26.10.2021
İdealist ve büyük dava adamları, iktidarlar değiştikçe düşünce ve görüşlerinde bir değişiklik meydana gelmez. Bir umutsuzluk manzarası karşısında topluma daima ümit aşılamaya çalışır ve doğru bildiği yolda yürümeyi tercih ederek kendisi de, o toplum için adeta bir ışık olur.
Ziya Gökalp, hayatının hiçbir döneminde düşünce ve duygularında kararlı bir duruş sergilememiş, esen rüzgârlar karşısında savrulmuştur daima. 1913 yılında yazdığı “dua” isimli şiirinde Allah’a yalvararak Padişahın ömrünün uzun olması için şu şekilde niyazda bulunur.
“Elimde tüfenk, gönlümde iman,
Dileğim iki: Din ile vatan…
Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,
Sultan’a imdâd eyle Yârabbi!
Ömrünü müzdâd eyle Yârabbi!”
Bir istikrarlı duruş göstermeyen Gökalp, Sultan II. Abdülhamid’i “Kızıl Sultan” olarak nitelendirir, Sultan Vahdettin’i de “Kara Sultan” şeklinde yerer. Oysaki toplumun kaderi omuzlarına yükleyen kahramanlar, günlerin ve saatlerin aynasında boy gösterirken kararlı bir duruş sergiler, silinmez ve sönmez bir tasvir ışığı içinde olurlar her zaman.
Gökalp, Mustafa Kemal’i göklere çıkaran şiirlerinde, bunun tam tersi bir durum sergiler. Özellikle 18. yüzyıldan itibaren büyük toprak sahibi Osmanlı elitlerinin oluşmasına yol açan “Malikâne” düzenini, yani mülkiyeti devlete ait olan ama bazı kişilere hayatları boyunca kullanmaları için tahsis edilen arazileri oluşturan ekonomik düzeni eleştirir. Bunun yerine halkçılığa dayanan kanunlarla yeni düzen kurulmasını ister:
“Kurtar bizi iktisâdî buhrândan!
Mektep, müze, dârü’l-fünûn isteriz;
Halkçılığa uyar kanûn isteriz;
Terâkkimiz her ân koşsun isteriz:
Kurtar bizi beyne’l-milel hüsrandan!”
Sonuç olarak, Cumhuriyetin ilk yıllarında yeni devletin oluşmasında, Türk toplumunun şekillenmesinde ve ulus devlet haline evirilmesinde görüş ve düşüncelerinin önemli bir yeri bulunan Ziya Gökalp, 1915’te İttihat ve Terakki iktidardayken tasavvur ettiği kurtarıcı, koruyucu, müjdeleyici, birleştirici, yol gösterici ve dâhi Türk kahramanı imgesini, 1922’de, Mustafa Kemal’in lideri olduğu hareket yükselişe geçtikten sonra yeniden gündeme taşıyarak yazar, üst perdeden ve daha cafcaflı kelimelerle duygularını dile getirir.
Şiirler arası ilişkiler, Gökalp’in siyasal, sosyal ve tarihi konjonktürle beraber, değişen ideolojik söylemlerinin şiirsel düzlemde görünür olmasını sağlamaya çalışmıştır. Şiirlerinin yazılması ve gün ışığına çıkması ve ortaya çıkmasıyla beraber, birbiriyle çelişen, çatışan ideolojik söylemler, müteşâir Gökalp’ın şiirlerini süsler.
“Bu milletin hali olur pek yaman,
Kılavuzu olmazsa bir kahraman…
Gazi Paşa! Ulu Tanrı aşkına
Elinden bu mülkü çürük bırakma!”
Artık Talat Paşa ve Enver Paşa gitmiş, başka bir paşa gelmiştir. Hali, masallarda dünya güzelini görür görmez hemen ona tutuluveren, arkası üstü düşüp bayılan ve yatağa düşen Şehzadeler gibi romantik bir edayla kalemi eline alarak şiirler yazmaya başlar Gökalp:
“Sen, yalnız bir büyük insan değilsin;
Sende saklı nice meçhûl kuvvetler…
Yalnız dâhî ve kahraman değilsin;
Hep sendedir bize mevhûb nusretler!”
Olağanüstü zamanlara özgü olağanüstü görevler, kendini ona verecek kahramanı bekler. Gökalp’e göre, İşte Mustafa Kemal da o kahramanlardan biridir. Her çağda, en büyük ve en ağır yük, toplumun içinde sivrilerek bilgi, düşünce ve eylemleriyle ön plana çıkan ve her dediğini yapanların omuzundadır. Ben Türk olmasam ve Türk olarak doğmasam da:
“Geçmişlerim, ecdadım
Hep kahraman gürbüzler
Hulâgûlar, Oğuzlar
Numunedir meydanda
Yakutlarla Tunguzlar
Kendimi Türk sanırım
Neden söylenmez adım”
Gökalp, tebliğci olmasına karşılık, şiiri, kafalara çarpmak şöyle dursun, nefes alırcasına içeriye sindirmek yöntemiyle yazılsa da pek başarılı olamaz… Yani içerikten yoksun bir eda ve üslup… Fındıkkabuğu kelimelerin tepesine şahmerdanla vurup onları kafalara sindirme çabası… Ve dava üç nalla bir ata kalmış görünümünde…
“Ben de bu son zamanda
Bir inkılap yaparım
Hem bir şan kaparım
Hem bir külah kaparım
İstediğim olmazsa
“Gözlerimi kaparım”
Avrupa’ya kaçarım
O da ele girmezse
Malta’ya can atarım
Yan gelir yan yatarım”
Gökalp, meşaleyi diri tutayım derken, ölçüyü ve kantarın topuzunu kaçırır, ruh sarsıntılarını ve titreşimleri kaydetmekten uzaklaşır…
Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.