Şakir Diclehan Yazdı: Ülkemizdeki Göçmenler Problemi ve Çözüm Yolları

09.08.2023

Tarihin hemen her döneminde, daha iyi ekonomik ve sosyal şartlar elde etmek ya da baskı ve zulümden kaçmak için insanlar daima göç etmişlerdir. Göç, insanlığa ait bir mesele olmanın ötesinde, dünyamızda bizlerle birlikte yaşayan diğer varlıklara da özgü bir fenomendir adeta.

Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgu olmakla birlikte yaşandığı her dönemde farklı nedenlerle ve görünümlerle gerçekleşmiştir. Sosyal, politik, kültürel, ekonomik, dini ve etnik nedenlerle bulunduğu yerden başka bir yere, geçici veya kalıcı bir şekilde, ülke sınırları içerisinde veya sınırları aşarak başka ülke topraklarına, bireysel ya da kitlesel olarak geçme ve yer değiştirme hareketi şeklinde gerçekleşen bu olgu, beraberinde birçok problemleri de getirmiştir her zaman.

Aslında sorunun başrolünde insanın yer aldığı göç hareketinde, her ne kadar ekonomik şartlar ve doğal afetler onun önemli nedenlerini oluştursa da, da etnik veya siyasi baskılar gibi zorla yerinde edilmeler, ciddi anlamda göç hareketlerine ve insanların mülteci olmalarına neden olmuştur hep.

Osmanlı Devleti tarihinde ve Batı dünyasında kayda değer kitlesel göçler yaşanmıştır zaman zaman. Örneğin, 1 Kasım 1478 tarihinde Papa IV. Sixtus tarafından “İspanyol Engizisyonu” kurulmuş ve bunun sonucu dini nedenlerle insanlar göçe zorlanmışlardır. İspanyol Engizisyonu’nun kuruluş nedeni, İspanya’da yaşayan Müslümanların, Yahudilerin ve Katolik olmayan Hristiyanların, Katolik inancına dönmelerini baskı yoluyla sağlanmaktı amaç.

İspanyol Engizisyonu’nun kurulması ile birlikte Katolik olmayan azınlıkların dinî özgürlüğü, İspanyol hükümdarlar tarafından İspanya’nın dinî birliğine karşı bir tehdit unsuru olarak görüldüğünden bastırılmaya başlanır bu dönemde.

31 Mart 1492’de “Elhamra Kararnamesi” imzalanır. Buna göre Yahudilerin üç ay içinde Katolik ve vaftiz olmaları emredilir. Aksi takdirde, ülkeyi terk etmek zorunda ya da işkenceye maruz kalarak idam edilmeleri ön görülür. Bu nedenle kaçan Sefarad Yahudilerinin kayda değer bir sayısı Osmanlı topraklarına sığınır ya da Osmanlı İmparatorluğu’nun maddi desteğiyle başka ülkelere yerleştirilir. Bunun dışında Almanya’dan, Fransa’dan, Macaristan’dan ve İtalya’dan farklı mezheplere sahip olan Yahudiler Osmanlı İmparatorluğu’na sığınırlar.

Osmanlının bu hoşgörüsüne karşılık Filistin topraklarına 1948 yılında yerleşen Yahudi Cemaati, bu güzel ve kadim topraklarda yaşayan Filistinlileri, göçmen durumuna düşürmüş ve hala bu zulmünü sürdürmektedir.

Hazret-i Adem, toprağın sınavını vermişti.  Yani toprağa karşı savaşın… İşte o toprak ki, O’nu cennetlerden yere çekmiş ve düşüşüne neden olmuştu. İnsanlık, var oluş sınavını Hazret-i Adem’le vermiş, sürebilme sınavını “Hayat” imtihanını da Hazret-i Nuh ile…  Bu yaşananlar, bir tür manevi göç idi.

Hazreti Nuh bozulmuş kenti terk edip doğanın yüksek havasına, bir doğru kent özünü taşımıştı. Yani Cudi Dağı, O’nun için bir “makam” olmuştu.

Ortadoğu topraklarında insanlığı aydınlatmak ve ona ışık tutmak için faaliyet gösteren peygamberlerin birçoğunun hayatı, bu göç olayı ile sürmüştür.

Suriye’de Mart 2011’de başlayan devletin Başkanı Beşşar Esed rejimi karşıtı protestolar sonrasında yaşanan kaos ve iç savaşın ardından dünya tarihinde yaşanan en ciddi mülteci akınına neden olmuştur.

Türkiye’de 29 Nisan 2011 tarihinde başlayan ancak 2013 sonrasında artan sığınmacı akını, sadece Suriyeliler ile sınırlı kalmamıştır. Devlet tarafından genelde düzensiz göçmen olarak nitelenen bu sığınmacılar, başlangıçta politik nedenlerle güzel ağırlanmış, ancak sonraki tarihlerde ırkçılık damarı kabaran bazı siyasi partilerin seçim propagandası malzemesi haline gelmiştir.

Kışkırtıcılık, bir tür meslektir. Fakat kötü bir meslek… Bir iş ve eser vermeyenlerin ya da yapmayanların mesleği… İlimde, fikirde ve politikada yeni bir şey ortaya koyamamış, ayrıca, içinin cadı kazanı gibi kaynayan ihtiras ateşini söndürememiş bir takım insanlar, çilesini çekmediği ve tam anlamına bile eremediği bir takım sloganlarla ortalığı gürültüye boğmanın birinci sınıf ustası kesilmişlerdir.

Suriyeli mültecileri bahane ederek kışkırtıcılık yapan ve yanlış politika izleyerek ortalıkta dolaşan politikacılar,  meseleyi kolay yoldan ve basitçe halledeceklerini düşünerek bu göçmenlerin geri gönderilmesini sürekli temcit pilavı gibi tekrar edip durmaktadırlar.

 

Çözüm önerileri

Suriye’deki çatışma ve şiddet devam ettiği müddetçe Suriyeli mülteciler uzun bir süre daha Türkiye’de kalmaya devam edeceklerdir. Suriyeli sığınmacılar, şayet Türkiye’nin bir gerçeği ise bunun olumsuz etkilerini azaltacak, olumlu etkilerini daha fazla hayata geçirecek önlemlerin alınması gerekmektedir. Ancak, unutulmamalıdır ki, bunlar geçiş dönemi için kısa süreli politikalar olacaktır. Uzun vadede nihai çözüm, Suriye’deki şartlar, normale döndüğünde Suriyeli misafirlerin kendi yuvalarına ve evlerine salimen dönmesi olmalıdır. Bunun bir Devlet politikası olarak ivedilikle kabulü ve açıklanması şarttır.

Kısa vadede ise, geniş kapsamlı bir “Suriyeli sığınmacı politikası” acilen hayata geçirilmelidir. Suriyeliler konusu, bir toplumsal uyum sorunu olarak ele alınmalı, çalışma hayatı, eğitim, barınma, sağlık, belediye hizmetleri, toplumun alıştırılması gibi alanları düzenleyecek akıllı bir politika uygulanmalıdır. Suriyeliler meselesi, siyasi tartışmalardan bağımsız şekilde ele alınmalıdır. Suriyelilere karşı oluşan toplumsal tepki, siyasal tartışmalardan bağımsız olarak, sosyolojik gerçekler üzerinden tartışılmalı ve çözüm önerileri geliştirilmelidir.

Suriyeliler ile yaşanan sıkıntıların önemli bir kısmı farklı yaşam tarzından kaynaklandığı için Suriyelilere yerel kültüre uyum sağlamaları konusunda telkinde bulunulması büyük önem taşıyor. Suriyeli nitelikli insan gücünün Türkiye’de kalışının teşvik edilmesi fayda sağlayabilir. Suriyeliler arasında bulunan çok sayıda doktor, avukat, öğretmen, akademisyen ve mühendisten, kanaat önderi grupları oluşturmak için yararlanılabilir. Ayrıca kendi alanlarında çalışmalarının önü açılarak nitelikli işgücü ihtiyacı karşılanabilir.

Böylesine büyük ekonomik ve sosyal sorunlara neden olan Suriyeli sığınmacılar konusunun çözümü için Türkiye, komşu Suriye’deki şartların normale dönmesi için her türlü çaba ve yardımı, hiçbir ön yargı ve şart olmaksızın sağlamalıdır. Bu amaçla Suriye Yönetimi ile görüşülmeli ve detaylı bir geri dönüş planı açıklanmalıdır. Bu başta Suriye halkı olmak üzere hem Türkiye’nin hem de bölge ülkelerinin çıkarınadır.

Suriye’deki olaylar ve cereyan eden bölgedeki politik gelişmelerin temelinde Kürt meselesi birinci konu oluşturmakta ve temel sorun olarak başta gelmektedir. Özellikle bu sorunun halledilmesi gerekmektedir.

İnsanlık tarihi boyunca toplumların hayatında göç olayı hep meydana gelmiştir. Önemli olan meseleyi, akıl ve mantık çerçevesi içerisinde ve ırkçılık duygularını bertaraf ederek halletmektir.

Umulur ki, Suriye’deki göç nedeninin en büyük aktörlerinden, hatta en başında geleni olan Türkiye, bunu akıl ve mantık çerçevesi içerisinde çözerek sağlam bir yol bulmaya çalışır.

Bu yazıda yer alan fikirler yazara aittir. Farklı Bakış’ın bakış açısını yansıtmayabilir.

Şakir Diclehan’ın Tüm Yazıları

Önerilen Yazılar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.