ile sınırı olan bu bölge, Süleymaniye şehrinden aşağı yukarı100 kilometre uzaklıkta ve bu ilin Güney-Doğusundan yer almaktadır.
Hewraman, Bîyare nahiyesi, Tewêle kazası ile 50 köyden oluşan ve nüfusu yaklaşık 10.000 civarında olduğu tahmin edilen çok sakin, asude ve huzurun şemsiyesi altında mutluluğun tadını çıkaran kadınlar için cennetten bir parçadır bu bölge.
Halepçe bölgesinde, Batı tarzı kurumlara benzer, insan hakları ve kadın savunuculuğu gibi oldukça farklı isimler altında faaliyet gösteren dernek, vakıf ve benzeri oluşumların etkinlikleri, gözle görülecek şekilde çalışmalar yaptıkları gözlenmektedir.
İnsan Hakları Kurumuna bağlı Kadınlara Karşı Şiddet Bürosu’nun verilerine göre, son 40 yıl boyunca Hewraman’da kadınlara karşı şiddete dair tek bir dava ve şikâyet olmamıştır. Hatta bu bölgede kadınlara karşı şiddetin uygulandığına dair tek bir duyum dahi alınmamıştır.
Tamamen insani duygularla kurulan Halepçe İnsan Hakları Bürosu sorumlusu Gulistan Ahmed, kendisiyle yapılan bir söyleşide, Nîqaş’a yaptığı açıklamada: “ Hewraman Bölgesinde kadınlara karşı şiddete dair tek bir dava açılmamış ve bizim, bölgede yaptığımız araştırmalarda, şiddete dair hiç bir belirtiye de rastlanılmamıştır” der.
Gulistan Ahmed, bunun nedenini: “Bölge halkının eğitimli, kadınlara karşı saygılı olmaları ve bölge ikliminin insanları rahat ve kendilerine karşı güvenli olmalarına ” bağlar. Bundan dolayı Hewraman Kürdistan’ın Güneyindeki tüm bölgelerden farklı bir konumdadır ve adeta Cennetten bir köşedir kadınlar için…
Sadece kadınlara karşı şiddet değil, Kürdistan’ın diğer bölgelerinde var olan bazı gelenek ve toplumsal alışkanlıklar da Hewraman’da yoktur. Örneğin beşik kertmesi yok… Kadını tutsak eden bir gelenek yok… Kadınları kendi rızaları dışında zorla evlendirme yok… Kuma yok… Başlık parası yok… Çok eşlilik, Hewraman’da hemen hemen hiç yok…
Hewraman Bölgesinde, zaman zaman konuyla ilgili bazı araştırma, istatistik ve incelemeler yapılmaktadır. Uzun yıllardan beri evli olan 54 yaşındaki Şîrîn Saîd, yaptığı açıklamada: “ Ne kendi evinde ne de tanığı ailelerde, kadınlara karşı şiddet olayına tanık olmadım” şeklindeki ifadesiyle bu duruma açıklık getirir. Şîrîn Saîd, açıklamasının devamında ise “Doğrudur, hiç bir aile sorunsuz değildir, fakat bu sorunlar şiddet boyutuna ulaşmamıştır” şeklindeki ifadeleriyle bölgedeki aile mutluluğunu dillendirir.
Hewraman bölgesindeki kadınlara ilişkin, konuyla ilgili olarak sosyal alanda uzman ve akademisyenler, bir dizi açıklamalarda bulunurlar. Bunlar: “Hewraman halkı cesur, kendilerine güvenen, aydın ve anlayışlıdırlar. Kızlarını belirli bir yaşa ve kendilerine karşı güvenleri olmadığı sürece evlendirmezler. Bu ise, ailelerde şiddet olayının meydana gelmemesi için iyi bir dayanaktır” şeklindeki açıklamalarıyla konuyu aydınlatmakta ve bu sevindirici duruma ayna tutmaktadırlar.
Ciddi araştırmalarıyla bölgenin nabzını tutan Aso Zagrosi’nin aktardığı bilgilere bakılırsa, Hawkar Rehim adında, sosyal alanda uzman bir sosyoloğun gözlem ve tespitleri, bilimsel verilere dayanmaktadır. Ona göre: “Kürdistan’daki tüm istatistik ve verilere baktığımız zaman, şiddetin esas nedeni, eşlerin ayrılması, ailelerin dağılması, kadın ve erkek arasındaki uyumsuzluktur- ki bunların birçoğu 18 yaşın altında ve reşit olmayanlardır-” der ve devamında da: “Hewraman bölgesinde bunlar çok ender görülüyor” tespit ve yargısına varır.
Kürdistan Bölgesinde Kadınlara Karşı Şiddet Genel Yönetimi’nin istatistiklerine göre, öldürme, yakma ve cinsel şiddet, Erbil (Hewlêr), Süleymaniye ve Duhok gibi illerde birçok olay yaşanmasına, bunların şikâyet konusu yapılmasına, mahkemeler tarafından, bazen de ilkel tarzda ve yerel aşiret gelenekleri çerçevesinde cezalandırılmasına karşın, Hewraman’da bu tür olayların hiç yaşanmaması, olukça ilginç, dikkat çekici ve dersler çıkarılacak niteliktedir.
Demek oluyor ki insanlık, bazı bölgelerde yine de özünde ve bünyesinde güzellikleri barındıran, yaşayan ve yaşatacak İlahi bir cevheri taşımaktadır. Her zaman da böyle olmuştur, insanoğlu, kaderinde ve ruhunda, gizli bazı genlere sahip olmuş, bunları taşımasından ötürü, iç açıcı ve mutluluk verici işlerde bulunmayı da zaman zaman becermiştir…
Feminist ve kadın hakları savunucularının, konuyla ilgili olarak mangalda kül bırakmayan söz ve eylemlerinin sürdüğü bir dönem ve ortamda, dünyaya yayılan ani toplumsal hareket ve ideolojiler karşısında, manevi hazineye sahip insanların ve bölgelerin de var olduğunu ve bu tür güzel işlerin gerçekleştirildiğini görmek gerekir. Bu manzaraya tanıklık etmekten ötürü, büyük mutluluk duymaları ve bunu örnek almalıdırlar sevgiye ve güzelliğe özlem duyan kadınlar…
Dıştan gelecek ahlak, zihin ve inanç bozucu, toplumu çürütücü, vebadan daha etkili ve virüsten daha tehlikeli salgınlara karşı koyan bu tür bir yaşam ve yapının, örnek alınması ve uygulanması oldukça büyük önem taşımaktadır Ortadoğu bölgesinde…
İdeal, bölge, kişi ve zamanla sınırlandırılmaz. Kürt kadınının, tarihten gelen asil konumunu koruyarak bunu sürdürmesi, ruhundaki kadınlık duygusunu yaşatması, ilkbaharda yağan Nisan yağmurlarının etkisiyle evrenin yeniden dirilişini sağlayan ve bünyesinde mutluluğu barındıran bir müjdeci gibi gelmesi, tüm dünya kadınları için bir örnek ve armağanıdır aynı zamanda…
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.